Cevapsız sorular

Russell Crowe, Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz’ın oynadığı The Water Diviner filminin İstanbul çekimleri bitti.

Haberin Devamı

Film setinde tek bir röportaj bile yapılamadan.
Hıncal Uluç “Masa başı gazetecilik yapıyorsunuz, kimse merak etmiyor mu çekimleri” diye yazdı.
Ben merak etmiş ve çekimler sürerken yapımcılardan Anka Film’in sahibi Ali Akdeniz’i arayarak sete gelip, röportaj yapmak istediğimi söylemiştim.
Ali, yoğun program nedeniyle sete girmeye izin verilmediğini, ancak uzaktan fotoğraf çekilmesine onay verdiklerini söyledi.
Filmi geri sardım o anda.
Yapım desteğini yine Anka Film’in verdiği son James Bond filmi Skyfall’un İstanbul’daki çekimlerini izlemiş, seti gezmiş, bununla da kalmayıp Daniel Craig ve Bond kızlarıyla birebir röportaj bile yapmıştım.
Hatırlarsınız belki Daniel Craig röportajımdaki “Bir sonraki Bond kızı Türkiye’den olabilir” cümlesi günlerce manşetlerde kalmıştı.
Bond’la böyle bir röportaj yapıp, kendi oyuncularımızın oynadığı, bizden bir hikaye anlatan uluslararası projede filmle ilgili iki soru soramamak üzdü tabii beni.
Ali Akdeniz de bu konuda dertliydi ama yapacak bir şey yoktu.
Sete, çekimlere basın almamak, röportaj vermemek aralarında Russell Crowe’un da olduğu yapımcıların ortak kararıymış.
The Water Diviner’ın senaryosunu didiklememizden, Çanakkale Savaşı’nı, Türkler’i nasıl ele aldıklarını sormamızdan korkmuş olabilirler gibi geldi bana.
Ama korkunun ecele faydası yok.
Film vizyona girdiğinde nereye kaçacaklar acaba!

Magazine teşekkürler
Bu hafta magazin programları arasında gezineyim dedim, bir sürü yalan dolana şahit oldum.
Bülent Ersoy’a, Ajda Pekkan ve sağ kolu Etel Sason’un ayrılığını soruyorlar, “Öyle mi, o kim, hiç haberim yok ayrılıklarından” diyor Bülent Hanım. Ve iki dakika geçmeden ayrılıkla ilgili dedikoduları sıralamaya başlıyor. Hoş olmayan detaylarla birlikte.
“Anneme ne zaman sorsanız 35 yaşındayım” der diyor Işın Karaca. Hemen ardından bir önceki cümlesine bakmadan “41 yaşıma girdim, yaşımı saklamam, bir kadının yaşını saklaması kadar saçma bir şey olamaz” diye devam ediyor.
Saba Tümer, Muhteşem Gatsby temalı partiden çıkıp, üzerindeki kürkün gerçekliğini sorgulayan magazin muhabirlerine “O zamanlarda gerçek değilmiş, hadi baaaaaay” diyor.
Kısacası magazin programlarında tiyatronun alası oynanıyor.
Bu arada magazin demişken bir teşekkürü de borç bilirim.
Magazin muhabirleri kürke karşı mücadelemizde en önemli figürler olmaya devam ediyorlar.
Kürklü birini gördüklerinde hiç affetmeden sordukları “gerçek mi?” sorusu eminim pek çok ünlünün rezil olmamak, ayıplanmamak, barbar görünmemek adına gerçek kürklerden vazgeçmelerine neden oldu.
Magazin muhabiri arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler.
Bu yıl sonunda gerçekleşecek olan 2. Altın Pati gecesinde ödülleri hazır.

Yarın İstiklal Marşımızı söyleyelim
Cem Karaca, Yavuz Çetin, Ersen Dinleten’in yanı sıra halen Erol Evgin’le çalışan usta müzisyen Zafer Şanlı, bas gitarist olarak emek verdiği müzik sektöründeki 25 yıllık deneyimini, çıkardığı bu metotta topladı.
Böyle işleri seviyorum ben.
Mesleğine ekstra emek veren, sahip çıkan, bildiklerini paylaşan insanları.
Daha da güzeli Zafer Şanlı’nın çıkardığı “Bas Gitaristin El Kitabı” adlı metodun çift bas için yazılmış İstiklal Marşı ile başlıyor olması.
Yarın, 12 Mart, İstiklal Marşı’nın kabulünün 93. yıldönümü.
İster Zafer’in kitabından, ister başka yerden, evde, sokakta, okullarda, Meclis’te çalalım, söyleyelim marşımızı.

Haberin Devamı

Kaz ciğeri yer misiniz?
Geçenlerde bir yemek tanıtımında üç ayrı tarifte kaz ciğerine rastladım.
“Kesinlike yemem, yiyenleri de ayıplarım” deyince işin iç yüzünü bilmeyenler “neden?” diye sordu tabii.
Anlatayım.
Oldukça pahalı olan kaz ciğeri, çoğunlukla kaz çiftliklerinde hayvanlara işkence edilerek elde edilen bir yiyecek.
Kazlar ciğerleri yağlansın diye ağızlarından huniyle tıka basa besleniyor ve hayatları boyunca kıpırdamalarına izin verilmiyor.
Bazı yerlerde kolaylık olsun diye kazların boyunları delinip oradan beslenme hortumları sokulduğu da oluyor.
Yemek için öldürmek ayrı, bir canlının tüm hayatını işkenceye çevirip öldürmek ayrı.
Siz de kaz ciğeri görünce uzak durun bence, işkenceye ortak olmayın.

Yazarın Tüm Yazıları