Cihanda barış, yurtta savaş!

İKİ gün arka arkaya Ahmet Davutoğlu’nun bölgesel ve küresel vizyonunu anlattım...

Samimi fikrim Davutoğlu gibi reel politikayla ilkeli duruşu birlikte geliştiren bir dışişleri bakanı Türkiye için büyük bir şans...

Bunda Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül’ün katkısı da inkâr edilemez.
Fakat “yeni Türk bakışı” diye tanımladığım bu son derece önemli yaklaşımın bence iki temel eksiği var...
Biri dış politikayla ilgili, diğeri iç politika...
Dışarıdan başlayalım...
* * *
Uluslararası ilişkiler ilkeli ve idealist politikaların çoğu zaman işe yaramadığı tezleriyle dolu...
Bunun iki sebebi var...
Bir, ulusal çıkarlar çoğu zaman bölgesel ve küresel çıkarların önüne geçer, bu yüzden dünyanın ve bölgenin iyiliğine rağmen ülkeler, hatta o ülkelerin içindeki çıkar odakları kendi menfaatlerini daha büyük ortak menfaatler aleyhine tercih eder...
İki, insan beyni zannettiğimizden daha duygusal olduğu için en olmadık yerde en irrasyonel kararlar büyük bir coşku ile alınabilir...
* * *
Tabii bunun aksini savunan tezler de var ama dünya tarihi maalesef “ilkesiz reel politikacılardan” yana.
Davutoğlu’nun ilkeli, bölgeyi barış ve enerji havzasına dönüştürmek isteyen vizyonunda hiçbir sorun yok, ama bunu yapabilmesi için bölgedeki tüm ülkelerin aynı ortak vizyonu ve ilkeleri paylaşması gerekiyor.
Bölgemizde bu yaklaşımı paylaşan kaç siyasi lider var?
Türkiye, Suriye ile İsrail arasında çok tarihi önemde bir arabuluculuk yaptı.
Ama diplomatik barış görüşmelerinin tam ortasında İsrail tuttu Gazze’ye saldırdı.
Davutoğlu’nun ilkeli reel politikası, ilkesiz reel politika duvarına çarptı.
O gün bugündür bırakın ortak vizyon geliştirmeyi Türkiye’nin İsrail’le de
arası bozuk.
* * *
İran’la nükleer kriz konusunda Davutoğlu’nu hayli iyimser gördüm.
Bize “off-the-record” anlattıklarını başarabilirse hiç kuşkunuz olmasın Nobel Barış Ödülü’nü bile alabilir...
Ama hem İran’ın bugüne kadar gösterdiği ilkesiz yaklaşım, hem Batılı devletlerin farklı çıkarları ve tükenen sabrı bir anda Türkiye’yi çok zor bir konumda bırakabilir...
İlkeli reel politik bir kez daha popülist ve ilkesiz siyasete kurban gidebilir...
Ama ben tüm bu risklere rağmen Davutoğlu’nun ilkeli bir dış politika geliştirmesini hem bölge hem de Türkiye için çok büyük bir şans olarak görüyorum.
Atatürk’ün “Yurtta sulh cihanda sulh” vecizesi Davutoğlu’nun ellerinde yeniden doğuyor ama çok temel bir eksikle...
* * *
Davutoğlu’nun dış politika vizyonunu tekrar hatırlayalım...
Halk diplomasisi, komşularla sıfır sorun, siyasi-kültürel-ekonomik entegrasyon, güven üzerine inşa edilmiş güvenlik politikaları, bölgede barış-istikrar-enerji havzası yaratma...
Çok güzel ama sorum şu...
“Ahmet Bey bölgede bir barış havzası yaratma vizyonunuz mükemmel. Peki ama bu dış politika vizyonunuz iç politikaya nasıl yansıyor?”
Bakın en son Wall Street Journal (WSJ) Erzincan’da yaşananlardan hareketle “Türkiye kansız bir iç savaş yaşıyor” dedi...
Diyelim ki WSJ “iç savaş” diyerek abartılı davranmış, iyi ama ‘bölgede-cihanda barış’ ilkesi üzerine inşa ettiğiniz dış politika vizyonunun zekâtı olsun iç politikaya yansıyor mu?
* * *
Lütfen hemen Türkiye’deki muhalefetin uzlaşmazlığına, statükonun direncine sığınmayın...
İran’la Amerika, İsrail’le Suriye, Ermenistan’la Azerbaycan arasındaki uzlaşmazlık AK Parti ile CHP ve MHP arasındaki uzlaşmazlıktan daha mı az...
Balkanlar’da Sırplarla Boşnakları, Irak’ta kanlı bıçaklı etnik grupları bir araya getirmeyi başarabilen dış politika vizyonu içerde neden yok?
“Cihanda barış” ilkesi muhteşem “yurtta sulh” ne zaman?
Yazarın Tüm Yazıları