Araçla kısa sürede ulaşın, kendinizi doğanın kucağına atın

Bu hafta atlayın arabanıza, yoksa otobüse, Kıyıköy, Erikli ya da Mürefte’ye şöyle bir uzanın. Baharın uyanışını, doğanın içinde seyredin. İster yürüyüş yapın, ister antik kalıntıları gezin, ister şarap tadın. Gelecek haftaya enerji depolamış olarak girin.

Kırklareli’ne bağlı Kıyıköy iki ırmak arasında kalmış, hırçın Karadeniz’e bakan, sakin bir balıkçı köyü. İstanbullu yürüyüş müdavimlerinin çok iyi bildiği ve hafta sonları geldiği bir yer. Kalıntılar, yerleşimin antikçağlardan beri sürdüğünü kanıtlıyor. Özellikle yürüyüş sevenler ve balık tutkunları için ideal.

Pabuç ve Kazan ırmakları arasında yüksek bir tepeye kurulan Kıyıköy’de inanılmaz bir manzara var. Karadeniz’in bütün haşmeti ve hırçınlığıyla, üç bir tarafından kuşattığı köye Bizans kalıntılarından geçilerek giriliyor. Sanki bir su kemeri veya bir kale kapısı gibi. Eski, bazıları yıkık ama hoş iki katlı evlerden oluşan ana caddesi çok güzel. Aşağı, kıyıya doğru inen yoldan, yazın denize girilen bir plaja ve balıkçıların barındığı koya ulaşabilirsiniz. Eskiden korsanlar tarafından kullanıldığı söylenen mağaralar hayal gücünüzü harekete geçirebilir.

Burada, İğneada açıklarında tutulan balıkları taze taze yiyebilirsiniz. En meşhur balık lokantası, inanılmaz güzel bir manzarası olan Deniz Feneri. Restoranın dekorasyonu, "her şeyden biraz" tarzında. (0288) 388 60 73-74. Saray’da harika bir ekmek fırını var, atlamayın.

Kıyıköy’de ne yapalım derseniz, uzun yürüyüşler yapabilirsiniz. Vahşi bir doğa sizi bekliyor! Yanınıza yedek çorap ve ayakkabı almayı unutmayın. Dilerseniz turlara da katılabilirsiniz. Gezici YAK’ın turları ilginç. (0212 238 51 07). Arnika da İstanbul’dan günlük turlar yapıyor. (www.arnika.com.tr) Bir de Kartaltepe’den güneşin batışını seyretmek, Aya Nikola Manastırı’nı, mağaraları ve Neron Çeşmesi’ni görmek lazım. Ayrıca 18 km. uzaklıktaki Kastro deresine gidip, doğayla başbaşa kalmayı da deneyebilirsiniz.

Kıyıköy’e ulaşmak için, TEM’de Edirne istikametini takip edin. Çerkezköy sapağından Saray yönüne doğru gidin. Saray’dan sonraki 23 km’lik yol biraz virajlı olsa da çok güzel. İstanbul’a 165 km. uzaklıkta. Trafik olmadığı takdirde, iki saatte rahatlıkla gidilebiliyor. Eğer otobüsle ulaşmak isterseniz, Esenler otobüs terminalinden Saray otobüslerine binebilirsiniz. Saray-Kıyıköy arasında minibüsler çalışıyor.

TEMİZ DENİZ ENFES ŞARAP

Mürefte, görsel bir zenginlik. Toprak bereketli, deniz temiz, şarabı enfes. Eski ahşap evlerin estetiği ve insanının aydınlık suratı da cabası... Yol çok güzel, baharda binbir renkte çiçek korteji eşliğinde gidiyorsunuz Mürefte’ye. Yol üzerindeki Uçmakdere Köyü’nün şirin meydanındaki kahvede oturup, çevre bilinci gelişkin, içten ve aydınlık köylülerle sohbet etmek apayrı bir keyif.

Mürefte, Tekirdağ ilinin 51 km. güneybatısında bulunan Şarköy’e bağlı bir bucak. Şirin evleri, çiçekleri ve gülümseyen doğasıyla insanı hemen kucaklıyor. "Doluca Tepesi" denen yerden çıkan lavların, yüzyıllar boyu bölge toprağının kalitesini artırmasıyla, üzümün tadı "parmak ısırtan" cinsten olmuş. Üzüm güzel olunca da, şarabının tadı dillere destan hale gelmiş. O yüzden, bütün büyük şarap üreticilerinin Mürefte’de bağları ve tadım evleri var. Gezip şarap tadabilirsiniz.

Mürefte’de konaklama tesisi yok. O yüzden rotayı Şarköy’e çevirmeniz lazım. Bir de Uçmakdere’de mütevazı bir pansiyon var, ama çok güzel.

