Çok yuva yıktım benimki de yıkıldı

Yılların gazetecisi, usta magazinci Demirhan Hararlı... Marka olmuş bir isim... Babasını tanımaz... Nitekim, kayınpederini bile 20’lik sevgilisiyle haber yapmış, o da onu silahla kovalamış! Pek çok hikaye var onda, hayretler içinde dinliyorsunuz...

Bir sürü magazin haberinin altında Demirhan Hararlı imzası var. Bir sürü de ödülünüz var. Gazeteciliğe nasıl başladınız?

- Hayat savurdu... Polis ya da asker olmak istiyordum, ailemi üzmemek için gazetecilikte karar kıldım. Türk Haberler Ajansı’nda başladım. Cağaloğlu’ndan yetişmeyim. Bu mesleği hep çok sevdim. Hatta, hayatımı vakfettim. Önce cemiyet muhabiriydim, sonra magazine kaydım.

Magazinin nesi sizi baştan çıkarıyor? /images/100/0x0/55eaa6eef018fbb8f88e0510

- Ooo, magazin çok heyecan vericidir!

Bu meslekte marka olduğunuza göre, işinizi severek yapıyorsunuz, aksi mümkün değil. Magazine ilginizin sebebi ne? a) İnsanların hayatını merak etmek b) Bir olayı ortaya çıkarmak c) Hafiyecilik oynamak d) Başkalarının ilgisini çeken bir iş yapıp, kendini kanıtlamak.

- Hepsi aslında. Meraklı bir tipim ben. Elimde değil, kim kiminle beraberdir merak ederim. Bunu ortaya çıkarmak isterim. Magazin, sosyolojik bir olgudur. Hayatın kendisidir. O yüzden burun da kıvırsak, hepimiz fena halde ilgiliyiz...

Siz başladığınızda nasıl algılanıyordu magazin, şimdi nasıl algılanıyor?

- Bu kadar ayağa düşmemişti tabii. 20 yıl önce her şey farklıydı. Haber unsurları, haber kaynakları, gece alemi... Ben 10-12 yıl gece muhabirliği yaptım, her gittiğimiz yerde ilgi, alaka ve saygı görürdük. Şimdi nerdeee? Herkes nefret ediyor magazincilerden. Bence televizyon, mertliği bozdu. Her kanalda 7-8 magazin programı var. Bir olaya 20-30 kamerayla gidiliyor, kimse kimseyi tanımıyor, bir sürü abuk sabuk soru soruluyor. Ama bu keşmekeş içinde, yine de sıyrılabilen sıyrılıyor. Ben mesela, kendimi onlardan biri olarak görüyorum. Artık şuna inanıyorum: "Kanal değil, program seç. Gazete değil, gazeteci seç." Nitekim öyle oluyor, ben habere gitmiyorum, haber bana geliyor.

Her önüne gelenin magazini suçlamasına ne diyorsunuz...

- Ciddiye almıyorum. Ve normal karşılıyorum. Çünkü insanlar, yedikleri nanelerin önlerine konulmasından hoşlanmıyorlar. Suçlayacakları birini arıyorlar, bize yöneliyorlar, bizi suçluyorlar. En çok okunan magazin, en çok aşağılanan da magazin! Biz alıştık.

Bu tür yorumların karşısında eziliyor musunuz?

- Yoo, ben hiç ezilmem. Çünkü yaptığım her haberin arkasında dururum. Belgeli haber yapıyorum. Kafadan atarak yazmıyorum.

En çok ilgi çeken haber, aldatma mıdır?

- Erkeğin aldatması da okunur ama haber değeri daha fazla olan kadının aldatması. Bir de gay haberleri ilgi çekiyor. Özellikle de heteroseksüel olduğu düşünülen bir erkeğin, gay çıkması. Ya da televizyonda müthiş bir aile babasını oynuyor ama gerçek hayatta eşcinsel. Millet bunlara bayılıyor. Lezbiyenlik de ilgi çekiyor. Ben iddia ediyorum, ne kadar gay varsa o kadar lezbiyen var bu ülkede.

Neden "yakalamak" bu kadar önemli? Bekar bir adam, bekar bir kadınla buluşuyor, "Yakalandılar!" diye başlık atılıyor. Neden yakalanmış olsunlar ki? Bekarlar bunlar, kimseye verecek hesapları yok. "Yakandılar!" başlığı neleri kapsıyor?

- Amaç ilgi çekmek. Başlığı öyle atınca ilgi çekiyor, insanın gözü kayıyor, neymiş diye bakıyor. Bir tür "gel gel" yapmak...

Bazı insanların haber olmak için, kendilerini ihbar ettikleri doğru mu?

