Çok kabayız çoook!

Uçaktayım. Cam kenarı koltuğuma oturmuş, kitabımı açmışım.

Haberin Devamı

Yanıma kimse gelmese ne şahane olur, güzelce yayılırım diye düşünürken, son dakikada yetişen çift, benim tarafa meylediyor. Onları düşünce gücüm ve beyin dalgalarımla uzaklaştırmaya çalışıyorum. Olmuyor tabii.
Kadın yanımdaki koltuğa oturacak. Fakat oturamıyor. Kendi ekseni etrafında dönüyor, gözlerini deviriyor, kafasını bir sağa-bir sola çeviriyor... Bakıyorum, oturmasına mani bir durum göremiyorum.
Kımıldana kımıldana hostesi çağırıyor. Ne oluyor dersiniz?
Ayağımın altına koyduğum el bagajım kaymış, hanımefendinin “alanına” taşmış. Kadın gelen hostese çantamı gösteriyor! Ağzım açık, kadını izliyorum. Hemen davranıyorum, “Fark etmedim sizin tarafa kaydığını, bana söyleseydiniz daha kolay hallederdik” diyor, çantamı çekiyorum. Kadın Bayan Rottenmeier ifadesi takınıyor, cevap vermeksizin, yüzüme bakmaksızın yanıma yerleşiyor. Eh, ne yapacağım, “insanlar çıldırmış olmalı” diyor ve kitabıma geri dönüyorum.
¡¡¡
Yolculuğumuz sakin geçiyor. ıntikam planlarım yüzünden 28. sayfayı 15 kere okuyorum. Sakin olmaya çalışıyorum.
Uçağımız iniyor, çıkmaya hazırlanıyoruz. Kadın ceketini giyerken nefis bir dirsek yiyorum.
Sonradan aklıma geliyor, keşke hostesi çağırıp “Yanımdaki yolcunun kollarının kendi alanında kalmasını sağlar mısınız?” deseymişim.
Ah, ah... Hazırcevap değilim ki yapıştırıvereyim...
¡¡¡
Bir başka hikaye: Çift yön olan bir dar sokakta iki araba karşılaşıyoruz. Karşımdaki aracın içinde, sokakta karşılaşsanız düzgün çocuklar diyeceğiniz genç delikanlılar oturmakta.
“Bakalım yol verecek mi?” derken şoför kardeş hızlı davranıyor ve geri vitese takıyor.
Tam o anda arkada oturan arkadaşının “Ne yol veriyosun yaa! O versin a... k...” diye bağırdığını duyuyorum... .
Zaten trafikte yediğimiz küfürleri bir yana yazsak, kitap diye bassak, ana evindeki Meydan Larousse fasiküllerinin üst rafına “Küfür Larousse” olarak cilt cilt dizerdik herhalde...
¡¡¡
Bakınız, “Bizim toplumumuz sıcaktır, samimidir, gözbebekleri kalp şeklindedir, misafirperverdir, kibardır, vır vırdır, zır zırdır palavrasını artık bir kenara bırakalım.
Çünkü değiliz. Bir zamanlar öyleymişiz, artık değiliz. Toplumsal “kibarlığımızı” politikacıların birbirlerine laf atarken sarf ettikleri sözlerde de açıkça görebilirsiniz.
Komşu kavgalarında da.
Sokakta erkeklerin laf atma tarzına bakarsanız en çıplak haliyle görürsünüz o “sıcaklığı”. Hep pistir, hep bel altıdır, hep bir “cima” hali vardır...
Halbuki usturupla atsa o lafı, azıcık saksıyı çalıştırsa gülümsetmez mi?
Neden olmasın...
ıtalyan erkekleri, laf atma konusunda yaratıcılıkları ile bilinir, duymuşsunuzdur...
Var böyle bir hadise yani...
¡¡¡
Merhabalaşmalar da benzer “samimilikte” seyreder. Aynı işyerinde 40 yıl çalıştığın, aynı mahallede oturduğun ama hiç tanışmadığın insanın merhabasını almak o kadar zordur ki...
Sohbet etmek, selamlaşmak, kibar davranmak ne kadar zorsa göz dikip bakmak, arkadan konuşmak ise o kadar fazla.
¡¡¡
“ınsan canlısı” ne demekse biz onun aksiyiz, tuhaf yabani yaratıklar gibi davranıyoruz, bunu kabul edelim.
Yıllar, yıllar önce annelerimiz, dedelerimiz, büyükannelerimiz, büyük büyük dedelerimiz “insanlığa değer veren” bireyler arasında yaşıyormuş...
Maalesef bize yetişemedi o zamanlar.
şimdi birileri “eskiden biz böyleydik” hikayeleri anlatınca inanın masal gibi geliyor...

Yazarın Tüm Yazıları