KUMSALDA GECE YÜRÜYÜŞÜ

İstanbul’a sadece 260 km. uzaklıktaki Erikli de mutlaka gezilmesi gereken bir yer. Üstelik, yolculuk da çok keyifli... Saros Körfezi’nin kendi kendini temizleyen bir deniz olduğu söylenir hep. Sualtı akıntılarının fazla olması ve yöredeki sanayileşmenin yoğun olmaması da buna etken. Ayrıca, burası Ege Denizi’nin tuzluluk oranı en yüksek körfezlerinden biri. Kum çok güzel, sıfırdan derinleşen plajı gündüzleri hareketli ama alışık olduğumuz türden bir "et ete" kalabalıktan uzak. Akşamüstleri hafif bir esinti bunalmanızı engelliyor.

Erikli, ilk çağlarda Xeros ve Melas diye bilinen Saros Körfezi’nin yazları en yoğun yerleşimi olan köyü. Kış mevsiminde nüfusu çok az, sadece birkaç yerli ve emekli yaşıyor. Merkez yazlıklarla dolmuş, buna karşın, yazlığa gidemeyenler de evlerini kiraya veriyor. İlkbaharla beraber, her yerde "kiralık" ilanları göze çarpıyor. Ayrıca, pansiyonlar ve oteller de çok cazip fiyatlarda. Birçoğu kumsalın hemen yanında veya birinci paralel sokakta yapılmış.

Erikli’den tekneyle hemen karşısındaki Gökçeada’ya 45 dakikada ulaşmanız mümkün. Yok gidemezseniz, adayı uzaktan seyretmek de güzel. Civar köyleri gezmek çok keyifli. İbrice, Danişment, Koruklu, Çeltik, Beyköy ziyaret edilebilir. Köylerde yaşayan halk çok medeni ve güler yüzlü. Meyhane kültürü çok yaygın. Ayrıca, yerleşim bölgesinin civarı orman, çok güzel yürüyüşler de yapabilirsiniz. Yapabileceğiniz diğer aktiviteler de dalış, sörf ve yelken. Otellerin anlaşmalı olduğu dalış okulları sezon boyunca hizmet veriyor. Sakin turizm için çok uygun. Bangır bangır müzik çalan gezi tekneleri yok. Sahile uzanan otellerin barları -ki sadece iki tane var- gece yarısı olmadan seslerini kısıyor. Gökyüzünü seyretmek için kumsalda gece yürüyüş yapmak da çok güzel. Gürültü olmayınca, geriye sadece dingin bir Ege manzarası kalıyor.

Erikli’de Erikli Otel’in servisi çok iyi. Ayrıca bahçesi gençler arasında çok popüler. Geceleri mumlar yanıyor, sahil çok romantik görünüyor. (0284 737 35 65) İşçimen, Erikli’nin 30 yıllık, en eski oteli. (0284 737 31 48) Sevim Pansiyon ise oldukça sevimli. (0284 737 30 94)

Erikli’ye arabayla gidiyorsanız, İstanbul-Tekirdağ yoluyla Keşan’a ulaşın. Tam 230 km. Sonra Erikli sapağına girin, 30 km. sürüyor. Otobüsle gidecekseniz, Keşan’a direkt seferler var, sonra da her yarım saatte bir Erikli’ye minibüs kalkıyor.

Ne yiyeceğiz, derseniz, her çeşit balık sizi bekliyor, ahtapotlar taze taze pişiriliyor. 50 kiloluk orfozların çıktığı oluyor. Ayrıca, sardalye, yaprak sarma, Edremit’ten gelen sıkma zeytinyağı, zeytin, sert beyaz peynir...

LİMAN VE KALINTILAR

Kıyıköy’de kaderlerine terk edilen antik çağ kalıntıları arasındaki Aya Nikola Manastırı’na köylülerden biri sahip çıkmış. VI. yüzyılda, Jüstinyen döneminde yapılan Aya Nikola, kaya manastırlarının en iyi örneklerinden. Bir bakım yapılıp, biraz ışıklandırılsa, ne hoş olur...

Aya Nikola gibi, Neron isimli çeşme de yıkıntılar içinde. Mağaralarda da yıkıntılarda da "Ali Ayşe’yi seviyo" türü yazılar ve boş sigara paketleriyle pet şişelere rastlıyorsunuz. Eski adı Midye olan Kıyıköy, doğal bir limana sahip, bu yüzden balıkçılar için korunaklı bir sığınak. Bir zamanlar Rumların yaşadığı köyde, halk balıkçılık ve ormancılık yapıyor. Son yıllarda, pansiyonculuk ve lokantacılık da çoğalmış.
Yazarın Tüm Yazıları