- Doğru tabii. Sevgilisiyle Londra’ya ya da Paris’e gidecek. Güya kendinin haberi yok, basın danışmanı telefon açıyor, "Havaalanındalar. Birini gönderin yakalatın. Ama benden çıktığı anlaşılmasın, mahvolurum!" Biz de yiyoruz tabii! Sonra sanatçı, hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi televizyonlara çıkıp, mağduru oynuyor...

Bütün bu olaylarda samimi olan bir şey yok mu?

- O kadar uzun zamandır bu işin içindeyim ki... Ne desem... Yok gibi.

Kimlerin haber olma şansı daha fazla...

- Gerçeği mi söyleyeyim? Silikon memeler ve güzel popo tercih sebebidir. Özel bir şey yapması gerekmiyor. Seksi olması yeterli. Gazeteye, güzel kadın kontenjanından giriyor.

Hangi erkekler?

- Evli erkekler. Mesela Mustafa Erdoğan biriyle çıkacak olsa, ortalık yıkılır. Bir sevgilisi filan olsa. Çünkü o zaman bir çatışma yaşanacak, Gülben Ergen bir şey söyleyecek, belki boşanma kararı alınacak, ailede tartışma olacak, haber uzadıkça uzayacak. Ya da Mehmet Aslantuğ biriyle anılsa. Evlilerin yakalanma olayları, güzel haber oluyor, çünkü çok okunuyor. Bu arada evli erkekleri pusuya düşürmek için bekleyen kızlar var. Ben sırf haber olsun diye bu tezgahı kuran gazeteciler biliyorum.

Çok korkunç bunlar...

- Evet ama bu alem böyle...

"Haberimi yapsınlar da, nasıl yaparlarsa yapsınlar" diye düşünenler var mı?

- Olmaz mı! Reklamın iyisi kötüsü olmaz hesabı. Cümle aynen şu: "Benim ağzımdan yazma da ne yazarsan yaz!"

Haberleri ne kadar çok çıkarsa, reytingleri o kadar artıyor mu?

- Tabii. Hüsnü Şenlendirici’yi düşün mesela, yıllardır müzik yapıyordu ama kimse onu tanımıyordu. Deniz Seki’yle beraber olunca hem şöhreti arttı, hem de para kazanmaya başladı.

Onlar ayrılsa ne olur?

- Biter Hüsnü. Kimsenin ilgileneceğini zannetmiyorum. Aynı şeyi Nihat Doğan’da yaşadık. Seda Sayan’la birlikteyken, bir mekana yalnız gitmesi bile haberdi, başlığı da hazırdı: "Acaba ayrıldılar mı?" Şimdi kim öle, kim kala...

Bazı magazinciler zengin, bazıları değil. Mesela siz, değilsiniz. Neden öyle?

- Gazetecinin kazandığı para bellidir. Altında son model bir cip varsa, şahane kıyafetler giyiyorsa, kolunda da pahalı bir saat, "Bu işte bir iş var!" diyeceksin. Benim altımda 73 model cip var, eski ama en azından alnım açık. Hakkımda bir sürü şey söylenebilir ama kimse "Parayla haber yapar!" diyemez.

Sizin, bir de kayınpederinizi yakalatma öykünüz var... O neyin nesi?

- Kayınpederim 17 ülkeye ihracat yapan bir işadamıydı. Tanınan, bilinen biri. Bir gün öğrendim ki, 20 yaşındaki sekreteriyle ilişkisi var. Gözünün yaşına bakmadım, haber yaptım. O dönem çalıştığım gazetenin arka sayfasına "50’lik patrona 20’lik sekreter" diye manşet oldu.

Niye yaptınız böyle bir şeyi?

- Niye yapmayayım? Kayınpederimin ne ayrıcalığı var?

Sonra neler oldu?

- Çok kötü şeyler yaşadık. Kayınpederim rezil oldu tabii, Amerika’ya kaçtı. Bir de beni vurdurtmaya çalıştı. Üzüldüm. Ama hak etmişti. Eşini sevmiyorsan ayrıl, bu tür oyunlara gerek yok...

Şu an ne yapıyor?

- O kızla evlendi, çocukları filan var.

20 yıllık meslek hayatınızda üzüldüğünüz, pişmanlık duyduğunuz şeyler var mı?

- Çok yuva yıktım. Gerçi üzülmüyorum. İkiyüzlülüğe karşıyım. Az bile yapmışım diye düşünüyorum. Zaten ben ertesi gün unutup, hayatıma devam ediyorum...

O zarar verdiğiniz insanlar unutuyor mu?

- Onlar unutmuyor tabii...

Genellikle haberlerinizin sonucu ne oluyor?

- Birileri ünlü oluyor, birilerinin fiyatı artıyor, birileri insan içine çıkamıyor, birilerinin birlikteliği bitiyor, yuvası yıkılıyor... Söylüyorum, çok yuva yıktım ben.

30 olmuş mudur?

- Az kalır.

50?

