Güncelleme Tarihi:
Başta dinler olmak üzere, felsefe ve sanat sürekli ‘güzelliğin tarihi’ ile ilgilenmiştir bugüne kadar. Muhtemelen bugünden sonra da ‘güzellik’le ilgilenecektir. Anlaşılır da bir tarafı vardır bunun. İnsanlık, doğasına aykırı olmakla birlikte güzellikten yana olmuştur hep. İtalyanların ünlü filozofu Umberto Eco, bu kez, ‘Çirkinliğin Tarihi’ne ışık tutuyor.
Peki ama ‘güzellik’ ve ‘çirkinlik’ için ortak bir ölçü, herkesin kabul edebileceği bir değerler sistemi oluşturulabilir mi? Eco’nun, daha önce yine Doğan Kitapçılık tarafından yayımlanan, ‘Güzelliğin Tarihi’ isimli derlemesi, bu konuda da net bir cevap vermiyor bize. Dolayısıyla, ‘güzellik’ için belirlenemeyen netliğin, ‘çirkinlik’ söz konusu olduğunda belirlenebileceğini ummak ancak saflık olabilir. Çünkü, bu dev hacimli kitabın da ortaya koyduğu gibi, pek çok kültürde, ‘çirkinlik’ çok daha fazla tartışmalıdır.
‘Çirkinlik’in tartışmalı olmasının temel sebebi, çoğu kez, ‘kutsal’ olanın karşısındaki konumundan kaynaklanıyor elbette. Kente göre köylü, köylüye göre kentli, cenneti düşünene göre cehennem, kadına göre erkek, erkeğe göre kadın güzellik ve çirkinliğin ölçüsü olmakla birlikte, asıl ‘kutsal’a göre aldıkları tavırla kaydedilirler tarihe.
Bugünden bakılınca son derece anlamsız görünmekle birlikte, ortaçağda bazı kültürlerde kadınların ‘çirkinlik’in kaynağı olarak görüldüğünü de unutmamak gerekir. Öyle ki, yapılan bütün tablolarda, kadın güzel olsa bile çirkin bir tarafı bulunmuş ve abartılarak öne çıkartılmıştır.
Netice şu: Güzellik ve çirkinlik, durduğunuz veya baktığınız yere göre değişen son derece tartışmalı kavramlardır ve öyle de kalacaklardır.