Çocuk ruhumu kaybetmemeye çalışıyorum

Güncelleme Tarihi:

Çocuk ruhumu kaybetmemeye çalışıyorum
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 04, 2011 01:00

Onu bir sinema filminde veya televizyon dizisinde görmeyeli epey zaman olmuştu. Kendine yatırım yapan biri olarak Los Angeles’a gitmiş, 2,5 yıl eğitim almıştı. Sonra “Aşk Yakar” dizisiyle çıktı karşımıza, herkesi hüzünlendirdi. şimdi ise “Nuri”yle ekranlarda ve bir önceki rolüne inat bu kez güldürüyor. Meltem Cumbul, Elle dergisi için yazar Mehmet Bilal Dede’nin sorularını yanıtladı.

Haberin Devamı

Büyük reytingler alan dizilerde de, ödüller alan ve gişe yapan filmlerde de oynadın. Los Angeles’a gitmen işe yaradı mı?

- Ben aslında oyunculukla ilgili hissettiğim açlık sonucu gittim Los Angeles’a...

Son projeye, “Nuri”ye gelelim... Leyla karakteri sana ne kadar yakın?

- Kişisel olarak hiç yakın değil. Küçük yaşta evlenmiş, hayatını tamamen kocasına, çocuklarına ve birlikte yaptıkları otele adamış. Bir gün kocası tarafından aldatılacağını hiç düşünmemiş. Karakterimle de hayatımla da ilgisi yok ama Leyla’nın hissettiği şeylere ancak şuradan yaklaşabiliyorum: Benim kendimi adadığım, en fazla tutkuyla bağlı olduğum yer oyunculuktur. Bir gün oyunculuk bana ihanet ederse fikrinden yola çıkıyorum. Aynı şekilde mesleğimde yaşadığım veya başıma gelebilecek şanssızlık ve hayal kırıklıkları üzerinden gidiyorum. Tabii gözlemlerim de oldu. Başına böyle olaylar gelen, kendinden vazgeçmiş, gözden çıkarılmış kadınları gözlemledim. O güne kadar kendilerine bakmayan ve sonra abartılı bir çabayla hayata sarılan bu kadınların aslında kendilerinden intikam aldıklarını gördüm. Leyla’yı anlıyorum tabii çünkü bende de vardı bu göstermeci, cebelleşen haller.

Peki bir yerden sonra doygunluk mu geliyor?  

- Ben kendimi hep aç hissediyorum. Hiç doygunluk falan hissetmiyorum. Her şeyin çok daha iyi olabileceğini düşünüyorum. O kadar fazla methiyeler, övgüler düzülmeye başlamıştı ki; içimde bir şey bana bunun gerçek olmadığını, daha başka bir noktanın olabileceğini fısıldayıp duruyordu.

TİYATRO OYUNCULUĞU SIKICI GELİYOR

Haberin Devamı

Dizi mi, sinema mı, tiyatro oyunculuğu mu

- Ön hazırlığı fazla olabilecek hangisi olursa, benim için fark etmez. Çünkü hepsine aynı özeni gösteriyorum. Yine de sinema ve diziyi daha öncelikli görüyorum hayatımda. Sebebi de tiyatroda aynı karakteri, aynı hikaye içinde bir yıldan fazla oynamanın beni sıkabilmesi.

“Aslında tiyatro yapmak istiyorum” cümlesi bir saygınlık ölçüsü gibi kullanılırken, sen bunun tersini söylüyorsun...

- Benim için oyunculuk her yerde oyunculuk; ben saygınlık kısmıyla ilgilenmiyorum, eserle ilgileniyorum. Tiyatro için oyuncuların er meydanı şeklinde söylemleri vardır. Bence oyunculuğunu icra ettiğin her alan er meydanıdır.

Sevmeyi mi, sevilmeyi mi daha çok önemsiyorsun?

- Sevilmek çok önemli bir şey bence, ama sevmek ve o cesareti göstermek çok daha önemli. Ben sevgimi ancak çok sevildiğimde gösterebilirim. Arkadaşlık ilişkilerimde de çok sevildiğimi hissettiğimde bütün kapılarımı açabilir, gönlümden her şeyi paylaşabilirim. Ama bunu hissetmezsem benim için çok olanaksız.

“LEZBİYEN” SÖYLENTİSİ BENİ HİÇ ÜZMEMİŞTİ

Erkeklerden hep çok ilgi gören bir kadın oldun. Kadınlardan da benzer bir ilgiyle karşılaştığın oldu mu?


