Cevap veriyorum

SAYIN R.Y.

‘‘Siz, Yeşim Salkım'la Kral TV'ye fena halde takmışsınız’’
tespitimden sonra cevabıma geçiyorum.

Müzik piyasasıyla bir ilginiz olmadığına inanmıyorum. İnsan, bunca mesele varken, bu konuda sıradan insanların bilemeyeceği detayları içeren 12 tane baba soru hazırlayıp gazeteye gönderiyorsa, vardır bir durum.

Yeşim Salkım'ın her şarkısının ‘‘bir numara’’ olmayı hak edip etmediğini bilmiyorum ama, insanın aklına ‘‘Buyurun yenge, dükkán sizin’’ durumu gelmiyor değil.

Kliplerin yayını için para ödeyip ödemediğine gelince... Eşinizin lokantası olsa, gidip bir tabak kuru fasulye yeseniz, sizden hesap alır mı? E, kiminin lokantası, kiminin Kral TV'si.

Ayrıca hepimiz kadıncağızın zengin adamla evlenip zengin olmasına takmış bulunuyoruz. Bal tutanın parmak yalaması tabiidir. N'apsaydı yani, reddi servet mi?

O isimlerini saydığınız sanatçılar bulundukları yere Kral TV sayesinde gelmediler, bundan sonra da hiç ihtiyaçları yok. Belki sizin gibi galeyan etmemeleri bundandır.

Gelelim ödüm dağıtımlarına...

Yalnız Kral TV değil, Türkiye'deki bütün ödül dağıtımlarına şüpheyle bakmak tabiidir.

Son olarak...

Tamam, Yeşim Salkım'a, evliliği boyunca eşinin sahibi olduğu TV kanallarınca torpil yapılmıştır. Ancak Yeşim Salkım evlenmeden önce de Yeşim Salkım'dı. En azından ‘‘Deli Mavi’’ gibi bir şarkının usta yorumcusuydu. Sizin iddianızın aksine yükselişini evliliği sırasında değil, evliliğinden önce gerçekleştirmiş bir sanatçıdır. Evliliği sanatına destek değil, köstek olmuştur. Yani torpiller ters tepmiştir.

Size tavsiyemse, biraz sakin olmanızdır. Ayrıca gözünüz aydın, artık üstüne para verseniz Yeşim Salkım'ı Kral TV'de göremezsiniz.

***

Sayın Yusuf Yılmaz,

Elinizi vicdanınıza koyun.

Her mektup yazana telefon numaramı verip tanışmaya kalkabilir miyim?

Buna imkán var mı? Zaman ve enerji yeter mi?

Yetiştirmeye kalsam normal bir iş yapıyor olur muyum?

Sizin ayrıcalığınız nedir?

Herkes ayrıcalıklı olduğunu söylüyor, buna ne diyeceksiniz?

Başka sorum yok.

***

Sayın Orhan Ögetbul,

Soyadınız pek okunmuyordu, yanlış yazdıysam özür dilerim.

Sizin şahsınızda birçok kişiye cevap veriyorum.

Eski yazılarımdan bazılarının tekrar yayımlanması yönünde çok istek alıyorum. Aslında ben de isterim. Hatta keşke geçmiş dört seneyi sırasıyla yeniden yayımlasalar da dört sene ense yapsam. Ama mümkün değil tabii.

İstediğiniz yazıya arşive girmek suretiyle internet aracılığıyla ulaşabilirsiniz. Takdir edersiniz ki bu işi ben üstlenerek herkesin istediği yazıyı e-mail adresine gönderemem. Bir de bu mesaiyi çıkartmayın başıma.

***

Sevgili Sultan,

Harika bir hastalığa tutulmuşsun. Panik atak. Bir nevi sanatçı hastalığı. Sanat dünyasında bundan olmayan yok gibi.

Doktora git diyeceğim, ‘‘Ben akıl edemez miydim?’’ diyeceksin. Haklısın.

Benim de bilgim kulaktan dolma. Şunu söyleyebilirim, kendini ölecekmiş gibi hissettiğinde bil ki ölmeyeceksin. Ama galiba ilaç kullanman gerekiyor. E, reçete yazmamı da beklemiyorsun herhalde.

***

Sevgili Zeynep Ersun,

Şikáyet dolu mektubunuzu aldım. Ne geyiktir di mi bu ‘‘mektubunu aldım’’. Almasam nasıl cevap vereceğim. ‘‘Geldin mi?’’ deriz bir de karşımızda dikilip duran birine.

Neyse, gelelim şikáyetlerinize.

Çok haklısınız. Maalesef öyle bir memlekette yaşıyoruz ki... Daha doğrusu öyle bir toplumuz ki... Bunun eğitimle falan aşılacağına da inanmıyorum. Eğitilse de eğitilmese de normal yurdum insanı budur. Nitekim sizin de şikáyetlerinizde dile getirdiğiniz olayların kahramanları eğitimli insanlar.

Burada kurum ve şahıs ismi veremiyorum. Zira hemen onar sayfalık açıklamalarıyla cevap haklarını kullanmaya kalkıyorlar. Haklılar tabii. Ama bu köşenin ‘‘Boklama ve Aklama’’ köşesi olması konusunda umumi bir arzu oluşursa, bakarız.

Size tavsiyem...

Polyannacılık oynayın.

Bir dahaki sefere (gerçi inanmıyorum ama) başka bir ülkede doğmak dileğiyle.


MIŞ-MUŞ


Mesut Yılmaz, ‘‘Başbakan'ın hafızası çok güçlü’’ demiş.

Kendisini tanıyabildiğini görünce...

*

Soğuk hava, seksi vuruyormuş.

Kriz de vurduydu. En zayıf halka belli oldu.

*

İstanbul'la Ankara'nın arası trenle 4 saate inecekmiş.

Bu gidişle küçücük bir ülke olup çıkacağız.

*

Yılmaz Erdoğan, sosyetik güzel Siren Ertan'la baş başa yemek yemiş.

Cebine yeni kelimeler koymak içindir.
Yazarın Tüm Yazıları