Çölde Mini macera

Güncelleme Tarihi:

Çölde Mini macera
Oluşturulma Tarihi: Mart 23, 2005 00:42

Hiç hesapta yokken, geçtiğimiz hafta bir anda kendimi, Fas’da, çölün ortasında araç kullanırken buldum. Fas’a, Mini’lerin kaymayı sınırlayan yeni diferansiyel sistemi LSD’yi, çöl şartlarında test etmek için gittim. Ancak, çölün gizemi, geziyi bir anda unutulmaz bir maceraya dönüştürdü.

İstanbul’dan ayrılıp, geceyi Madrid’de geçirdikten sonra, Fas’ın Er Rachidia şehrine gitmek için yeniden uçağa bindik. Akdeniz’i aşıp, Fas’ın ortalarına, yaklaştıkça, uçağın penceresinden görünen manzara da değişmeye, soluk tek düze bir renk doğaya hakim olmaya başladı. Er Rachidia Havalimanı’na indiğimizde, karşımızda gümrük memurlarını beklerken, bizi ralli dünyasında ‘Uçan Finli’ olarak tanınan Monte Carlo Rallisi şampiyonlarından Rauno Aaltonen ve oğlu Tino Aaltonen karşıladı. Böylece, Mini’lerle çöldeki ilk sürüş deneyimimiz de başlamış oldu.

VAHADA İLK MOLA

İlk molayı, Zouala’da verdik. Çölün kenarındaki zeytin ve hurma ağaçlarıyla çevrili bu yemyeşil vahada, nane çaylarımızı yudumlarken, kulağımız da rehberimiz Chez Moha’daydı.

Vahadaki hurma ağaç fiyatlarının 3 bin Euro olduğunu, her ağacın yılda bin Euro kazandırdığını, ağaç ve sulanabilir toprak yüzünden sürekli miras kavgalarının yaşandığını Maho’dan öğrendik.

Vahayı ziyaretimiz bir anda dersten çıkan öğrenciler için eğlence ve oyuna dönüştü. İlk başta uzaktan, saklanarak bizi izleyen, fotoğraf çekerken utanıp, kaçan Zaualalı çocuklar, tek sınıflık okullarını gezerken artık sokulup, bizimle konuşup, kaynaşmaya başlamıştı.

ÇÖLDE GÜN BATIMI

Vahadan ayrıldıktan sonra ikinci durağımız, Sahra Çölü’nün başlangıç noktası oldu. Kum tepelerinin arasından gün batımını izledik. Ardından, gezi süresince kalacağımız otele doğru konvoy halinde yeniden yola koyulduk.

Otel, son derece sade, beklemediğimiz kadar da konforluydu. Ama asıl, banyolardaki lavabolardan, yatağın kenarındaki abajurlara kadar bir çok eşyanın, otel girişini ve duvarlarını süsleyen dev fosil tabakalarından yapılmış olduğunu görünce şaşırdım.

Ancak, otel görevlisinin anlattıklarından sonra, milyonlarca yıllık bu fosil ve fosillerden yapılan eşyaların, Er Rachidialılar için hurma kadar önemli bir gelir kaynağı olduğunu anladım. Fosilden eşya üretimi için özel atölyelerin kurulduğu, gemilerle dünyanın dört bir yanına ihracat gerçekleştirildiğini öğrendim.

O anda, Kapadokya’da yol kenarında satılan küçük bir fosili aldığı için havalimanında yakalanıp, tarihi eser kaçakçısı muamelesi gören turist, aklıma geldi.

NEDEN ÇÖL?

Mini Marka ve Ürün Yönetimi Başkanı Dr. Kay Segler, akşam yemeğinde yaptığı konuşmaya, BMW Grubu’na bağlı Mini’yle ilgili böyle bir organizasyonun çölde yapılmasının amacını anlatmakla başladı. Konuşmasından, 2001 yılında kurulan ve bugün satış rakamları 500 bin adedi aşan Mini’nin kaymayı sınırlayan yeni diferansiyel sisteminin performansını nasıl etkilediğini göstermek istedikleri anlaşılıyordu.

