Çok insan, az insan meselesi

Bir çocuğun etrafında çok insan olması zenginlik midir yoksa kafa karışıklığı mı?

Haberin Devamı

Siz bu satırları okurken ben Rüzgar’ı İstanbul’da bırakmış, bir gezi için Bilbao’ya gitmiş olacağım. Endişelerim tavan yapıp da dönmeye karar vermezsem pazartesiye kadar oradayım.

Rüzgar biraz babasıyla ve babaannesiyle, biraz da anneanne, dede ve dayısıyla vakit geçirecek. Ne güzel değil mi? Güzel mi gerçekten? Kronik evhamlı bir anne olarak bu noktaya takılı kaldım. Çünkü oğlum bir gece önce şu soruyu sordu: “Anne yarın beni okuldan kim alacak? Sonra ne yapacağım?” Haklı. Çünkü etrafında çok insan var ve istikrar hissetmiyor.

Birlikte seyahat ettiğim Vitra Müşteri İlişkileri Direktörü Arzu Uludağ Elazığ, iki çocuk annesi. Bana çok şanslı olduğumu söyledi, bunu da şöyle açıkladı: “Kızlarım anneanne ve babaannelerine uzak. Okul dışındaki tüm vakitlerini bizimle ve bakıcıyla geçiriyorlar. Bu, çocuğun karakter gelişimi için dezavantaj. Çünkü çocuk anne ve babasını bire bir modelliyor. Olumlu yanlarımızı aldığı gibi olumsuz yanlarımızı da alabiliyor. Mesela ben çok detaycıyım, tam bir kontrol bağımlısıyım. Büyük kızımda da aynı karakter özelliklerini görmeye başladım. Bu yüzden mümkün olduğunca eş, dost, akraba, komşu programları yapıyoruz. Ne kadar farklı kişi tanırsa, kendi karakterini o kadar çabuk bulur diye düşünüyorum.”

Haberin Devamı

Ne yalan söyleyeyim içime su serpti. Çünkü havada bulut, bizde insan çeşitliliği. Benim arkadaşlarım, babasının arkadaşları, akrabalar, komşular derken aldık başımızı gidiyoruz.

Bu noktada sabit olanlara, anneyle babaya önemli bir görev düşüyor: O da çocuğa kalıcı olduklarını, hayatının temel taşı olduklarını hissettirmek. Mesela Rüzgar döneceğimden emindi. Bu güveni onunla geçirdiğim kaliteli zamana borçluyum. Telefonsuz, e-mail’siz, bakıcısız, anne-oğul aktivitelerimiz her şeyden önce bize birbirimizi kazandırıyor. Tavsiye ederim.

Yazarın Tüm Yazıları