Cevap veriyorum

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Fakslarınızı alıyorum. Eksik olmayın. Seviyorsunuz, beğeniyorsunuz. ‘‘Daha önceleri neredeydiniz?’’ diyorsunuz. Çok hoşuma gidiyor. Kimin gitmez?

Ve mutlaka iki satır olsun derdinizi sıkıştırıyorsunuz araya. Cevap bekliyorsunuz. Aslında bayılırım ama bu iş için gazetede tek kişilik kadro var. O da dolu. Biliyorsunuz: Güzin Abla.

Gerçi dört koldan çalışsak yine de size yetişemeyiz ama olmaz. Siz de takdir edersiniz ki memlekette bunca mesele varken aklımızı fikrimizi saçlarınızın dökülmesine tahsis edemeyiz.

Bu sözüm sanaydı sevgili Nuray Özyay. Ancak bu günü fakslara ayırdığım için sorununa eğiliyorum.

Evine en yakın caddeye çık. Sağlı sollu binalara baka baka yürü. Mutlaka bir ‘‘cilt doktoru’’ tabelası göreceksin. Hemen tabelanın olduğu binaya gir. Doktorun kapısını çal. Bana yazdıklarını ona da anlat. ‘‘Çok güzel yazıyorsunuz, size hayranım’’ bölümünü değil tabii.

Erkeklerin elimin üstü gibi olmuş kafalarına bile çare buluyorlar. Seninkine haydi haydi bulurlar. Hiç üzülme. Ah kızım! Dünyada daha ne dertler var. Bütün sıkıntın bu olsun inşallah.

*

Sevgili Ece Esen! Faksını okuyacağımdan umudun yoktu değil mi? Hele cevap. Hiç beklemiyordun.

‘‘Annem anlıyor benim niye sizi sevdiğimi. '20 sene sonraki halin böyle olur herhalde' diyor. Ben de acayip mutlu oluyorum’’ diyorsun.

Sana teşekkürlerimi, annene teessüflerimi iletiyorum. Annenin seni bana benzetmesini pek hayra yormadım doğrusu. Çünkü analar kızlarını hiç beğenmezler. Ha bire eleştirirler. Kısacası annen ikimizden de müşteki gibime geldi.

*

Sabahat Yazıcı hanımefendi! Gönlünüze, beni her gün okumak istediği için teşekkür ederim ama ağzınızdan yel alsın.

*

Sevgili Meral! Soyadını yazmamışsın. İyi de olmuş. Bu köşede sarı çizmeli Meral olarak yer alman daha uygun. Yoksa baban seni keser.

‘‘Kenan İmirzalıoğlu'na aşığım. Çok kötü durumdayım, lütfen bana yardım edin’’ diyorsun. Ona herkes aşık. Çocuk hangi birinize yetişsin? Hem ben ne yapayım kızım? Adamı alıp kapınıza mı getireyim? Yoksa benim evde mi buluşturayım?

Senin yaşında sanatçılara aşık olmak doğaldır. Hepimiz olduk. Alırsın bir resmini, ararsın odanın duvarına. O kadar.

*

Sevgili Alev Vural! Böyle uzun şiirler yazmaya devam et. İleride her birinden birer kitap yaparsın. Diğerlerinden bir farkın olur. Hem kimse okumaz. Duyguların da ortalığa saçılmamış olur.

*

Sevgili Yüksel! Arkadaşın seni kardeşiyle tanıştırmış. O anda hiçbir şey hissetmemişsin. Arkadaşın askere gidince bir anda kardeşi aklına düşmüş. Şimdi yanıp tutuşuyormuşsun. Yalnız yüreğin tutuşsa iyi, ‘‘Ya abisi duyarsa’’ diye paçan da tutuşmuş.

Bence o kız senin için hiç önemli değil. Senin canın aşık olmak istemiş. Yaş icabı. Etrafına bakınmışsın. Uygun birini bulamamışsın. Aklına bu kız gelmiş. Hazır abisi de askerde. Karışanı görüşeni yok. Oh! Bundan iyisi Şam'da kayısı.

Yalnız işin en önemli kısmına açıklık getirmemişsin. Kızın senin aşkından haberi var mı? Varsa ve o da seni seviyorsa abisine ne? Kızın haberi yoksa abisinden önce kızı haberdar etsen iyi olur. Bakalım o da seni sevecek mi? Bu durumda daha senin sevdalı mı kara sevdalı mı olduğun bile belli değil. Allah müstahakkını versin Yüksel.

Asker abi durumu anlamasın diye soyadını yazmıyorum. Bu kıyağımı unutma.

*

En önemlisini en sona sakladım. Önemli. Çünkü Ayşe Hanım'ın derdi 40 yaşını geçmiş bütün kadınların derdi.

Ayşe Hanım 40'lı yaşlarda. Yaşı bu şekilde ifade etmek çok akıllıca. Misal, ‘‘49 yaşındayım’’ demek yerine, ‘‘40'lı yaşlardayım’’ deyince hem yalan söylememiş oluyorsunuz hem de doğruyu.

Kendisini, ‘‘güzel, uzun boylu, ince, yeşil gözlü, meslek sahibi, evi olan, maddi durumu düzgün bir hanım’’ olarak tarif ediyor. ‘‘Hiçbir eksiğim yok’’ diyor. ‘‘Kocadan başka.’’ Ve altını çizerek soruyor: ‘‘Neredesiniz kaliteli beyler? Nereye saklandınız?’’ Cevap veriyorum. 22 yaşında kızların peşindeler. Evet Ayşe Hanım. Maalesef. ‘‘Hiçbir eksiğim yok’’ diyorsunuz. Haklısınız, yok. Ancak fazlanız var. 20 yıl fazlanız.

Dost acı söylermiş Ayşe Hanım. Bu derdin çaresi yok. Her şeye çare buldular. Bir nezleyle buna bulamadılar.

‘‘Koca’’yı unutun. ‘‘Koca’’, ‘‘kocamak’’tan türemiş emirdir. Kocatır insanı. Saksılarınıza çiçekler ekin. Her sabah sulayın onları. Bir de kedi alın. Siz televizyon seyrederken kucağınızda uyusun.

Genç kızlarla kaliteli beyleri (!) uzaktan seyredin. Çok komikler. Eğlenin.

Mış muş köşesi

2000 kadınında iç çamaşırı yokmuş.

Sanki 1999 kadınında vardı. Geçen yıl pazar eklerinde sütyenli tek bir kadın gördünüz mü?

Tarkan'ı hayranları yerine polis karşılamış.

Ne yani, insan hem polis hem hayran olamaz mı?

Kara para için sıkı takip geliyormuş.

Takip edenlerle takip edilenlerin bu kadar sıkı fıkı olduğu bir ülkede takip ne derece sıkı olur bilemem.

İngiltere Başbakanı Blair'in eşi hamile olduğu halde çalışmaya devam ediyormuş, üstelik işe trenle gidip geliyormuş. Hatta biletsiz olduğu için bir de ceza ödemiş.

Ne olursa olsun, sadelikte bizim başbakanımızın eşiyle kimse yarışamaz. Bizimkinin bir tek etekliği bile yeter. Yalnız bir eksiği var. Hamile değil.

Her iki kişiden biri MİT'ten iş istiyormuş.

Zaten herkes komşusunu perde aralığından gözetliyor, duvara bardak dayayıp dinliyor. Bu iş için bir de maaş almak hiç fena değil doğrusu.

Yazarın Tüm Yazıları