Bu amaçla da tüm dünyadan basın mensuplarını gruplara ayırarak, Fas’taki organizasyona davet etmişler. Biz, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan ve Hırvatistan’dan katılan gazetecilerle birlikte son grupta yer alıyorduk.

Organizasyonun ikinci günü, 170 beygir gücündeki Mini Cooper S’lerden oluşan konvoyumuz, Paris-Dakar Ralisi’nin etapları arasında yer alan Merzouga’ya gitmek üzere yola koyuldu. Merzouga’ya ulaştığımızda, 20 gazeteciden oluşan grubumuz, ikiye ayrıldı. İlk grup, Mini’lerde kaymayı sınırlayan yeni diferansiyel sistemini, ünlü ralici Rauno Aaltonen ve oğlu Tino Aaltonen eşliğinde test etmeye başladı. Diğer grup ise Quad Sandbladesleri (ATV) Sahra Çölü’nün kum tepelerinde kullanma deneyimi yaşadı. Gruplar, çölde kurulan bedevi çadırında yenilen öğle yemeğinin ardından değişti.

Rali parkurunda savrulma testi

Sıra, Mini’leri iki farklı parkurda test etmeye geldi. İlk önce ünlü pilot Rauno Aatonen, Mini’leri Paris-Dakar Ralisi’nin parkurunda LSD devredeyken kullanmamızı istiyordu. Bunu yaparken de, direksiyonu nasıl çevirmemiz gerektiğini, hangi vitesle kullanıp, frene nasıl basacağımızı gösterdi. İlk iki tur, sorunsuz, rahat bir ortamda gerçekleşti. Tam, ‘Bu da bir şey mi?’ diye düşünürken, üçüncü turda, LSD’yi devreden çıkarmamızı istedi. İşte o zaman LSD’nin (Limited Slip Differential) ne işe yaradığını anladık. Kum parkurda araçların virajda nasıl savrulduğunu, yoldan nasıl çıktığını işte o zaman gördük.

Ardından aynı testi ikinci parkurda Tino Aaltonen’le birlikte gerçekleştirdik. Bu kez araçları, LSD açık ve kapalı olarak kukalar arasında slalom yaparak denedik. Sonuç, ilk pistekinden hiç farklı değildi.

Kum tepelerinde Quad Sandbade deneyimi

Biz ilk önce, Quad Sandbadeslerle (ATV) başladık. Daha önce, Doğan Haber Ajansı Genel Müdürü Uğur Cebeci’nin Quad Sandbades’ini gazetenin otoparkında bir kez kullanmış biri olarak, direksiyonun başına geçtim. Isınma turlarının ardından sıra, kum tepelerine geldi. Tırmanırken sürati ayarlayamayıp, kuma gömülenleri, tepede hızını alamayıp, Quad Sandbadeslerin üzerinden uçanları saymazsak, hepimiz için farklı bir deneyim oldu.

LSD kaymayı sınırlıyor

Mini Cooper S serisi araçlarda kullanılan kaymayı sınırlayan diferansiyel (LSD) sistemi, manuel vitesli araçlarda bulunuyor. Zor zeminlerde devir ve sürüş keyfini sağlıyor. Mekanik olarak kontrol edilen bu sistem sayesinde diferansiyel ön tekerleklerin değişen sürüş koşullarında daha yumuşak bir tepki veriyor. İki ön tekerlekten birisinin kayması durumunda o tekerleğe binen sürüş gücü otomatik olarak azaltıyor. Bu yeni diferansiyel sorunlu zeminlerde dinamik sürüş için daha yüksek hızlara izin veriyor. Tekerlek kaymasını azaltan yeni diferansiyel, değişen yol zeminlerinde sürücünün kontrolünü de artırıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!