5,5 aylık hamile sordu deneyimli ikiz annesi cevapladı

Güncelleme Tarihi:

5,5 aylık hamile sordu deneyimli ikiz annesi cevapladı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 18, 2009 00:00

O, anne yazarların içinde en cesurlarından biri. Bir yıl denemelerine rağmen eşinin sperm sayısı az diye çocuk yapamadıklarını, tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olduklarını, ikizlerine altı aylık hamileyken atlattığı erken doğum tehdidini, doktoruna sorduğu en saçma soruları bile hiç çekinmeden yazdı. Eşi, NTV Genel Müdürü Cem Aydın ona tam destek, sonsuz kredi verdi. “Eğer birilerine en ufak bir faydan olacaksa, her şeyi açık seçik yazmalısın” dedi.

Ayşe Aydın nefes nefese geçen hamilelik hikayesini kitaplaştırdı. “Anneee! Anne Oluyorum!” adlı kitapta, 36 haftalık macera, roman kurgusu ile anlatılıyor. Didaktik bilgilerin birbiri ardına sıralandığı diğer kitaplara hiç benzemiyor. Bir sürü şey öğreniyorsunuz ama nasıl öğrendiğinizin farkına bile varmıyorsunuz. 5,5 aylık hamile bir anne adayı olarak Ayşe Aydın’a kafamdaki bütün soruları sordum.

? Benim en büyük sorunum endişe. Sağlıklı olup olmayacağı konusunda büyük evhamlar yaşıyorum. Etraftaki negatif hikayelere kulağımı tıkayamıyorum. Senin kendine has rahatlama yöntemlerin var mıydı?
- Aslında duymak istemezsen duymazsın. Hamilelikte biraz da kör ve sağırı oynamak gerekiyor. İlk üç ay düşük olup olmayacağından korkarsın, ikinci üç ay eli ayağı düzgün mü, yeterince gelişiyor mu diye paniklersin, son üç ay da erken doğmasın diye dua edersin. Ama tüm bunlar iç ses olarak kalmalı, evhama dönüşmemeli.
? İçeride sıkışıyor mu diye bile düşünüyorum.
- Ben de düşündüm. Doktoruma bu ve benzeri bir sürü manasız soru sordum. Saçımı boyatabilir miyim, dedim. İstersen her gün ayrı renge boyat dedi. Masaj yaptırabilir miyim dedim. Bildiğin yerde yaptır dedi. Hamilelik bir hastalık değil. Kendini zorlamadan normalde ne yapıyorsan devam et. Sabaha kadar barlarda fink atmaktan bahsetmiyorum tabii!
? Ultrasonda bebeğin parmaklarının beş tane olup olmadığı sayılırken bayılacaktım.
- Kim bayılmaz? Çok normal. Ben tüm hamilelere bir meşguliyet edinmelerini öneriyorum. Çalışırken kendilerini fazla dinleyemezler. Çalışmayanlar mutlaka bir hobi edinmeli.
? Evde, işte, arkadaşlarımla yemekte her yerde hamilelik konuşuyorum. Gitgide sıkıcı bir insana dönüştüğümü düşünüyorum...
- Benim sekiz kişilik bir kız arkadaş grubum var. Hamile kaldığımda sadece biri anneydi. İkisi yurtdışına okumaya gidiyordu. Gündemleri çok farklıydı anlayacağın. Ben de onların yanında kendimi sıkıcı hissediyordum. Sonra zamanla kendimi kontrol etmeyi öğrendim. Yalnızca hamilelikten konuşmamaya başladım. Gece birlikte çıkıp yemeğe gidiyorduk. Sonra onlar bara devam ediyordu, ben eve dönüyordum. Ama şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz.

TAKMAZSAN VE EMZİRİRSEN HEMEN KİLO VERİRSİN

? Doğumdan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diyorlar?
- Hiç katılmıyorum. İlk üç sene geçtikten sonra her şey eskisi gibi oluyor. Hayatını iyi planlarsan sorun yok. Eşimle yine eskisi gibi akşamları çıkabiliyoruz. Sabah uyandığımızda bizimle kahvaltı eden iki haylazın dışında, hiç fark yok.
? Kilo hamileliğin en çok konuşulan tarafı. İkiz anneleri normalde kaç kilo alır, sen kaç kilo aldın?
- 16 ile 20,5 arası almak gerekiyor. Ben 17 kilo aldım. 53 kiloyla başladım. İlk dört ay deli gibi kustuğum için 50 kiloya düştüm. 67 kiloyla da doğurdum. Sanıyorum metabolizmam da hızlı çalışıyor. Deli gibi yememe rağmen az kilo aldım.
? Ben şimdi 65 kiloyum. Başladığımdan beri dört kilo aldım ama çok da umursamıyorum.
- İşte bu en iyisi. Bence bu işin ciddi bir psikolojik tarafı var. Ben ne hamileliğimde ne de sonrasında kiloyu hiç kafama takmadım. Öyle olunca hemen veriyorsun. 6 - 7 ay içinde eski kiloma geri döndüm. Hatta dokuzuncu ayda emzirmekten helak olup, 50’lere düştüm. Emzirmek çok kalori harcatıyor. Bence mucizevi bir olay.
? Kaç ay emzirdin?
- Dokuz ay. İlk üç aydan sonra pompayla sağıp, biberonla içiriyordum. Çünkü günde kaç litre içtiklerini kontrol etmek istiyordum. Bir de ikiz bebekleri memeden emzirmek zor oluyor. Birini emzir, diğerini al, hangisi ne kadar içti, büyük bir panik yaşıyorsun.
? Peki doktorlar neyi öneriyor?
- Onlar tabii ki emzirmeyi tercih ediyorlar. En taze, en uygun sıcaklıkta süt öyle veriliyor. Direkt memeden çıkan sütün kalorisi, besin değeri daha yüksek.

