Cebime gelen aşk mesajı

ŞÖYLE bir sahneyi düşünün.Eşiniz veya sevgilinizle oturuyorsunuz.

Aniden cep telefonunuzun mesaj sinyali çalıyor.

Eşiniz veya sevgiliniz dikkatle sizi süzüyor.

Cep telefonunuzun tuşuna basıp mesajı okuyorsunuz.

"Sevgilim, seni çok özledim. Yarın buluşuyor muyuz?"

O an ne hisseder, ne yaparsınız?

* * *

Yaşar Büyükanıt hakkında o uydurma mesajları gördüğümde aklıma bu sahne geldi.

Geçen yıl Hürriyet’te beni çok düşündüren bir haber yayımlanmıştı.

Herkesin rahatlıkla ulaşabileceği bir internet sitesi aracılığıyla, isteyen herkes, istediği numarayı kullanarak, istediği kişinin cep telefonuna SMS mesajı gönderebiliyordu.

Bu teknik imkán kanımı dondurmuştu.

Düşünebiliyor musunuz?

Bu yolla, insanların arasına istediğiniz nifakı sokabilirsiniz.

Evli bir kadına veya erkeğe, bir kadın veya erkeğin cep telefonundan "Seni seviyorum" diye bir mesaj.

Yine baştaki soruya dönüyorum.

O an ne hissedersiniz?

Hele hele mazinizde sizi zorlayacak bazı olaylar da varsa, paniğe kapılmaz mısınız?

O panikle işi daha da sarpa sardırmaz mısınız?

* * *

Yaşar Büyükanıt
olayı şunu gösterdi:

Bugün onu vurmak için kullanılan bu teknoloji, yarın hepimizin özel hayatını berbat etmek için kullanılabilir.

Artık kimsenin, iftiraya, fitneye karşı korunabileceği bir sığınağı yoktur.

Hayatı karanlıklar içinde geçmiş iğrenç bir insan, hayatınızı karartabilir.

Sadece sizin değil, yakınlarınızın, eşinizin, sevgilinizin hayatını da...

İşte o nedenle diyorum ki, Yaşar Büyükanıt Paşa hakkında bu karalama mesajlarını gönderen çete veya çeteler mutlaka ortaya çıkarılmalı ve teşhir edilmelidir.

Büyükanıt’a şahsi düşmanlığı olan insanlar bile, buna bakıp "Oh olsun. Bunlar nasılsa onun üzerine yapışır" diye düşünmemeli.

Unutmayalım, bugün ona, yarın sizlere, bizlere...

* * *

Bu olay bana bir de Çetin Altan’ın yıllarca önce yazdığı bir yazıyı hatırlattı.

Çetin Altan,
"Türklerde düello geleneği yoktur. Onun yerine pusu kurma alışkanlığı gelişmiştir" diyordu.

O zamanlar bunu bizlere karşı haksızlık olarak görmüştüm.

Ama son 10 yılda yaşadığım olaylar ve özellikle de teknolojinin böylesine pespaye belden aşağı imkánlar sağlamasından sonra gördüm ki, Çetin Altan haklıymış.

En azından bir kısmımız hakkında.

Düello şövalyelik ister.

Cesaret, mertlik gerektirir.

Pusu kurmak ise korkakların, ikiyüzlülerin, karanlık ruhların aletidir.

* * *

Bundan 6-7 yıl kadar önceydi.

Adamın biri "Çok önemli bir belge vereceğim" diye benden randevu istedi.

Elinde o zamanlar Sabah Gazetesi’nin sahibi olan Dinç Bilgin ile üst düzey yöneticisi Kenan Sönmez’in yaptığı bir telefon konuşmasının kaydı vardı.

Kasedi bana satmak istiyordu.

Kasedi elime aldım ve adama, "Sana 10 dakika müsaade. Hemen yok olmazsan, hemen polise haber vereceğim" dedim.

Apar topar kaçtı.

Sonra Zafer Mutlu’yu arayıp ona bunu anlattım ve "Muhtemelen size de bizim telefon konuşmalarımızı getirecekler" dedim.

Daha önceleri de Ankara’da bana, başkalarının odalarını dinlemek için böcek satmayı teklif eden birini kovalamıştım.

* * *

Yaşar Büyükanıt’a yapılan bu çirkin kampanyayı toplum olarak hepimize karşı yapılmış kabul etmeliyiz.

Yoksa dediğim gibi.

Bugün ona, yarın size, bize...
Yazarın Tüm Yazıları