Cüneyt Ülsever: Dünyada zirve Türkiye'de zırva!

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

YURTDIŞINDAN Türkiye'ye her dönüşümde bir uyum süreci yaşamak zorunda kalıyorum. BM-Milenyum toplantılarında konuşulanları insanlara nasıl en doğru şekilde aktarırım diye kafa yorarken, insanların bu toplantılarda konuşulanları iplemediklerini görünce haddimi bilmem gerekti.

Dünyadan bize ne!

En iyisi ben de araziye uyayım ve Türkiye'nin dünyanın merkezi olduğuna ve her şeyin en iyisini Türklerin bildiğine dair yerleşik inanca biat edeyim.

* * *

Ben de Türkiye'nin en önemli meselesinin Kadir-Buket ilişkisinde yaşanan gerginlik olduğunu kabul ediyorum. Hangisi haklı? İşte mesele bu! Birisi andropoza mı yenilmiş, diğeri sahne mi çalıyor? Hülya-Kaya ve dahi İbo-Derya meseleleri de önemliydi ama bu mesele daha can alıcı.

* * *

12 Eylül'ü kınayan gazetecilerin 20 yıl sonra aldıkları cansiperane tavır da esasında ‘‘Bir Türk dünyaya bedeldir’’ sözünün dünyaya ispatıdır. Bakın görün; bu ekip 28 Şubat'ı da 20 yıl sonra nasıl yerle bir edecek! Arada vuku bulacak postmodern müdahalelere şapka çıkarması ise sadece ülkenin yüksek çıkarları uğruna olacak.

* * *

Bu Cottarelli de kim oluyor? Başbakan memur falan dememiş, vermiş ağzının payını. Egemenlik de kurtulmuş, milli onur da! Şimdi engin bilgisi ve pırıl pırıl ekibi ile Bayram Meral'in hazırlamış olduğu ‘‘enflasyonla milli mücadele’’ programını uygulamanın tam zamanı. Bu program işçilerin maaşlarına aşırı zam yaparak enflasyonu ürkütme ve kılıç-kalkan ekibiyle yurttan kovma esasına dayanıyor.

Cottarelli kim ki? Bizim kendi şartlarımızdan doğan tarihi koşullarımız var. Enflasyon canavarı denen iblis, ülkemizde rekor denemeleri yapacağı yerde, sıkıysa tarihi şartlara uyum göstersin.

* * *

Başı boş bırakılınca davulcu ile zurnacı arasında karar veremeyen millete tabii ki bir hami lazım. Şahsen, aramızdan bir yetkilinin milenyum toplantılarında ‘‘askeri vesayet altında demokrasi’’ tezini savunmamasını yadırgadım. BM'de herkes eteğindeki taşı döktü. Biz de pekálá, millete rağmen demokrasiyi korumanın en garantili yolunun bu yol olduğunu anlatır, dünyanın bu tecrübeden faydalanmasını sağlardık.

* * *

Süleyman Demirel 12 Eylül'de paltosunu fırlatmış atmış. Aynı Demirel, 28 Şubat'a babalık ettiğine göre, demek ki darbeler de ikiye ayrılıyor.

Baba açısından mahzurlu ve faydalı darbeler!

Öyle her darbeye karşı çıkmak yok. Herkes darbelere karşı tavrını, darbenin ona karşı aldığı tavra göre belirle-yecek...

Bana dokunmayan darbe bin yaşasın!

* * *

Bir büyük gazetenin başyazarına göre ‘‘memur kararnamesini’’ Cumhurbaşkanı imzalasaydı, arada mürteci memurlar atılır, Anayasa Mahkemesi de zaten kararnameyi sonradan iptal edeceğine göre, hem hedef vurulmuş olur, hem de kararname kalıcı olmazdı. İşte pragmatik yönetim modeli! Ben de yıllardır böyle bir tez arıyordum. Hukukun üstünlüğü zırvasına boşuna gönül vermişim.

Dilerim, Ahmet Necdet Sezer de yakında bu yazarın uyarısıyla hidayete erer.

* * *

Büyüklerime saygıyla arz ederim!

Yazarın Tüm Yazıları