Cüneyt Ülsever: Cumhurbaşkanlığı seçiminde kimse samimi değil!

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

Yazımın başlığı eksik. DSP hariç demem lazım. Evet, cumhurbaşkanlığı seçiminde kimse samimi değil. Bu samimiyetsizliğe parti genel başkanları da dahil. Hatta onlar başı çekiyorlar.

Gazetelerde okuduğum, Ankara'da yüz yüze görüştüğüm siyasilerden edindiğim intiba; cumhurbaşkanlığı seçiminde herkesin siyaset yaptığıdır. Hem de yakışıksız siyaset! Herkes cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında diğer partiye, onun genel başkanına; hatta kendi başkanına nasıl madik atacağının hesabını yapıyor.

Hemen hemen kimse ‘‘Türkiye için en hayırlı seçim hangisidir?’’ sorusuna cevap aramıyor. Önemle genel başkanlar atacakları her adımda kendi konumlarını nasıl koruyacakları, diğer genel başkanları nasıl zorda bırakacaklarını düşünüyorlar. Bu tür siyaset de insanın midesini bozuyor!

Samimiyetsizlikleri ise hemen herkesin Sayın Ahmet Necdet Sezer'in niteliklerini övmesi ile iyice sırıtıyor. ‘‘Bizim kendisine itirazımız yok’’ teranesi herkesin ağzında sakız. Dikkat edin, diğer adaylara oy veren bir Allah'ın kulu çıkıp da ‘‘Ben şu nitelikleri nedeni ile şu adaya oy verdim’’ demedi, diyemedi. ‘‘Diğer adaylara’’ oy veren herkes ya genel başkanı ile kumpas içinde, ya da kendi genel başkanını yıpratmak amacı ile arkadaşları ile birlikte başkana karşı oyun kuruyor.

DYP ile başlayalım. DYP bu süreçte koalisyon ortaklarının arasını bozmanın gayret ve hiddeti ile hareket ediyor. Bu parti iktidar partilerini samimiyetsizlikle suçlarken haklı, ancak kendisi de bir o kadar samimiyetsiz! DYP net tavrını bir türlü sergilemiyor. ‘‘Sofraya önce onlar buyursun’’ söylemine sığınıyor. ANAP'ı dışarıdan oymak için de Akbulut'a sinsi sinsi oy aktarıyor.

ANAP'ta ise Sayın Mesut Yılmaz kendi derdine düşmüş vaziyette. Yıldırım Akbulut'un çekilmesi için baskı yapan arkadaşları Sezer'i değil; Yılmaz'ın ilk oylamada büyük çapta yıpranan otoritesini kurtarmanın peşinde. Kolay değil, ilk oylamada ANAP'tan Akbulut'a 40 civarında oy gitti. Bu oylar da Akbulut'un nitelikleri için verilmedi. Akbulut'u çekilmemesi için zorlayanlar da Akbulut'u bu göreve layık gördükleri için değil; Yılmaz'ı iyiden iyiye zora sokmak için gayret sarf ediyorlar.

Fazilet her zaman olduğu gibi Erbakan dayatması ile karşı karşıya. Erbakan bir kez daha yenilikçilere hadlerini ve yerlerini bildirmek istiyor. Nevzat Yalçıntaş'a giden oylar Erbakan'ın parti içinde ne kadar milletvekiline yön verdiğinin göstergesi olarak kullanılıyor. Ayrıca bu parti, MHP'ye kaptırdığı oyların intikamını almak için Sadi Somuncuoğlu faktörünü epey zorladı ve aklı kıt MHP'liler sayesinde neticeye de ulaştı.

***

Şimdi her yerde MHP'nin asla merkeze yaklaşamıyacağı, bu partinin fıtratında zorbalığın hákim olduğu konuşuluyor. Somuncuoğlu'na saldıran üç milletvekilinin geçmişi, gelir kaynakları, bürokrasiye müdahaleleri gündeme getirilerek parti yıpratılıyor. Fazilet dışında DYP de bu işe kıs kıs gülüyor.

MHP de dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan oldu. Şimdi de bu partide töreciler ve ılımlılar diye nitelen iki grup belirdi. Bugüne kadar partisine hákim bir görüntü veren Sayın Devlet Bahçeli iki arada bir derede kaldı. Yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal! Genel merkezde bazı başkan yardımcıları zorbalara sahip çıkıp, kendilerinin de onlar ile aynı törede olduğunu beyan edince, bu parti kendi kendisini böldü. Somuncuoğlu'na MHP'den de epey oy gitti. Şimdi Bahçeli verdiği sözün tutulmasından çok sarsılan otoritesini pekiştirmek telaşında.

Tüm bu münakaşaların ortasında bu ülkeye cumhurbaşkanı seçmenin telaşı yok gibi. ‘‘Nasıl olsa biri seçilecek!’’ Herkes kendi derdinde, kendi hesabında. Hepimizin alkış tuttuğu beşli uzlaşı da duvara asılı paşa dede resmi mertebesinde sırıtıp duruyor.

‘‘Benim için doğru olan memleket için de doğrudur.’’

Türkiye'de siyasetin şaşmaz ilkesi bu zavallı sözcük!

Yazarın Tüm Yazıları