Cinayetin görgü tanığı kedi

- Ayşe Hanım'la görüşmek istiyorum, adım Komiser Muratdiyor telefondaki ses.- Ondan ne istiyorsunuz, yani Ayşe Hanım size nasıl yardımcı olabilir kidiyorum ben.- Bir faili meçhul cinayet konusunda kendisi yardımcı olabilir diye düşündük, Gaziosmanpaşa Asayiş Büro Amirliği'nden arıyorumdiyor bu sefer de telefondaki ses, iyice huzursuzlanan telefondaki ben, son zamanlarda hiçbir cinayete karışmadığımı da bildiğimden- Niçin Ayşe Hanım, nasıl yanidiye abuk sabuk bir şeyler geveliyorum, ciddiye alayım mı, yoksa biri dalga mı geçiyor, oyununa katılayım mı bilemiyorum.- 67 yaşındaki Saime Göncü'ye önce tecavüz edildi, sonra da 68 yerinden bıçaklanarak öldürüldü, bir tek görgü tanığı var da, o konuda görüşmek istiyorduk kendisiylediyor ve o an benimle dalga geçilmediğini hissediyorum.- Ayşe benim, buyrun, görgü tanığının tanıdığım biri mi olduğunu düşünüyorsunuzdiyorum ciddi ve işbirliğine hazır bir ses tonuyla.- Tanımadığınızı biliyoruz ama geçenlerde bir yazınız vardı, belki işe yarar diye düşündük, biz her türlü ipucunu değerlendiriyoruz dadiyor ve neredeyse hayatım boyunca duyduğum en acayip şeyi söylüyor:- Görgü tanığı bir kedi, sizin kedi dilini anlatan bir yazı diziniz vardı, yardımcı olabileceğinizi düşündük, karakola kadar gelir misiniz?*Gitmez miyim?Gittim.Çünkü 28 yıllık ömrümün geçtiği TC sınırları içinde, ben böyle polislere (Derya Kılıç, Murat Tuğrul) rastgelmedim. Hem onları merak ettim, hem de Saime Göncü'nün hikayesini daha detaylı öğrenmek istedim. Yoksa kedi dilinin söz konusu durumda bir işe yarayacağından, adı Fındık olan (tekir, erkek, yeşil gözlü, uzun tüylü, biraz da yabani ama bütün o tanık olduklarından sonra sanki bu da normal gibi) kedinin konuşturulacağından değil.İki komiserin bir cinayeti araştırırken, kedi dili (Cat Language) gibi pek çok insanı gülümseten, ‘‘Hadi canım sen de!’’ dedirten, bir İngiliz linguistik profesörünün yeni keşfini ciddiye almaları, bir yöntem olarak baş vurmayı düşünmeleri...En azından kafadan reddetmemeleri!*Geçtiğimiz ayın onunda faili meçhul iki kişi tarafından hayatı noktalanan Saime Göncü 1930 Bulgaristan doğumlu. Yani yaşasaydı, bu yıl 68'inci yaşını kutlayacaktı. Tek başına mı kutlayacaktı bilinmez ama o yıllardır yalnız yaşayan bir kadındı, bahçeli bir evde tek başına. Sadece kedisi Fındık ve onun arkadaşlarıyla...Oturduğu ev kendisinin yani kira vermiyor ve emekli maaşıyla yaşayıp gidiyor. Alışverişini kendi yapıyor ama hep tek kişiye yetecek kadar yiyecek alıyor. Yalnız yaşayan birçokları gibi...Bakkaldan son aldığı ise bir adet Fruko gazozu.Bunu duydum.İnanılmaz kötü oldum.*Kim onu öldürür?Niye öldürür?Neden kıyar?Nasıl yapar?Bilinmiyor.Dahası hayatında hiç evlenmemiş olan Saime Göncü'nün bakire olduğu ve bekaretinin o evine giren iki hayvan tarafından bozulduğu da raporlardan öğreniliyor. Bu da bana dünyanın en feci şeyi geliyor...Hayatı boyunca herkesten sakındığın bir şeyin raporlara düşmesi...Sperm kanla karışmasaydı belki bir sonuç alınabilirdi denilmesi...Ve iki pisliğin hem tecavüz edip hem de evde buldukları her türlü kesici aletle (bıçak, makas, tornavida) onu kesip biçmesi...