- Oldu. Benim tavrımsa aynen beni ilgilendirmeyen bir erkeğe karşı nasılsa öyleydi. Yani seksist bir düşünceyle reddetmedim. Hatta zamanında benim lezbiyen olduğuma ilişkin söylentiler çıkmıştı. Ne üzülmüş ne de paniklemiştim. Cevabım, beni bugüne kadar cezbeden bir kadının karşıma çıkmadığı şeklindeydi. Benim cinsel kimliğimde öyle bir şey var mı bilmiyorum gerçekten.

Peki içinde erkeksi bir yan var mı?

- Var tabii ki. 13 yaşımdan beri para kazanıyorum, aileme katkıda bulunuyorum ve 21 yaşında ayaklarım üzerinde durabilmek için yola çıktım. Bu nedenle maskülen tarafım epey gelişmiş durumda. Korumayı da, korunmayı da istiyorum. Her şeyin karşılıklı olması çok önemlidir benim için.

Bir çocuğun olmasını ister misin?

- Çocukları çok seviyorum ve bir çocuğum olmasını çok istiyorum. Biyolojik yönden de olabilir ama evlat da edinebilirim. Bir çocukla tamamlanabileceğimi düşünüyorum. Çocuk büyütmenin kadın ruhundaki etkisini ayrıca önemsiyorum.

BU HAYAT BÖYLE BEKÂR GEÇMEZ

Peki evlilik?

- Hayatı paylaşmaya inanıyorum. Vazgeçilmez olmayı ve vazgeçmemeyi çok isterim çünkü hayatın yalnız başına keyifli olduğunu düşünmüyorum. Ki ben, çok fazla yalnız kalmış biriyim. Küçük yaşta yurt dışında uzun süreler yaşamış; yalnız başına yemek yemeyi, sinemaya gitmeyi, vakit geçirmeyi çok iyi öğrenmiş biriyim. Tek başına hayatı yürütmeyi bilen, özgürlük içinde yaşayan, kararlarını bağımsız veren bir birey olarak vardığım nokta şu: Bu hayat böyle geçmez! Sıkı sıkıya bağlanmayı çok isterim, hayatı birlikte yaşamanın çok daha keyifli olabileceğini düşünüyorum. Tutkuyla beraber sürdürebileceğim bir hayat arkadaşlığını umut ediyorum.

Bildiğim kadarıyla basın senin ağzından, ilişkilerinle veya diğer kişilerle ilgili tek kelime alamadı bugüne kadar...

- Hiçbir biçimde. ıki kişi arasındaki şey iki kişi arasındadır, basın bunu belgeleyebilir, insanlar mesleklerini yerine getiriyorlardır ama hepsi bu. O kadar kıymetli geçirdiğin zamandan sonra o kişi hakkında, yanında değilken konuşmak aklımın alabileceği bir şey değil. Ahlaki açıdan da huzuru ve mutluluğu böyle buluyorum. En başta kendime daha sonra bir başkasına hayatta haksızlık etmek istemem. Böyle şeylerden hep uzak kalmaya çalışırım. Hatta o kişinin benden sonra beraber olduğu kişiyi bile düşünebilirim. Onun da rahatsızlık duyabilecek olması düşündürür beni.

Haberin Devamı

GİDEREK MASUMİYETİME DAHA FAZLA SARILIYORUM

“Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi”nde herkes yaşlanırken, o gençleşmektedir. Sen de kendini böyle hissediyor musun bu aralar?

- Gün geçtikçe masumiyetime daha fazla sarıldığımı fark ediyorum. Kırılganlığım artıyor belki ama gözyaşından hemen sonra bir çocuk gibi gülebiliyorum. Çocuk ruhumu kaybetmeme konusunda hassasiyet gösteriyorum. Her şey çok çabuk kirleniyor, her şey bozulmaya çok müsait. Bütün bunların karşısında ben korunaklı alanımda durdukça daha genç hissediyorum kendimi.

Peki kaz ayakları gibi zamanın korkutucu imzalarına karşı önlemin yok mu gerçekten?

- Kendime iyi bakmaya çalışıyorum ama müdahale edecek bir döneme girmedim daha. Girdiğimde ne olur bilmiyorum.

Haberin Devamı

SENİN FİLMİNDE TRAVESTİ KİMLİĞİNE BÜRÜNECEĞİM  

Peki, benim yazmayı düşündüğüm, senin de oynamayı istediğin travesti hikayesini çekebilecek miyiz dersin?

- O filmi yapacağız canım. Yazdığın kitapları okurken bazen “Keşke erkek olsaydım da oynasaydım!” diye düşündüğüm çok oldu. Az bildiğim dünyaları, insanları, atmosferleri öyle gerçek kılabiliyorsun ki; erkek olmasam da travesti kimliğine bürünüp seninle bir film üstünden o dünyalarda yolculuk yapmayı çok istiyorum. En geç seneye çekeceğiz inşallah.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!