Çok Bilen Çok Yanılır!

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

SEVGİLİLER Günü’nde bir aşk mektubu yayınlamıştım. Giriş yazısında yanlış yapmışım. Bir okuyucum da bu yanlışı düzelten bir mektup göndermiş. Aşağıda o mektubu bulacaksınız.

* * *

'Sevgililer günü için bu metni seçmeniz ince bir buluş ama içinde öyle bilgi yanlışları var ki düzeltmeden edemeyeceğim.

Birincisi İsa Peygamber’e ’Quo Vadis’ sorusunu Aziz Pavlus değil, Aziz Petrus sormuştur, üstelik çölde değil, Roma’nın çıkışındaki Appia yolunda, çünkü Petrus, İsa’nın kendisine verdiği Hıristiyanlığı yayma görevini bırakıp Roma’dan kaçmaktadır ve İsa kendisine görünüp görevini hatırlatarak tekrar Roma’ya dönmesini sağlar.

Öykünün devamını herhalde biliyorsunuz, yoksa bir zahmet kendiniz araştırın. Roma’daki bu yer bugün kutsal bir mekan ve burada ’Quo Vadis’ isimli bir şapel ve bazı dini yapılar bulunuyor. Eğer gitmişseniz bilirsiniz, Roma’nın da çevresinin de çöllükle ilgisi yoktur.

Bu metnin yazarının Tarsuslu Pavlus olduğu ise doğru, İncil’in Korintliler'e 1. Mektup başlıklı bölümünün ’Sevginin Üstünlüğü’ başlıklı 13. babı İncil’in en çok okunan ve sevilen bölümlerinden biri. Ünlü yönetmen Ingmar Bergman’ın Türkçe’ye ’Aynadaki Gibi’ ismiyle çevrilen filminin ismi de bu bölümden bir alıntıdır (orijinal adıyla ’Sasom i en spegel’ İngilizcesi ’Through the glass darkly’, sizin alıntıladığınız metinde ’ayna ile muammalı surette görüyoruz’ gibi kötü bir dille çevrilmiş) ve filmde bu bölümün içeriğine bolca değinilir. Ayrıca hatırlarsanız, bu bölüm, Prenses Diana’nın cenazesinde Tony Blair tarafından okunmuştu.

Pek çok kutsal metin gibi İncil’in de Türkçede düzgün bir çevirisi yok ne yazık ki.

Yazılarınızı yıllardır severek izliyorum ama lütfen siz de birçok bilgiç köşe yazarının yaptığı hataya düşüp kulaktan dolma bilgilerle yazı yazacağınıza konularınızı önceden biraz araştırın, tabii okurlarınıza biraz olsun saygınız varsa. Zaten bu kadar lüzumsuz bilgi bu zamanda kime gerekiyor ki, bu mesajı da siliverin gitsin.

Saygılarımla,

Gülnur Seyhanoğlu'

* * *

Bu yazı sadece bir düzeltme olsa, burada biterdi. Bitmemesinin nedeni, okurumun hafiften alaycı üslubuna cevap yetiştirme niyetim de değil. Roma’nın çevresinin çöl olmadığını bilmek için ille Roma’ya gitme gereği yok mesela.

Bu arada okurumun düşüncesinin aksine, Hıristiyanların verdiği adla Kitabı Mukaddes’in Türkçe çevirisini de çok güzel bulduğumu söyleyeyim. Ancak elbette bir dilbilimci ve İbrani, Keldani ve Yunan dilleri uzmanı da değilim. O yüzden çevirinin doğruluğu hakkında fikir yürütemem. Ama çevirinin üslubu gerçekten çok güzeldir. Yoksa satır satır üç defa baştan sona okuyabilir miydim?

* * *

Takıldığım noktalar ise çok farklı...

Önce kulaktan dolma yazı yazmak konusunda kendimi suçlu bulmam. Çünkü en azından kendim biliyorum ki, bu yazıyı yazarken de üç ansiklopediye baktım. İçlerinde sadece Petit Larousse’da Pavlus ile ilgili işe yarar birkaç satır buldum. Öyle her konu enine boyuna kaynak kitaplarda da yer almıyor.

Bu durumdan birçok meslektaşımı da tenzih ederim. Çünkü hepsi zamana karşı hızla yazmak zorundadır ve biliyorsunuz, sürat her zaman felaketi davet eder!

Bu arada, en azından benim zaman zaman düştüğüm hata, çok iyi bildiğimi sandığım konularda yürüyüp gitmek. Onu büyük bir içtenlikle itiraf ederim. Bu yüzden atalarımız, 'çok bilen çok yanılır' demişler. Aslında söylenmek istenen, çok bildiğini zannedenlerin çok yanıldıkları.

* * *

Ama daha önemlisi, 'zaten bu kadar lüzumsuz bilgi bu zamanda kime gerekiyor ki, bu mesajı da siliverin gitsin' sözüne cevap verilmesi gerek. Tabii, eğer varsa, buradaki edebi sanatı görmezlikten gelerek söyleyeceğim.

Bu maalesef çok yaygın bir toplumsal görüş. Oysa 'lüzumsuz bilgi' ne demek? Terimler arasında apaçık bir zıtlık var. Bilgi, uygun zamanda ve uygun yerde bir biçimde gerekli olur. Galatasaray’daki matematik hocalarımızdan birisi, Mösyö Benard, 'matematik bakkalda bir işe yaramaz' derdi. Gerçekten de orada gerekli olan aritmetiktir.

Bize bu daha o yaşta söylendi ama bilginin gereksizliğine ortaokulda edebiyat okuyan, müzik dersine giren, coğrafya ve tarih sınavlarına çalışan öğrencilerden onların kazık kadar velilerine kadar o kadar çok iman düzeyinde inanan var ki!

* * *

Kardeşimin gözündeki çöpü görüp de kendi gözümdeki merteği seçmeye gelince...

Bizim yazıları düzeltme gibi bir huyumuz olmadığını üzülerek söylemeliyim. Ne köşe yazarları ne yazıişleri böyle bir zahmete, yanlışlık skandal düzeyinde olmadıkça, yanaşmaz. Hatayı gören görür, görmeyenler de yanlış bilgiyle donanır!

Halbuki Batı’nın en ciddi gazetelerinde bile bir düzeltme köşesi bulunur ve kimse de bundan gocunmaz.

Elbette hata yapmak iyi değil. Ama hatayı düzeltmemek, işte ona elim varmıyor.

* * *

Editörüm, benden beklenen yazılar konusunda bazen zarif mesajlar veriyor ve bu köşenin asli konusunun bugün yazılanlar olmadığını biliyorum. Öte yandan, fırsatını bulmuşken hepimizin ayrıntı saydığı bazı konulara da değinmeden edemiyorum.

Bu arada aklıma geldi. Romalılar, 'Errare humanum est,' yani hata beşeridir, insana özgüdür demişler.

Suçumuz affola....

Yazarın Tüm Yazıları