Cinayetin idamın katmerlisi Amerika’da

MİLLETÇE gene hop oturup hop kalkıyoruz. Amerika’daki Türklerden söz ediyorum.

Üç hafta önce Fox TV’ nin ’24’ adlı serisinde Türklerin terör destekçisi olarak karalanmasından sonra geçen hafta da NBC’nin West Wing (Batı Kanadı) dizisinde nişanlısıyla seviştiği gerekçesiyle genç bir Türk kadını başı kesilerek öldürülme cezasına çarptırıldı. Akabinde Yeni Dünya’daki vatandaş ve ırkdaşlarımız Fox’dan sonra bu kez NBC yönetimini protesto mesajlarına boğdular.

Amerikan halkı coğrafi bilgi yoksunu. Hem de çoğunlukla. Bazı eyaletlerde okul müfredat programlarında ’coğrafya’ dersi yok. Haritada Türkiye’nin yerini gösterebileceklerin sayısı lider ülke hesabına utanç duyulacak kadar az. Türkiye’nin sosyal ve politik yapısı, ceza yasalarının niteliği yolunda cehaletin boyutlarının ise dev NBC şirketinin senaryo yazarı, rejisör ve prodüktör kadrosunu da içerdiği aşikar.

Önceki gece bir davette tanıştırıldığım Amerikalı mobilyacı ‘Ülkenizde zina işleyenin kafası kesiliyormuş, öyle mi?’ diye West Wing’e gönderme yaptığında ‘Superman’ın gökyüzünde jumbo jetlerle yarışmasına, John Wayne’nin tabancayla düzinelerle Kızılderiliyi yok ettiğine, leyleklerin evli çiftlere bebek getirdiğine inanıyorsanız kafa kestiğimize de inanabilirsiniz’ yanıtını verdim.

*

AMERİKALILAR şiddet ve vahşete merak, ilgi duyan bir millet. Beyaz perde ve ekranlarda Nightmare on Elm Street (Elm Sokağı Kabusları), Friday the 13 (13. Cuma) , Halloween gibi filmlerde çocukların yanısıra büyüklere de kabuslu rüyalar geçirecek dehşet görüntüleri sergilediler.

Oysa korku filmlerine ilgi yalnızca sinema ve TV’de değil, video dükkanlarına da uzanıyor. Kısa pantolonlu çocuklar, Çabukelli Tom, Silahşör Johhny, Rakibini Nasıl Yok Edersin başlıklı videolarda cinayet işleme eğitimi alıyorlar.

Aslında şiddete eğilim evde başlıyor. Amerika’da ev başına düşen silah sayısı dördün üstünde. Sivil halkın sahip olduğu ateşli silahların sayısı dünyadaki tüm orduların toplamının üstünde. Ana-babalar çocuklarına toplu tabancadan otomatik tüfeğe silah kullanmasını evde öğretiyorlar.

İlk eğitim kurumlarında öğrenciler okula girmeden önce bile silah kontrolünden geçiyorlar. Anayasa vatandaşlara silah sahibi olma hakkı tanıdığı için cürüm işlenmedikçe polis, savcı ve yargıçların eli kolu bağlı.

*

ŞİDDET olayları Amerika’da aile boyu. Ağır suçların niteliği ise mide bulandırıcı. Kadın olmak için kadınları öldürmeden önce kanını içen, öldürdüklerinin etini yiyen, çocukları ağına düşürüp katlettikten sonra bahçesine gömen, ana hayranlığını kadın giysileri içinde cinayetle tatmin edenler pek çok bu ülkede.

Halkın en fazla ilgi duyduğu grup ise seri caniler. FBI’ın, asgari beş kişiyi katleden, diye nitelediği seri canilerin eylemleri kitaplara ve filmlere konu oldu yıllarca. Son 40 yılda Son of Sam (Sam’in oğlu), The Boston Strangler (Boston Canavarı), The Nightstalker (Gece Avcısı), Ted Bundy, The Poster Boy (Parlak Çocuk Bundy) gibi sapık katiller, bu kitap ve filmlerle ölümsüzleştirildiler.

Sinema yıldızı görünüşlü psikopat Ted Bundy, 22 kişiyi öldürdü. Anasına hayran olduğu için Psycho (Sapık) filmini örnek alarak kadın kıyafetleri giyen Ed Gain’in çiftliğinde 15 kadın cesedi bulundu. Uykudaki kurbanlarının ırzına geçen Richard Ramirez, 16 kadının, Efendi Adam diye tanınan John Wayne Gacy, 33 erkek çocuğun canını aldı. Jeffery Dahmer, katlettiği 17 kişinin uzuvlarını pişirip yediğini ayrıntılarıyla anlattı. Hadden Clark, 20’yi aşkın kadını ‘Kanlarını içip kadın olacağım’ diye öldürdüğünü açıkladı. Boston Canavarı Albert DeSalvo ile Gary Ridgeway’ın kurbanlarının sayısı 30’u aşkın. Angelo Buono, nefret ettiği için yalnızca ’fahişeleri’ öldürdüğünü itiraf etti.

*

PAZAR gününde önünüze böylesine iç karartıcı bir konuyu serdiğim için üzgünüm. Yukarıda sıraladıklarım kriminal kayıtlara geçen seri canilerden rastgele seçilmiş bir tutam. ABD’de son 20 yılda idam edilenlerin sayısı ise 948. Lider ülkede bu toplu insan kıyımı, bir zaman diliminde toplumu işgal edip istatistikler rafına kaldırılıyor. Böyle bir ortamda ekranlarda Türkiye’nin haksız yere karalanmasına nasıl tepki gösterelim diyorsanız önerilerim şöyle: 1990’da Suudi Arabistan’da sevgilisine kaçan bir prensesin taşlanarak, erkeğin başı kesilerek öldürülmesini işleyen, Bir Prensesin Ölümü adlı gerçek bir olayı içeren film kraliyet ailesinin baskısıyla yayından kaldırıldı. Türk makamları böyle bir girişime başvurabilir.

Geceyarısı Ekspresi ise, 1987’de tekrar televizyonlara geldiğinde Washington’daki Türk-Amerikan Derneği, WDCA kanalını zorlayıp filmin başına ‘Türk Amerikan toplumu, filmin hayali olaylarla dramatize edildiğini bildirerek, filmi şiddetle protesto ediyor’ şeklinde bir açıklama koydurtmayı başarmıştı. Fox ve NBC nezdinde de uğraşı vermeye değer.
Yazarın Tüm Yazıları