Cem ne gerek var deseydi bütün bunları yazamazdım

? Kitabın arkasında diyorsun ki: “Tüp bebek tedavisi sırasında, tanıdık kimse görmemek için bekleme salonlarında yüzünüzü saklamayın.” Sen çok mu rahattın?
- Değildim. Herkes kadar tedirgindim. Yalnızca Cem ve ben vardık. Ailemle paylaşmadım.
? Utandın mı?
- Utanmak değil de onları endişelendirmek istemedim. “Anne ben hamile kalıyorum” demek ağır geldi. Ben çocukluğumdan beri hamileliği müjdeli bir haber olarak gördüm ve anneme de müjdeli bir haber gibi vermek istedim. Ama klinikteki diğer insanların utandığını gördüm. Oysa ben bir kadının yumurtlayamamasını, bir erkeğin sperm sayısının az olmasını nezle, grip gibi çok normal karşılıyorum artık. Herkes beni cesaretimden ötürü kutluyor ama ben cesur değil, doğal bir şey yazdığımı düşünüyorum.
? Son yıllarda kim ikiz bebek beklediğini söylese, hemen tüp mü diye soruluyor. Sen de bu dertten mustariptin değil mi?
- Hem de nasıl. Önce ailenizde var mı diye sorarlar. Var ya da yok, anasını satayım, size ne? Sonra tüp mü sorusu gelir. Benim ne şekilde hamile kaldığımdan kime ne? Biz çok enteresan bir milletiz. Bazı konularda çok mutaassıbız, bazı konularda gereksiz açığız. Evli çiftlere çocuk yapın, baskısı da böyle bir şey. Bana çocuk yapın diyenler o kadar çok üzüyordu ki. Bir şey söylerken nereye gittiğini düşünmek lazım ama ya!
? Kitapta eşinin sperm üretiminde problem olduğu için tüp bebek yaptığınızı yazıyorsun. Hatta ne şartlarda ve nasıl sperm saydırdığı bile var. Cem Aydın bu kadar komplekssiz bir erkek olmasaydı ne olurdu?
- Cem, bırak abi ne gerek var deseydi, her şey çok farklı olurdu. O zaman ne Vatan’da köşe yazardım, ne bu kitap var olurdu. Ben yazmaya 2004’de başladım. 20 haftalık hamileydim. Eklerin yöneticisi Mehveş Evin bana yazmamı önerdi. “Çok sıra dışı bir hamileliğin var bunu yazsana” dedi. Benim ilk tepkim yazamam oldu. Çünkü tüp bebek yaptırdığımı söylemediğim insanlar vardı. İyi ya, ilk yazın bir itiraf mahiyetinde olur, dedi. Öyle de oldu. Ama tabii önce Cem’in fikrini aldım. “İnsanlara faydan olduğu sürece, her şeyi yazabilirsin, çok da iyi yapacağına eminim” dedi.

BU KİTAP ANNEME

Kitabın ismi “Anneeee! Anne oluyorum”. Anneme ithaf ettim. Buradaki anne bir panik ve endişe annesi. Hamileliğim sırasında annem hep yanımdaydı. Bazı şeyleri üzülmesin diye söyleyemesem de içimden hem anneeee dedim. Herkese öyle gelir ama benim annem çok özel bir kadındır. Futbol düşkünü, bütün mahalle ile dost, insan canlısı... Hayatım boyunca beni hep destekledi. Küçükken yazdığım şiirleri edebiyat yarışmalarına gönderen de, en yaşlı ruhlu şiirlerimi hiç gülmeden büyük bir sabırla dinleyen de odur.

Nazara çok inanırım. Kitabın kapağına bile nazarlık koymuş bir insanım. Tüp bebek kliniğinde yumurta toplama işlemi sırasında tamamen soyunman gerekiyor, üzerinde hiçbir takı olmamalı. Ne yapıp edip doktorları ikna ettim. Nazarlığım boynumda kaldı. Bu boncuk benim kalkanım. Bazen kırılır. Cem “Senin şarjör boşalmış, yenisini alalım” der. Ertesi gün yeni bir boncukla gelir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!