Cenk

Pakize SUDA
Haberin Devamı

İnsan ömrünün günden güne uzadığı yazılıp çiziliyor ama görünen tam tersi. İşte Kemal Sunal, Beşiktaşlı Yusuf, Cenk Koray. Ellili yaşların ortalarında çekip gittiler. Tanıdık isimlerin ortalamanın yükselmesine pek katkısı olmayacak korkarım.

Cenk Koray'la her gün görüşen iki arkadaş değildik ama bir vesileyle biraraya geldiğimizde sıcak samimi bir ilişkimiz vardı. En son geçen sene Rumeli Hisarı'nda bir konserde karşılaştık, sohbet ettik. Araya bir de sitem sıkıştırdı. Oğlunun ölümüne cenazeye gitmiş ama Cenk'in yanına uğramamıştım. Haklıydı ama kendime göre gerekçelerim vardı.

Ne diyecektim Cenk'e? ‘‘Başın sağolsun’’. Ne demek ‘‘Başın sağolsun?’’ ‘‘En kıymetli varlığını kaybettin ama boşver mühim olan senin sağ olman.’’ Kimseye ‘‘Başın sağ olsun’’ diyemiyorum, dilim varmıyor. Hastalıkta koşturmaya varım ama ölümde kalakalıyorum. Yakınlarının karşısına geçip ağlayamıyorum, gözlerine bakamıyorum, söyleyecek söz bulamıyorum. Kaçıyorum. Bunları ona da anlattım.

Bir sürü anımız var Cenk'le.

Bir akşam bir grup arkadaş bende toplanmıştık. Benim ev o zaman da şimdiki gibi erkeksizdi. Cenk bir ara banyonun yerini sordu, gösterdim. Tam içeri girerken ‘‘Bir çişimi yapayım da senin hela erkek görsün’’ dedi.

Bazı rahatsızlıkları kendine özgü yöntemlerle iyileştirdiği zamanlardı. Baş ağrılarından şikayetçi bir arkadaşımı götürmeye karar verdim. Ama bir sorun vardı. Arkadaşım fazla kibar bir kadındı. Cenk'in huyunu bildiğimden duruma uygun davranması için bir gün önceden ricada bulundum.

Neyse, gittik. Arkadaşımın İtalyan sevgilisi var; ondan bahsetti Cenk'e. Kadına ‘‘Siz hiç Türk şeyi görmemişsiniz sıkıntınız oradan geliyor’’ demez mi. Kadıncağız kıpkırmızı oldu. Bu kadarla kalsa iyi; arka arkaya patlatıyor. Burada tekrarlayamam. Ben ‘‘Aslında Cenk öyle biri değildir’’ diyorum, o ‘‘Ne münasebet, daha beter biriyimdir’’ diyor. Kendimizi dışarı zor attık.

Yapılmayacak bir şeyi yapmış onu kibar olması hususunda uyarmıştım. Cezasını ödedim.

Maksim gazinosunun içindeki Elma Kabare'de çalışıyoruz. Müjdat Gezen ve Cem Özer'le şov yapıyorlar, ben de onlardan önce çıkıp şarkı söylüyorum. Programım bittikten sonra da en öne oturup şovu izliyorum. Cenk'in fıkraları var tabii. Benim de muzurluklarım var. O daha ‘‘Adamın biri...’’ diye başlarken ben fıkranın sonunu söyleyiveriyorum. Hatta masada kim varsa bir ağızdan bağırıyoruz. Olacak iş mi? Bana yapılsa kızarım. Cenk hiç kızmadı. O da benim çocukluktan hiç çıkmayacağımı farkedenlendendi herhalde.

Ankara'ya çalışmaya gittiğim günlerdi.E O da TRT'de görevli. Gece otelde toplanıp oyun oynuyoruz. Öylesine. Kimsenin ciddiye aldığı yok. Aslında daha çok şamata yapıyoruz.

Yine böyle bir gecenin ertesinde uyuyorum; kapı çalındı. ‘‘Kim o?’’ dedim. ‘‘Oda servisi’’ dedi dışarıdaki. ‘‘Ben size sabahın künde servis mervis istemediğimi söylememiş miydim?’’ demeye hazırlanarak açtım kapıyı. Karşımda Cenk Koray. ‘‘Yenilen pehlivan güreşe doymazmış’’ dedi.

Vesabah sabah tekrar oyuna oturduk. Akşam kaybettiği parayı kazandı ve gitti.

Aman be Cenk, ne vardı ölecek.

Mış Muş...

Kadınların adet dönemini yılda 4'e indiren hap geliyormuş.

Zannetmeyin ki bunun bize bir faydası olacak; erkek kısmı yine kendisi için çalışıyor. Kadının ‘‘Hastayım’’ bahanesini 1/3'e indirecekler.

Demirel danışmanının Yeşil'i köşke kabul etmesiyle ilgili olarak ‘‘Yeşil köşkün neresine gelmiş?’’ demiş.

Buna da şükür. ‘‘Köşke girerken kapıda ayakkabılarını çıkarmamış mı?’’ diye de sorabilirdi.

Vanilya kokulu bant sayesinde kola ve tatlılara duyulan istek kesiliyormuş.

İnsanoğlunu hiç anlamıyorum. Yani şimdi ben o çikolataları etrafta vanilya kokusu yok diye mi yiyorum?

Amerika'daki ünlü cinayet mekanlarını tanıtan turistik rehber hazırlanmış.

Biz benzer birşey hazırlamaya niyetlensek Türkiye'nin kara yolları haritasıyla işi bitiririz.

Kahve kadınların kanını kaynatıyormuş.

Bir yandan da selülit yapıyor. Yani sizin kanınız kaynarken karşınızdaki erkeğin selülitli vücudunuzdan kanı donacak.

Aydın Menderes ‘‘TSK Türkiye'nin en uysal kurumu’’ demiş.

Doğru. En azından eskiden öyleydiler. ‘‘Bi darbe rica etsek’’ diyenleri geri geçirmez, ‘‘Memnuniyetle’’ der işe koyulurlardı.

Yazarın Tüm Yazıları