Cevaplar ve sloganlar

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Eski Doğu Almanya'nın Saksonya-Anhalt eyaletinde gerçekleşen seçimlerde ‘‘Alman Halkının Birliği’’ (DVU) adlı faşizan parti oyların yüzde 13'ünü aldı.

Yukarıdaki oran 2'nci Savaş nihayetinden beri aşırı sağın Federal Cumhuriyet'te ulaştığı en yüksek performansa tekabül ediyor.

Her şeyden önce, ülke bütününde adı sanı hemen hiç duyulmamış bu mendebur partinin öz itibariyle bir ‘‘aile şirketi’’ olduğunun altını çizmek gerek.

Ahtapot kolu salmış örgütü ve yeri göğü inleten militanı yok.

Çünkü, ezeli ve ebedi ‘‘lider’’ Gerhard Frey bütün servetini Nazi nostaljiyalı yayınlar aracılığıyla kazanmış mark milyoneri bir bezirgan ve siyaseti de sırf daha çok zenginleşmek için bir araç olarak kullanıyor.

Federal yasa uyarınca yüzde beş oranını aştıktan sonra devletin dağıttığı seçim yardımını paraya dönüştürmekten başka bir şey düşünmüyor. Zaten hazret ne televizyonda görünüyor, ne radyoda konuşuyor, ne de kürsüde nutuk atıyor.

Dolayısıyla, Führer'in memleketinde orta çıkmış olsa bile ‘‘Alman Halkının Birliği’’ yaftalı melanet kurumu eski Hitler'cilikle özdeşleştirmek yanlış.

Ama tüm bunlar DVA'yı ve Avrupa faşizmini hafife almak anlamına gelmiyor.

Hele hele son oylamanın sosyolojik tahliline göz attıktan sonra...

* * *

DVU'nun oy patlaması yaptığı Saksonya-Anhalt eyaleti Federal Cumhuriyet'te işsizlik oranının tavana vurduğu bölge olarak biliniyor.

Yukarıdaki olguya karşı aşırı sağcı partinin sunduğu yegane reçete ise ‘‘yabancılar kapı dışarı, Almanlar tezgah başına’’ sloganında odaklaşıyor.

Oysa Saksonya-Anhalt'ta göçmen işçi yok. Varsa da devede kulak...

Kaldı ki, nispeten bilimsel her araştırma Almanya'daki muhacirlerin istihdam darlığında ikincil bir unsur oluşturduğunu ortaya koyuyor.

Fakat bu nesnel saptamalara rağmen ezici çoğunluğu alt düzey gelir gruplarından gelen eyalet sakinleri demagojik sloganın cazibesine kapılıyorlar.

Doğu Berlin komünizminin rahle-i tedrisinden geçmiş Alman proleterler diğer ‘‘sınıf kardeşlerini’’ ırgalamıyorlar ve faşizmin batağına sürükleniyorlar.

* * *

PEKİ durum diğer Avrupa ülkelerinde farklı mı? Hayır!

Fransa'daki ‘‘Milli Cephe’’nin en güçlü olduğu bölgeler eskiden komünist parti hamiyetinde bulunan ve işçi ve küçük burjuva ahaliyi kapsayan müteveffa ‘‘kızıl banliyöler’’ değil mi?

Aşırı sağcı partilerin ‘‘müşterisi’’ Londra'da ‘‘hooligan’’ lumpen-proleterler veya Brüksel'de küçük mülkiyet sahibi ücretlilerden çıkmıyor mu?

Buna karşılık faşizan kurumların aynı şehirlerde avuç yaladığı seçim bölgelerini onların şık mahalleleri ve orta burjuva semtleri oluşturmuyor mu?

Evet, evet, evet!..

* * *

ŞU gerçek ki, insanların gelir seviyesi düştükçe ortalama kültürel algılama oranı da düşüyor ve zor ve çetrefil sorulara ucuz ve demagojik yanıt getiren yanlış cevaplar söz konusu insan katmanlarında fazlasıyla rağbet görüyor.

Bazen komünizm, bazen faşizm, bazen ırkçılık, bazen din, bazen şovenizm veya bazen milliyetçilik vahim sorunlara kolay ‘‘derman’’ (!) addediliyor.

Üstelik, bu katmanlar retorikte zıt gözüken ama özde ortak slogan vaazeden komünizmden faşizme veya ırkçılıktan dinbazlığa bir çırpıda atlıyabiliyor.

Zaten denemesi bedava ve Saksonya-Anhalt eyaletine gitmeye gerek yok...

Alın İstanbul varoşlarının kısa bir süre önceki ‘‘kızıl çember’’ konumunu ve karşılaştırın bugünkü ‘‘yeşil çember’’le...

Sloganlardaki kolaycı cevaplar tamamen değişti ama bu ters sloganların peşinde sürüklenen ‘‘müşterilerin’’ sosyolojik çehresi hiç değişmedi!

Ve slogan cevaplar dün de yanlıştı, bugün de yanlış...













Yazarın Tüm Yazıları