Contalı yazı

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Tuğrul Şavkay'ın geçen pazar günkü yazısı benim derdimi de fena deşti. Yeni mekana taşındığından söz eden gastronomi ve gusto üstadı önce, alesta vaziyette girmesi gerektiği halde evin hala şantiyeyi andırdığını belirterek etrafta ‘ustalıları şüpheli ve şaibeli birtakım perişan kılıklı adamların dolaştığını’ kaydediyor, sonra da avanak tesisatçı musluğa conta koymayı unuttuğu için mutfağı daha ilk günden basan suların dehşetini anlatıyordu.

Tabii Şavkay Usta için ‘dehşet’ !

Hantal göçebeler ve hoyrat köylüler için ortada sorun olmadığına eminim.

Varsın bulaşık makinasının altından lökür lökür sıvı aksın, altına kovayı koydukları gibi kendilerini yayla yalağının mutluluğunda hissederler.

Varsın elektik butonu farklı odaları aydınlatsın, düğmeyi çevirdiklerinde kendilerini ağıldaki idare lambasından kahvedeki lüks lambaya geçmiş sanarlar.

Hantal göçebeler ve hoyrat köylüler, en az onlar kadar hantal ve hoyrat işçi müsveddelerinin elinden çıkmış yalap şalap inşaatlar için yakınmazlar.

* * *

ÖVÜNMEK gibi olmasın, matbaa çıraklığından taksi şöförlüğüne, elektrik kabloculuğundan ofis hamallığına, bir on yıl ben el emekçisi olarak çalıştım.

Ekmeği aslanın ağzından kaparken hayvanın dişini ince tornavidayla söktüm.

Maval okuyacak olanın alnını karışlarım. Nasırlı eller edebiyatına tokum.

Ne var ki, bu edebiyatın ‘eski tüfeklerden’ bizim kuşağımıza miras kalan ‘iyi komünist, iyi işçidir’ düsturuna harfiyen uymayı da ilke belledim.

İşimi hakkıyla yapmalıydım ki, dünyayı dönüştürebilecek ustalığa erişeyim.

Onun için butonları hep odalara uyumlu bağladım, bobinlerini hep rötuşlara paralel ayarladım, levyelerini hep sürat göstergelarine sınırlı değiştirdim.

* * *

OYSA, dediğim gibi tecrübe konuşuyor, ‘sınıf bilinci’ne vakıf veya değil zerre kadar farketmez, kentli proleteryaya yeni transfer olmuş göçebelerin ve köylülerin ne kendilerine karşı böylesine bir disiplini vardır, ne de onların beyni ‘finisyon’ denilen detay işçiliğini kavrayacak ölçüde gelişmiştir.

Kuşaklar boyu lagar jestlerle koyun gütmüş eski çobanlar veya su dolabını çeken sıska beygire uyuşuk tekme savurarak karpuz çekirdeği çiğnemiş sabık marabalar hem mevsimlerin ve toprağın duraganlık esaretinden kurtulamadıkları için, hem de mekanik bilgide ve sanayi estetiğinde en kabadayısı traktörün kaputuyla sınırlı kaldıkları için, bulaşık makinasına beş dakikada bağlanacak musluğu beş saatte takarlar. Üstelik, onu taktıklarında da contayı unuturlar.

Sonra da Tuğrul Şavkay'a dönerek aval aval bunu söylemekten utanmazlar.

Hantal göçebeler ve hoyrat köylüler kolayından cevval işçiler olamazlar.

* * *

İŞİN kötüsü, ülkemizdeki hantal göçebelerin ve hoyrat köylülerin işçiliğe hakaret savurarak sunduğu bu hayta ve alarga üretimin büyük bölümü yine hantal göçebelerin ve yine hoyrat köylülerin diğer kesimi tarafından tüketiliyor.

Yeni bitmiş evlere girenler sıvanın akmasına veya badananın taşmasına hiç aldırmıyor. Sıfır kilometrede otomobil alanlar kapı tokmağının ilk çekişte elde kalmasından ya da volan aksamının hemen ses yapmasından asla gocunmuyor.

Hantal göçebelerin ve hoyrat köylülerin ürettiği kıtıpiyoz şeyler, onlar kadar hantal ve hoyrat tüketiciler tarafından kemal-i afiyetle yutululuyor.

Alanın razı satanın razı olduğu bu dehşet manzara önünde ise - istisnaları tenzih ederim - aslında ne hantal ne de hoyrat olan ama Cingöz Recai'likte şampiyonluğa oynayan müteahitler, fabrikatörler, mimarlar, vs. el oğuşturuyor.

Contayı sıkıştırmaktan aciz bir üreticiyle bunu hiç ırgalamayan tüketici arasındaki bu zımni uzlaşma ve ortak zevksizlik de, papel istifleyen açgözlü Cingöz Recai'lere musluğu hiç akmayan evlerde oturmak şansını veriyor.

Hantal göçebeler proleterleşmedikçe, hoyrat köylüler burjuvalaşmadıkça ve Cingöz Recai'ler doymadıkça, heyhat bizlere gevşek contaların dehşeti kalıyor.













Yazarın Tüm Yazıları