Çiller dönemi Merkez Bankası

GERÇİ piyasalar Merkez Bankası Başkanlık krizini artık takmıyor gibi gözüküyor ama, bizce krizin aşıldığını düşünmek için henüz erken.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 3-4 gündür önüne gelen atama kararnamesini incelediğini, dün yurtdışı seyahate gittiğini ve en erken bu hafta sonuna kadar atama konusunda karar verilemeyeceğini unutmayalım. Ayrıca bu yaşanan süreç, aynı zamanda Sezer’in kolay imzalamayacağı bir ismin Cumhurbaşkanlığı’na çıkarıldığını da ortaya koyuyor. Yani, piyasaların kabul edebileceği bir kişinin isminin çıkıp çıkmadığını, uzun sürecek bir vekalet dönemine girip girilmeyeceğini henüz bilmiyoruz.

Merkez Bankası Başkanlığı için adı geçen isimlerden olan Prof. Dr. İlhan Uludağ’ın dün bir gazetede söyleşisi vardı. İsmini sık sık duyduğumuz bu akademisyenin söylediklerini okursanız, nasıl bir tablo ile karşı karşıya kaldığımız bizce daha iyi anlaşılır. Uludağ, kararnamedeki ismin kendisi olup olmadığını bilmediğini söylüyor ve "Bana Bayan Merkez Bankası derler" diyor.

Uludağ, kendisinin de Çiller’le aynı dönemde siyasete çağrıldığını ama gitmeyip, üniversitede kalmayı tercih ettiğini de söylüyor.

İşte bu sözler, Merkez Bankası’nda yaşanan şimdiki dönemin, Tansu Çiller’in Merkez Bankası dönemine ne kadar çok benzediğini bize hatırlattı.

O dönem neler mi olmuştu?

Cinlikleriyle, işbilirliğiyle tanınmış bir kişi Merkez Bankası’nın başına atanmış, bu kişinin yaptıkları epeyce tartışılmış, sonunda bu kişi "dokunulmazlık" almak için milletvekili olmuştu. Aynı kişinin adamları, vekaletle uzun süre Merkez Bankası’nı yönetmişler, bu dönemde Merkez Bankası çalışanları her açıdan rahatsız edilmiş, bazı bankalara ayrıcalık yapıldığı iddiaları ayyuka çıkmış, tam bir kargaşa yaşanmıştı.

Daha sonradan yaraları sarmak, Merkez Bankası’nı normal, dürüst imajına oturtmak için epey çaba sarfedilmişti.

Çiller döneminin bir özelliği de atamalar konusunda yaşanan kargaşa idi. Hükümetin kendi içinde, hükümetle Cumhurbaşkanı arasında atanacak kişiler hakkında sürtüşmeler yaşanmıştı. Aslında sadece Merkez Bankası için değil, tüm bürokrasi için aynı kargaşa söz konusu idi.

Bu dönem, "hem toptan ekonomi yönetimine, hem de bürokrasiye güvensizlik beslenen bir dönem" olmuştu. Bu güvensizliğin faturasını epey pahalı ödemiştik.

HERKESE SÖZ VERİLİYOR

Peki şimdi bu dönemle ne ilgisi var derseniz, anlatalım.

Her şeyden önce uzun süre vekalet dönemi, kurumları yıpratan bir süreçtir ve "Erdem Başçı’nın vekaletiyle uzun süre gidebiliriz" yolundaki piyasa beklentisi, çok yanlıştır. Kişi kim olursa olsun vekalet dönemi böyle bir kurumu çok yıpratır, güven kaybettirir. Enflasyon hedeflemesine geçen bir kuruma duyulacak güvensizliğin sonucunu siz düşünün.

Bunun da dışında, büyük bir çoğunluğa sahip, tek parti iktidarında olunmasına rağmen atamalar konusunda koalisyon dönemini hatırlatan, tam bir kargaşa yaşanıyor.

Size bir örnek: BDDK Başkanlığı için, bir hafta öncesinden, hükümetin en yetkili kişileri başka bir kişiye söz verdiler. Ancak son gün, Başbakan Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı Ali Babacan ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ile toplanıp, BBDK başkanlığı için Tevfik Bilgin’i onayladılar, Merkez Bankası için isim saptadılar ve gizli tutma kararı aldılar.

Bundan önce atama kararnamesi hazırlanan Adnan Büyükdeniz, yardımcısı olarak kararnamesi hazırlanan kişileri tanımıyordu, biliyor musunuz?

Bunun da dışında özellikle Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı için, yurtiçinde ve yurtdışında, sayıları 10’u bulan uzmana teklif yapıldığını da söylemeden geçmeyelim.

Yani kim o gün başbakana yakınsa, etkiliyorsa, onun istediği oluyor gibi bir izlenim var. Yani; kimin ne için atanacağı, yeterliliği, tecrübesi değil, kimlere yakın olduğu önemli.
Yazarın Tüm Yazıları