Çocuk üzerinden magazin

Leyla Bilginel sperm bankasından sperm aldı, anne oldu, olay oldu.

Güner Özkul aynı yöntemi kullandı, manşetlere çıktı. Seren Serengil defalarca düşük yaptı, acı çekmekte.

Okan Bayülgen ve eşi şirin’in çocuk sevmezliği konuşuluyor.

Halit Ergenç, Bergüzar Korel uğruna eski eşinden olacak çocuktan vazgeçmiş. (Çocuk olsaydı yanmıştık zaten, 2080’e kadar magazin manşet ihtiyacı karşılanacaktı.)

Sulhi Aksüt “Oğlumu asla Sibel’e vermem” diyor. (Ak süt, kara süt çıksın ortaya diyor yani!)

Bakınız, son zamanlarda magazin gündemi böyle seyrediyor. Ünlülerin çocukları ya da “çocuk fikri” üzerindeki tasarrufları üzerine dönüyor bir süredir neredeyse tüm laflar.

Michael Jackson çocuğunu korumak için yüzünü örtünce “Deli mi bu?” demişlerdi ama bunu diyenlerin haklı oldukları pek söylenemezdi. Çünkü “çocuk” işi aslında pek de magazin konusu değildi.

Böyle konular “Bodrum’da frikik verdi” haberleriyle yan yana gelince ne oluyor biliyor musunuz? Çocuk meselesine canları istediği gibi acımasız yorum yapanlar, gözlerini hafif yandaki habere kaydırıp “Ayy selülitleri varmış” diye “magazin yorumlarını” sürdürüyor.

Peki bu nasıl bir sonuç doğuruyor? Hayatın “hafif, neşeli” taraflarına; masum gibi göründüğü halde saldırgan, sınırlayıcı, ahlak buyurucu, özel hayata mütecaviz unsurlar karışıyor ve iş çirkinleşiyor.

Sapla saman karışınca magazin dünyasıyla ilgili fikirlerini beyan etmek için fırsat kollayan birileri çıkıyor, “Lifestyle yazarları niye var”, “Bence magazin çok gereksiz bir şey”, “Bana ne senin gezmenden, yemen, içmenden” veya Sedef Kabaş gibi “Ayşe Arman gazeteciliği bize lüks” diye bir laf ediveriyor. Ah, çok sinirleniyorum ben bu işe. Gerek olmaz olur mu?

Yahu, yanlışsam söyleyin, bir gazetede elbette “adamakıllı” haber, siyasi yazılar, insan portreleri, yaşamdan, gündemden haberler vs. bulunacak. Bunların yanı sıra magazin de, müzik de, eğlence de, gülmece de, ilişkiler de, seks de olacak...

Diyelim ki magazin haberlerini, “Dün gece gezmeye doyamadım, mekanları anlatayım, ardından da dedikodular gelecek”leri attık, gitti. Herkes siyaset yazıyor, herkes kültür-sanat kumkuması, herkes nefes almadan ülke meselelerini eşeliyor.

Peki söyleyin, siz eşinizle oturup arkadaşlarınızı çekiştirmiyor musunuz?

Komik eşek şakaları yapmıyor musunuz çocuğunuza?

Gittiğiniz restoranı anlatmıyor musunuz bir dostunuza?

Anlatıyorsunuz! Bu bir lüks değil size! Gayet sıradan, günlük bir davranış.

Dolayısıyla hayatla ilgili “bilgilenmek” isteyen kişiye, gazetede hayata benzemeyen bir içerik sunmak yanlış olmaz mı?

Diyorum ki, keşke sapla saman karışmasa, belirli standartlar korunsa, bu sayede yalnızca “ciddi” yazılar okumak ihtiyacıyla kıvranan insanlar da seslerini kesse.

Ha, illa “Bana ne senin yediğin içtiğinden, havandan cıvandan” kanaatinde direnenler için resmi gazeteyi salık veririm.

Oldukça ciddi bir yayındır.

Çok sıkıldım!

Artık SECRET demesin kimse! Hani diyorlar ya “ıyi şeyler düşün, başına iyi şeyler gelsin”... Oldu canım. “ıyi düşün” demesi kolay. Bunu nasıl yapacağız, bunun yöntemi nedir, sen ondan haber ver. Secret’mış. Çok sıkıldım!

Şu diyalog bitsin artık:
- Çok sıcak!
- Yağmur geliyomuş.
- Gelsin, gelsin, nefes alınmıyor valla.

Allah’ım, HıÇ mi sıkılmıyorsunuz yahu? Hem yağmur gelince ne olacak? O zaman ne konuşacaksınız? Bu diyalog psikolojik bir serinleme hissi mi yaratıyor?
Bakın size önerim, bir Bülent Ersoy yelpazesi edinin. Sıcak günlerde size “çok sıcak” diyenlere ani bir hareketle şrraaak diye açıverin o yelpazeyi. Bu hareketinizle “çok sıcak” muhabbetini sürdürme niyetinde olan tüm arkadaşlarınızı susturacak, üstelik birlikte çok eğleneceksiniz dünya güzelleri.
“Bence Madonna inanılmaz bir kadın” demesin artık kimse. Bu konuda aksini düşünen pek yok zaten.

Kuaförler fön çekerken “Bakım yapıyor musunuz, saçınız çok yıpranmış” demesin. Çok sıkıldım. Demesin, yalvarıyorum. Yıldım, usandım. Artık bu soruya cevap olarak “Bence dünya barışı çok önemli” diyorum. Beni deli sanıyor, susuyorlar.

Bonus sıkıntı: Yağmur, sıcak vs. konusunda Kızılderili hisleri coşanlar. Size Çelik’ten “Güle Güle Yavrum” şarkısını armağan ediyorum. Artık size hava biraz ısınınca gözlerinizi kısıp “yağmur gelecek” ya da biraz yağmur çiseleyince “7 dakika sonra durur, sağanak bu, önemli değil” demeyi yasaklıyorum. Susunuz. Müsaadenizle sürpriz yağmurlar altında ıslanmak, güneşler altında kavrulmak istiyorum.
Yazarın Tüm Yazıları