*Zengin değil.Cüzdanından çıkacak para olsa olsa yirmi otuz milyondur, muhtemelen Saime Hanım'a yetiyordur ama anlayacağınız onun milyarları yoktu. Zaten evine hırsızlık amacıyla girilmiş izlenimi de yok.Bir şey alınmamış, ortalık dağıtılmamış. Bir tarikatla filan ilişkisi yok...Etrafıyla, çevresiyle, komşularıyla da problemi yok...Temiz, düzenli kendi halinde bir kadın.Namazında, niyazında biri.Akrabaları düzgün.Tanıyan herkes üzgün.Ama bir sonuç yok!Sorulara cevap da...*10 Aralık'ta yaşanan bu feci olay yukarıda sözünü ettiğim iki polis tarafından son derece ciddi ele alınıyor, bütün ihtimaller araştırılıyor, konuyla komşuyla, bakkalla çakkalla, değişik semtlerde oturan bütün akrabalarla konuşuluyor. Sonunda olayın basit bir hırsızlık olmadığına karar veriliyor. Dahası eve giren kişilerin Saime Göncü'nün tanıdığı iki kişi olduğuna. Çünkü Saime Hanım çok temkinli. Öyle tanımadığı insanlara kapı mapı açmıyor. Zaten evinde cam bir bölme var, dış kapıda kimin olduğu görülüyor.Polisler, Saime Hanım'ın evine öldürmek kastıyla gelinmiş olsa, iki bıçak darbesiyle bunun yapılabilineceğini, hırsızlık amacıyla gelinmiş olsa mutlaka bir şeyinin çalınıp götürülmüş olunacağını söylüyorlar.Oysa öyle bir şey yok.Geriye tek ihtimal kalıyor: Tecavüz.*Olay yatak odasında başlıyor, orada kıyafetleri çıkarılıyor, sonra bütün odalarda devam ediyor. Oturma odası, misafir odası. Bir tek salonda bir şey yok, yoksa her taraf kan...İzlerden anlaşılıyor ki Saime Hanım kurtulmaya çalışmış.İlk bıçak darbesi yatak odasında atılmış, boğazından kan fışkırmış.Takma dişleri ağzından fırlamış.Olay yerinde çekilmiş fotoğrafları gördüm, öyle masum ki!Bu ne hayvanlıktır akıl fikir ermez ki!*Komşular bir ara bir çığlık sesi duyduklarını söylüyorlar. Ama işte burası Türkiye, ‘‘kedilerdir’’ diye pek önemsemiyorlar. Saime Hanım'ın öldürülmesinden bir süre sonra, bu sefer de komşular Kartal marka bir otoyla iki kişinin olay yerine geldiklerini ve evin içini talan ettiklerini görüyorlar. Ama nedense kimsenin aklına o otonun plakasını almak gelmiyor.Bütün konu komşu adamların eşkalini anlatıyor.Bu da bir işe yaramıyor...Dahası bu iki adam tekrar geliyor, tekrar eve giriyor, yine aynı şey oluyor, bir kere daha o anda polise haber verilmiyor, dahası yine plaka alınmıyor.Ölür müsünüz, öldürür müsünüz!*Sonuç mu?Bir faili meçhul cinayet daha...Gerçi araştırmalar sürüyor.Ve işte polisler her türlü ipucunu değerlendiriyor. Olayda bize yardımcı olabileceğini düşündüğümüz herkesle konuştuk, konuşuyoruz diyorlar.Konuşmadıkları bir kişi var...O da başka bir dil konuşuyor.O çok üzgün, çok mahzun.Bu aralar yemek bile yemiyor.Zaten sahibinin bahçesinden hiç mi hiç ayrılmıyor.Paspasın üzerinde oturuyor.Fındık aslında her şeyi biliyor.Ama onun da elinden hiçbir şey gelmiyor.
Yazarın Tüm Yazıları