CHP’den çok geç kalmış bir açıklama

CHP Genel Başkanı İletişim Koordinatörü Baki Özilhan’dan bir açıklama aldım.

Açıklama, 22 Aralık’ta bu köşede yayımlanan "Baykal başlattı, Baykal bitirdi" başlıklı yazımla ilgili.

Yazımda Akşam’da 4 Ağustos 2005 tarihinde yayımlanan İsmail Küçükkaya imzalı bir haberden yapılmış alıntıya yer vermiştim.

Küçükkaya, Deniz Baykal ile makamında yaptığı görüşmeyle ilgili izlenimlerini aktarırken, "Baykal, Başbakan Erdoğan’ın Çankaya Köşkü için aday olma ihtimalinin önüne geçmek için ise sine-i millet kozunu kullanacak" diye yazmıştı.

Bu haberin o günlerde Baykal tarafından yalanlanmadığını tespit etmiştim.

Yazımda ayrıca Sabah’ta yayımlanan "1 milyon kişi TBMM’nin önüne gelir, sine-i millete dönmemizi isterse, döneriz" sözlerini de kullanmıştım.

Özilhan, her iki haberin de doğru olmadığını ve bu nedenle yorumumun hatalı olduğunu belirtiyor.

CHP Genel Başkanı’nın bir muhalefet politikası olarak "sine-i millete dönmekten" hiç söz etmediğini vurguluyor.

CHP Basın Koordinatörü, 16 ay önce yayımlanmış bir haberi düzeltmek için neden benim yazmamı bekledi, anlayamadım.

Ama yine de okuyucularıma bu düzeltmeyi iletmiş olayım.

Özilhan, CHP yönetimiyle ilgili eleştirilerimi de "Baykal karşıtlığımın yansıması olduğuna" bağlıyor ve "eleştirilerimi ciddiye almadıklarını" belirtiyor.

Bunun için üzülecek değilim.

Ancak, CHP yönetimi hoşlanmadığı eleştirilerden bile yararlanma olgunluğuna ulaşmaya çalışırsa, memleket için yararlı olur!

Hac uğurlamasında siyasi gösteri

ERZİNCAN’ın AKP’li Belediye Başkanı ile Emniyet Müdürü, eşleriyle birlikte hac ibadetlerini yerine getirmek için yola çıktılar.

Önce kendilerine "Allah kabul etsin" dileklerimi ileteyim.

Hac yolculuğuna çıkanları akraba ve eş dost çevresinin topluca uğurlamaları başka Müslüman ülkelerde de rastlanan bir durum mu bilmiyorum, ama bizim böyle güzel bir geleneğimiz var. Belediye Başkanı’nı uğurlamak için havaalanında belediye personeli ve bazı resmi kurum müdürlerinin de katıldığı bir "tören" düzenlenmiş.

Gazetelerde fotoğrafları dün yayımlandı.

Hayatlarında belki de başkan ile hiç el sıkışmamış temizlik işçileri bile törende yerlerini almışlar.

Bir de kocaman pankart hazırlanmış. Üzerinde, "Başkanımız, bizleri de duanıza alınız. Güle güle. Belediye çalışma arkadaşlarınız" yazıyor. (Pankartta dahi anlamındaki de, "bizleri" kelimesiyle bitişik yazılmış, ben buraya aktarırken düzelttim.)

Pankartın parası belediye bütçesinden mi ödendi, çalışma arkadaşları aralarında para toplayarak mı bunu yazdırdılar, haberlerde belirtilmemiş.

Ancak bu işin sadece bir boyutu.

Önemli olan, dinin farzlarından biri olan ibadetin yerine getirilmesinin bile törenlerle bir anlamda siyasi gösteriye dönüştürülmüş olması.

Siyasetçilerin, dinin gereklerini yerine getirirken bunu bir gösteriye dönüştürmeleri, inanıyorum ki İslam dininin de kabul edebileceği bir durum değil.

İbadet, Tanrı ile kul arasında yerine getirilmesi gereken bir görev ve bu tür gösteriler ibadetin sevabını azaltmasa bile doğru değil.

Bakalım dönüşteki karşılama nasıl olacak?

Mahkûmların da hakları vardır!

OFLU İsmail olarak bilinen İsmail Hacısüleymanoğlu 19 yıldır cezaevinde yattığı İtalya’dan 8 ay önce yurda getirildi ve Kartal Cezaevi’ne konuldu.

Hacısüleymanoğlu’nun Kartal’da yattığı süre sadece 29 gün.

12 Haziran’da üç kalp damarında "ciddi tıkanıklık" teşhisiyle hastaneye kaldırıldı ve geçtiğimiz 18 Ekim’de de kendisine by-pass ameliyatı yapıldı.

Şimdi ameliyatı yapan hastanedeki sağlık kurulunun verdiği rapor doğrultusunda üç ayını evinde geçirme olanağını kazandı.

Bununla ilgili ayrıntılı haberi Hürriyet’te okuyacaksınız.

Suçlu olsa ve bu suçu nedeniyle mahkûm edilmiş olsa da her vatandaşın sağlık hizmetlerinden yararlanması ve sağlığına kavuşturulması için gereken her şeyin yapılması bir insanlık sorunu.

Ancak ülkemizdeki genel uygulamaya baktığımızda bu uygulamanın hastasına-mahkûmuna göre değiştiğini görebiliyoruz.

Özellikle F Tipi cezaevlerinde giderek bir "tecrite" dönüşen uygulamalarda mahkûmların sağlık sorunlarının hiç önemsenmediği de bir başka verili gerçek.

Dileyelim ki Hacısüleymanoğlu örneği, ülkemizde tıbbi yardıma ihtiyaç duyan her mahkûm için eşit olarak uygulanabilsin.

Bu eşitlik sağlanmadığında, ortaya çıkacak iddiaların ve dedikoduların neler olabileceğini tahmin etmek hiç de zor değil.
Yazarın Tüm Yazıları