- Olabilir. Yuva yıkanın yuvası yıkılırmış, benimki de yıkıldı sonunda. Çünkü benim için gazetecilik hep önce geldi. Karım da sonunda isyan etti.

Siz bir de eski cumhurbaşkanlarımızdan birinin özel hayatını yakın takibe almıştınız... Nedir o hikaye?

- Bir aşk hikayesi. Eski cumhurbaşkanlarımızdan birinin kendinden 30 yaş küçük bir sevgilisi vardı. Çok güzel bir kız. Bulgaristan Türkleri’nden. Müthiş bir gizlilik içinde 7-8 yıl büyük aşk yaşadılar. İnanılmaz romantik bir hikaye. Sonra da eski cumhurbaşkanımız bu genç kadını, kendi elleriyle evlendirdi. Haber buydu. Ama yayınlamama kararı aldık.

Neden?

- Bilmiyorum sebebini. Ben haberi yazar veririm, gerisi beni ilgilendirmez. Üzüldüm tabii yayınlanmadığına, o haber için tam bir yıl uğraşmıştım...

Bu yaşanan aşkı siz ahlaksızlık olarak mı görüyordunuz?

- Yok canım. Bir insanın cumhurbaşkanı olması, aşık olmasına engel değil ki. Olabilir tabii. Kendinden 30 yaş küçük bir kadına da.

Arada, "Ben bu işi neden yapıyorum?" diye düşündüğünüz oluyor mu?

- Hayır. Çünkü mesleğimi seviyorum. Ve şu gerçeğin farkındayım: Bu saatten sonra yapabileceğim başka bir şey yok.

KOLLARIMDA ÖLDÜ

Barış Manço vefat ettikten sonra, hayatında bir kadının olduğu söylendi. Ben de gittim kızı buldum. Adı Sevil’di. Hiçbir şekilde konuşmadı benimle, "Lütfen gidin buradan" dedi. Tıpta okuyan çok yakışıklı bir arkadaşım vardı, ona dedim ki, "Bana bir iyilik yap, bu kızı tavla, sana aşık olmasını sağla. Sonra da bana getir konuşsun..." Aradan 6-7 ay geçti, çocuk gerçekten de kızı tavladı ve beni aradı, "Abi gel" dedi, "Sevil her şeyi anlatacak..." Ben de o haberi yaptım. Başlığı "Barış Manço kollarımda öldü" idi. Ve ödül aldım. Barış Manço’nun hayranıymış kız, 13 yaşından beri onun yanına gidip geliyormuş, sevgililikleri de 20 yaşında başlamış, Barış Manço da ona Moda’da ev tutmuş. Sevil’le tıpta okuyan o arkadaşım birbirlerini gerçekten sevdiler, şimdi evliler.

ECE’NİN YALANI

Ece Gürsel, bir polis operasyonunda bir sürü mankenle birlikte ahlak masası tarafından gözaltına alındı. Bunun bir komplo olduğunu, onu pazarladığı iddia edilen çocuğu tanımadığını söylüyordu. Televizyonlara röportajlar verdi, "Hiç görmedim" diye yeminler etti. Ben tabii yalan söylediğini biliyordum. Üç gün sonra tanımadığını söylediği o çocukla birlikte çekilmiş fotoğrafını bastık gazeteye. Sesi soluğu kesildi... Telefon faturası için, kredi kartları ödemeleri için kurulan beraberliklerden söz ediliyor bu piyasada. Ben bu tür şeylerin gerçek olduğunu biliyorum. Çünkü bu kızların bir kısmı işi gücü olan insanlar değil. Ama altlarında son model cipleri var. Giydikleri kıyafetler, takılar, makyajları, kuaför paraları... Nereden kazanacaklar bu paraları? Ne yazık ki, bu işi düzgün yapan insan çok az bu piyasada.

İLK SANA SÖYLEYELİM

Bir gece telefon çaldı, Davut Güloğlu, acayip de sarhoş. "Bak" dedi, "Yanımda kim var?" Ve telefonu Nez’e verdi. Dedi ki, "Biz aşığız. Gel yarın burada röportaj yapalım. Birbirimizi sevdiğimizi ilk sana söyleyelim. Ama düzgün bir haber olsun." Ben de ertesi gün gittim çektim bunları. Davut Güloğlu biliyorsunuz evli. Karısına da muhtemelen, "Bu işler böyle, sen de idare edeceksin" diyordur. Hüsnü’nün de farklı bir şey söylediğini zannetmiyorum. Bu insanlarda gerçekten biraz rahatsızlık olduğunu düşünüyorum. İlişkiler de bir tür malzeme onlar için, gündeme gelme sebebi. Önce "birlikteler" haberiyle gündeme gelecekler, sonra "ayrıldılar" haberiyle. Bir de söz düellosu yaşanır, o da haber olur. Sonra da zaten başka biriyle birlikte olmaya başlarlar.
Yazarın Tüm Yazıları