Çocuk olmak

ANTALYA'yı ilk gördüğümde küçük bir çocuktum.

Haberin Devamı

Ama neredeyse her ayrıntısını hatırlıyorum, o ilk buluşmanın.

 

Kasım ayıydı ve bayramdı.

 

Dört, beş günlüğüne gitmiştik.

 

İlk sürprizi, Ankara'nın kışından Antalya'nın direnen yazı ile karşılaşınca yaşamıştım.

 

İkincisi az sonra geldi.

 

O gece için otel-pansiyon, hiç bir yerde oda bulamadık.

 

Ertesi gün bir yer vardı.

 

Antalya'da ilk geceyi, o büyük parkında, palmiyelerin geceye farklı gölge tonları atan esintisinde, otomobilin içinde uyuyarak, sabahlayarak geçirdik.

Haberin Devamı

 

Mutlu olmuştum, bu beklenmedik maceradan.

 

Gün ağarırken uyandım.

 

Otomobilin camları buğulanmış, üzeri çiğle nemlenmişti.

 

Kaportaya parmağımla bir şeyler yazdım ya da çizdim.

 

Çok mutlu bir çocuktum o gün.

 

Anımsıyorum.

 

* * *

 

Pazar günü gazetelere bakarken, Antalya'daki çocukları gördüm.

 

Dört, beş yaşındaki çocukların başlarına türban, ellerine pankart "bağlanmış".

 

Türban eylemi yapıyorlar.

 

Fotoğrafların birisinde en öndeki beyaz türbanlı, küçücük kız çocuğuna bakıyorum.

 

O tipik çocuksu, şefkat uyandıran figürle parmağını kemiriyor.

Haberin Devamı

 

Altındaki pembe "capri"nin (çocukken balıkçı pantolon denirdi) üzerinde papatyalar, ayağında simli, parlak bir sandalet.

 

Başına dolanan ise eylemin bayrağı.

 

Antalya'dan bir başka "çocuk manzarası"na bakıyorum.

 

"Little Miss World" yarışması yapmışlar.

 

"Yarışmacıların" yaşları 4-13 arası.

 

Yemyeşil bir toprağa 4 yaşında atılan, Şöhret Star tohumu.

 

İki manzara da, çocuklara olmadıkları, belki asla olamayacakları, ötesi o yaşta olmamaları gereken bir elbise biçme durumu.

 

* * *

 

Çocuk "giydirilen" bir şeylerle büyümüyor.

 

Bırakalım, sadece çocuk olsunlar.

 

Giysisiyle, yüzünün kiri, dizinin beresi, karman çorman saçları ile sadece çocuk.

 

Yetişkinlerin hayallerinin ya da hayalkırıklıklarının tek telli enstrümanı değil.
Yazarın Tüm Yazıları