Cemaat ve TSK!

DÜN Obama’nın Türkiye’ye Müslüman ve laik-demokrat ülke olarak özetlenebilecek bakış açısının Ilımlı İslam bakış açısından çok da farklı olmadığını ama Güneydoğu seçimlerinin bazı denklemleri altüst ettiğini yazdım.

Obama yönetimi için Ortadoğu’da ABD çıkarlarını savunma konusunda en güvenilir ülke: i) Müslüman yapısı, ii) çok güçlü ordusu, iii) laik-demokrat ağırlıklı rejimi ve vi) Batı’ya en yakın duran ülke olma sıfatı ile Türkiye’dir.

Ancak, 29 Mart seçimi Müslüman yapıyı (ümmetçilik) kutsayan cemaatlerin bölgede o kadar etkin olmadığını, Ulusalcıların ise zaten bölgede hiç olmadığını, PKK’ya yakın duran bir DTP’nin etkinlik açısından en güçlü unsur olduğunu ortaya koymuştur.

Ancak, ABD Türkiye’ye Kuzey Irak’ta bütünüyle ihtiyaç duymaktadır. PKK, genel dengeler ele alındığında, denklem bozucudur.

* * *

İşte ortada böyle bir kaos var iken, hemen 29 Mart’ın ardından Genelkurmay siyaseten çok önemli bir çıkış yaptı ve bence içeriden çok ABD’ye mesaj verdi. Bazı aklı evveller "Türkiye halkı" sözünü "Türkiyelilik" diye okuma zırzopluğuna sapsalar da Başbuğ’un konuşması Güneydoğu’ya çok yumuşak bakan, zımmi de olsa "genel ve sınırlı af"fa hayır demeyen, bölgede eğitime kapıları açan, mütedeyyin Müslümanları içleyen ama illa ki "cemaatleri" (Fethullahçıları) dışlayan bir konuşma idi.

Bence Başbuğ ABD’ye "Kuzey Irak’ta seninleyim ama bölgede cemaate eskisi gibi bel bağlanmaması şart!" ile demeye getiriyordu.

* * *

Aynı dönemde "cemaat" de aktif propaganda yapma ihtiyacı duymaya başladı. Yıllardır takip ettiğim Fethullah Hoca, çok saygı duyduğum siyaset üstü kimliğinden sıyrıldı ve önce "gatakulli" söylemini çıkardı, hadi o özel bir sohbetti, tüm bilimsel veriler tersini söylemesine rağmen, Yazıcıoğlu’nun trajik ölümünün suikast olduğunu, ülkede yeniden kaos çıkacağını iddia etmeye çalıştı.

Adeta, yeni bir komploya dikkat çekmek için uğraştı.

Birileri hızlarını alamadılar, 28 Şubat döneminde Hoca’cılara kök söktüren Türkan Saylan ve ekibini hedef aldılar ve zannımca en büyük taktik hatalarını yaptılar.

* * *

Tam TSK Güneydoğu’ya "barış eli" uzatırken TRT-Şeş’ten Rojin’i kopardılar, belli ki kanalı bir baskı unsuru olarak kullanmaya çalışacaklar, Savcılar ile Emniyetçiler birleştiler, Güneydoğu’da Kürdistan Demokratik Topluluğu’na (KCK) yönelik operasyonlara soyundular.

TSK yeni bir konum almaya çalışırken birileri de Güneydoğu’da devlet katında hiçbir şeyin değişmediğini göstermeye çalışıyor.

* * *

Maalesef, cemaatlerin de, TSK’nın da siyasetin içinde yüzdüğü bir ülkede yaşıyoruz. Hükümet ayrı telden çalıyor, ona bağlı Emniyet, Adalet başka telden çalıyor.

Kimin ne kadar aklı başında olduğunu, kimin stratejisi olduğunu çözmek çok zor.

Belli ki, Obama ile başlayan yeni dönemde Bush döneminde, yanlış doğru, yerine oturmuş taşlar yeniden düzülecek, herkes yeni durumdan yeni vazife çıkarmaya çalışacak.

Biz yeni durumda yeni görev alma gayretlerinin sadece bazılarını görebiliyoruz.

Yukarıda özetlediğim iki gayret bana çok açık görüntü veriyor:

Fethullahçı cemaat/hareket yeni dönemde Bush döneminde kazandığı mukayeseli avantajı kaybetmek istemiyor.

TSK Bush döneminde kaybettiği mukayeseli avantajı yeniden kazanmak istiyor.

İkisi de kozlarını öne sürmeye devam edecekler!
Yazarın Tüm Yazıları