Çocuklar kahve içmez

AĞLADIĞIMI duyup yanıma geldi. Ağlarken kimsenin seni duymaması gerektiğini o gün, orada öğrendim.

“Ne oldu?” diye sordu. Ayağımı çarpmıştım koşarken. “Evin içinde koşmamalısın” der diye bekledim.
Demedi.
Beklediğimiz şeyleri her zaman duyamayacağımızı o gün, orada öğrendim.
Yatağıma oturmuştum. O da yanıma oturdu.
Yatağımdan “tak” diye bir ses geldi. O sese benzer bir ses duyduğumda hala ürküyorum.
Ayağıma uzandı, “neresi?” diye sordu.
Ağlamaya biraz ara verip, parmağımla işaret ettim. “Yaramaz bir genç kız oldun” dedi.
Halbuki birkaç gün önce annem arkadaşı ile birlikte kahve içerken, onlara “ben de içeceğim” dediğimde, annem “Olmaz, çocuklar kahve içmez” demişti. Çocukluktan genç kızlığa geçişimin bir ayak çarpışı ve birkaç gözyaşı ile olabileceğini bilmiyordum.
Utandım. Gülümsemeye çalıştım, ama canım yanıyordu, gülümseyemedim. Hem ben yalancıktan ağlamazdım? Keşke bilselerdi.
Ayağımı çarptığım yeri okşadı. Sonra parmakları ile yanaklarıma akmış gözyaşlarımı sildi. Sonra ayağa kalktı. “Çok cereyan yapıyor” deyip, kapıyı kapattı. “Cereyan” olması için odanın camının da açık olması gerektiğini o zaman bilmiyordum. Odamın camı kapalıydı.
Tekrar yanıma oturdu. Ayağımı bacağının üzerine koydu. Parmakları ayak bileğimde dolaşmaya başladı. “Orası acımıyor” dedim. İçimden söylediğim için duymamıştı. Aklımdan geçeni söyleyebilmeyi o gün, orada unuttum.
Bu noktaya kadar anlatan sanki yine o gün, orada, odasındaki yatakta oturan küçük kızdı. Titriyordu.
Durdu, sigara paketine uzandı.
Sonrasını anlatmaya başladığında ise ben O, O ise ben olduk.
Ben yavaş yavaş duyduklarımla titremeye başlarken, o sakinleşti, yüzündeki ifade, bedenindeki titreme kayboldu. Önündeki sigaraya uzandı.
Beş yıl böyle devam etti. Ta ki ben 16 yaşıma gelip, benden 3 yaş büyük ilk sevgilime bu olanları anlatana kadar. Anlattım ve sonra o gün onun yanında uyudum...
Bütün geçmişimi o çocuğun ellerinde temizledim o gün.
En azından 16 yaşında bir kız olarak o gün böyle düşünmüştüm.
Sevgilimin yanından ayrılıp eve döndüğümde ona “Artık bitti” dedim,
“Ne bitti?” diye sormadı.
Neyin bittiğini anlamıştı.
Odama döndüm, kapımı kapatıp sessizce ağladım. Aklımdan geçeni tekrar söyleyebilmek güzeldi.

Dün baş sağlığı dilemeye gittiğim arkadaşım yalnız kaldığımızda bana bunları anlattı. “Bunları yazabilir miyim?” diye sorduğumda, “Yaz, bakarsın okumak bana da iyi gelir” deyip, gülümsedi. “Bence gayet iyisin” diyebildim sadece.
Hala titriyordum.
Ne denilebilir, bilememiştim.
“Yaşasaydı ve o da okuyabilseydi keşke yazacaklarını” dedi ve bir sigara daha yaktı.
Yazarın Tüm Yazıları