Çok konuşuyorlar, çok

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Şu Körfez krizi konusunda Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bill Clinton bile bizim politikacılardan daha az konuşuyor.

Bizimkiler her gün birbiriyle çelişen üç-beş açıklama yapıyorlar.

Bir gün söylediklerini ertesi gün yalanlıyorlar.

Zaten bizim politikacıların ne kadar çok konuştuğunu anlamak için TRT haber bültenini izlemek yeter.

Çünkü TRT'nin haberleri onların konuşmaları ile başlar, onların konuşmaları ile sona erer.

Sayın büyüklerimizin bu ülke için yaptıkları ve söyledikleri en ufak ayrıntılarına kadar verilir.

Zavallı TRT buna rağmen yine de kimseye yaranamaz.

Eğer yanlışlıkla biri ile ilgili haber ötekinden bir saniye kısa verilse kıyametler kopar.

Bu nedenle de TRT haberleri tahammül edilemeyecek kadar sıkıcı olur ve politikacılarla onların yakınları dışında hiç kimse tarafından izlenmez.

Zavallı kurum, protokol haberleri yüzünden habercilik yapamaz.

Bu iş o kadar zordur ki, TRT'ye haber dairesi başkanı dayanmaz.

Onun için TRT haberlerini bu gerçekleri bilerek izleyin ve oradaki gazeteci arkadaşlarımızı bağışlayın.

İnanın onların zerre kadar suçu yok.

Onlar her gün dünyanın en çok konuşan politikacılarıyla boğuşurlar.

* * *

Bir ülkede politikacılar bu kadar çok konuşursa doğal olarak bu kadar çok da hata yapar.

Bugün söylediklerini ertesi gün unuturlar ve tersini söylerler.

Çünkü Türkiye'de politikacılar hızlarını alamadıkları için bir gün içinde 4-5 yerde konuşurlar.

Ne yapsınlar, mikrofon ve kamera gördükleri zaman dayanamamak gibi bir hastalıkları vardır.

Örneğin sabah evinden konuşmamak kararlılığıyla çıkan politikacı bile karşısında gazetecileri görünce konuşma isterisi içine girer ve bülbül gibi şakır.

Bizim gazeteciler de hinoğluhin oldukları için politikacıyı bir güzel dolduruşa getirirler, ağzından ne isterlerse alırlar.

Tabii ertesi gün kıyamet kopar. Konuşan politikacı sağdan soldan gelen sert tepkiler üzerine abandone olur.

Düzeltmek için yine konuşur, konuştukça da daha büyük hata yapar.

Sonunda çaresiz kalınca ‘‘Ben öyle dememiştim. Sözlerim yanlış algılandı’’ deyip işin içinden çıkmaya çalışır.

* * *

Örneğin Demirel bir konuşma ustasıdır.

Onun ağzından, söylemek istemediği sözü kerpetenle bile söküp alamazsınız.

Kelimelerle bir kuyumcu gibi oynar. Cümleleri istediği gibi yoğurur sunar.

Ama o bile siyasal yaşamında başına bela olan sözler etmekten kurtulamamıştır.

Örneğin ‘‘Sokaklar yürümekle aşınmaz’’, ‘‘Ülke 70 sente muhtaç’’ sözleri yıllarca başına kakılmıştır.

Her olaydan sonra bu sözler pişirilip pişirilip önüne konmuştur.

Diyeceksiniz ki bu sözler Demirel'in çıraklık dönemine aittir.

Peki ya 1991 seçim kampanyasında, yani ustaların ustası olduğu dönemde Karadeniz'de söylediği o ünlü söz neyin nesidir?

Demirel'e dünyanın oyunu kaybettiren o söz şöyleydi:

‘‘Hamsi hiç kavağa çıkar mı? Çıkarsa Yılmaz da ancak o zaman başbakan olur.’’

Yani şunu söylemek istiyoruz. Demirel gibi bir politika ustası bile bazen diline yüzde yüz hâkim olamaz ve Karadenizli seçmeni kızdırır.

O nedenle bir politikacı yanlış yapmamak için gerektiğinde konuşmalıdır.

Eğer bizim politikacılar bunu başarabilseler, hem kendileri hem de Türkiye rahat edecek.

Ama iddiaya giriyorum; onlar hiçbir zaman susmayı öğrenemeyecekler.













Yazarın Tüm Yazıları