Clint Eastwood Türk olsaydı...

Güncelleme Tarihi:

Clint Eastwood Türk olsaydı...
Oluşturulma Tarihi: Mart 03, 2005 00:00

KABUL edelim: Biz milletçe övgüde ölçü tanımıyoruz ve acayip bir ‘gazlama’ merakına sahibiz...En ‘cool’ adamları bile kolayca zıvanadan çıkarabilecek bu ‘milli hasletimiz’ nedeniyle, yeni filizlenmekte olan yeteneklerimizi en baştan kaybediyoruz.Tek özelliği eli yüzü düzgün filmler çekmek olan yönetmene, öyle bir gaz veriyoruz ki, ‘Ben neymişim abi’ tribine giren adam ya da kadın ontolojik sorunların pençesinde kıvranan adam pozuna bürünmekten yeni bir film çekmeye derman bulamıyor.Tek özelliği ‘dinlenebilir şarkılar’ bestelemek olan nice usta sanatçımıza öyle ölçüsüz övgüler düzüyoruz ki, adam ya da kadının ölçüsüzlüğümüzün kurbanı olması mukadder oluyor.Başka yerlerde ‘vasatın biraz üstünde’ kabul edilebilecek nice değerimiz, bizdeki bu gazlama merakı yüzünden o tripten bu tribe savrulup gidiyor.Gelin, bir örnek üzerinden gidelim ve hep birlikte düşünelim: Acaba son 5 yılda dünya sinemasının en sarsıcı üç filmine imza atmış, buna mukabil haddinden fazla cool ve mütevazı kalabilmiş büyük usta Clint Eastwood Türk olsaydı neler olurdu? * * *Evet, soru ‘Clint Eastwood Türk olsaydı ne olurdu?’ sorusudur ve aşağıda bu ‘kabus senaryosu’nun herkese tanıdık gelecek parçaları sıralanmıştır:- ‘Son bin yılın en büyük Türk’ü ilan edilir, tüm ‘Devlet Sanatçıları’nın başkanı seçilirdi. Kendisine mutlak surette en koyusundan ‘kırmızı pasaport’ verilmesi gerektiğine dair makaleler döktürülürdü.- İki yılda bir attırdığı ‘bomba gibi filmler’in ardından, işini başarıyla tamamlamış alçakgönüllü bir zanaatkar havasında sessiz sedasız köşesine çekilen adam olmaktan çıkar, ontolojik sorunların pençesinde bunalan adam triplerine girip sinemaya küserdi.- 90 yaşındaki annesine ya ‘Uzun Yaşamanın Sırları’ konulu bir televizyon programı yaptırılır ya da ‘Clint’in annesi olmak’ başlıklı bir kitap yazdırılırdı.- Röportaj vermekten kaçınacağı için gazeteler ‘Dostları Clint’i anlatıyor’ başlıklı ‘devasa dosyalar’ yayınlardı.- Usta kalemler, ‘Clint benim en yakın dostumdur. Gece beni arayabilen tek dostumdur. Bir keresinde saat gecenin üçü. Uyuyorum. Telefon çaldı. Clint arıyordu. Filminin montajını tamamlamış, ilk kez benim seyretmemi istiyor. Bre aman! Clint ister de durmak olur mu? Kalktım stüdyosuna gittim. Filmi izledim. O ağlıyor, ben ağlıyorum. Gözyaşları içinde Clint’i alnından öptüm. Clint sen bu evrenin en büyük yıldızısın dedim’ diye yazılar döktürürdü.- En steril televizyon kanalımızda ‘demir bacaklı sandalyeler’e ‘Vakko’ marka beyaz örtüler örterek oluşturulmuş bir ‘Zümrüt Düğün Salonu’ dekorunda ‘patlatılma anı’na tanık olamadığımız şampanyalar eşliğinde yapılan sohbetlerde yaşam öyküsü anlatılırdı.- Müslüm, Ferdi ve Orhan babaların ardından yeni bir babamız daha olurdu: Hepimiz ona ‘Clint Baba’ derdik.- Aykırılık yapmaya hevesliler ‘Clint’i aşmak’ mevzusunda kalem oynatmaya kalkıştıklarında, karşılarında güçlü, sağlam ve dayanışmacı bir ‘Clint’e laf söyletmem arkadaş!’ ekibi bulurdu.- Özellikle sağ partilerin gözdesi haline gelir, kendisine ‘İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı’ filan önerilirdi.- Etrafı bir türlü ‘yırtma fırsatı’ bulamamış ‘hem uzun bacaklı, hem de opera dinlemeye hevesli’ manken adayı kızlarla çevrilir, magazin basınında ‘Clint’in dokunduğu meşhur olur’ başlıklı haberler çıkardı.* * *Şimdi hep birlikte ‘İyi ki Clint Eastwood Türk değilmiş’ diye şükretmenin zamanı değil mi?Süleymancılar Küçükali’yi dışlamışAKP’den istifa eden Göksal Küçükali’nin ‘Süleymancı’ kontenjanından politikada bir yerlere geldiğini ima eden yazım nedeniyle çok sayıda mesaj aldım.Aldığım mesajlardaki ‘yeni’ bilgi şu: Göksal Küçükali’nin Süleymancılarla arası açılmış. Cemaatin başındaki Ahmet Denizolgun (Refah Partisi’nden ANAP’a geçmiş, kısa bir süre Yılmaz hükümetinde bakanlık yapmıştı) ile Küçükali’nin arası açılmış. Küçükali’nin Süleymancılara ait yurtlara ve cemaatin ortak kullanım alanlarına girmesi yasaklanmış.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!