Çayyolu da gelecekte Bahçelievler mi olacak

Güncelleme Tarihi:

Çayyolu da gelecekte Bahçelievler mi olacak
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 10, 2008 00:00

ÇAYYOLU semti yoğun yapılaşmadan kaçan, yeşil alanları bol bir bölgede yaşamak isteyen, kişilerin tercihidir genellikle.

Bu semtte çoğunlukla yüksek katlı olmayan, düşük yoğunluklu yapılaşma hakimdir. Başka bir deyişle, ya daha çok bahçe içinde müstakil evler bulunmaktadır, ya da çok geniş yeşil alanlar bırakılarak parklara, çocuk bahçelerine yer verilmiş olan çok katlı ama düşük yoğunluklu yapılara yer verilmiştir.

Bu semt, şehirlerimizin çoğunda şimdi sadece geçmişte kalan, çocukluğumuzdan bildiğimiz ’sokakta oynama’, ’hiç eve girmeme’ kavramlarının yaşamasına yardımcı olmaktadır.

Kent merkezinde yaşayan çocukların aksine, buradaki çocuklar bu bakımdan bir ayrıcalığın keyfini çıkarmaktalar. Ancak, Türkiye’nin genelini sarmış olan "yoğun yapılaşma hastalığı", bu semti de etkisi altına almaya başlamıştır.

Müstakil evlerin gözle görülen bir hızla işyerlerine dönüştüğü gözlenmektedir. Bu dönüşüm yalnızca ana cadde üzerindeki yapılarda değil, ara sokaklardaki sakin ’ev’ lerde de görülmektedir. Çoğu konut dersane, pastane, kafe ve satış mağazasına dönüştürülmektedir.

Konut alanlarının nasıl olup da ticaret alanına dönüştürüldüğü ve nasıl ruhsat verildiği bir yana, sakin bir hayat hedefleyerek bu tip konutları tercih etmiş olan kişilerin neden bu konutlarından vazgeçtikleri de sosyal bir sorun olarak irdelenmelidir.

Peki bu bahçe içinde müstakil evlerde yaşamak amacıyla bu semte taşınan semt sakinleri nereye gitmektedir? Bu sorunun cevabı şaşırtıcı, hatta sarsıcı nitelikte:

Bu kişiler yeniden apartmanlara taşınmaktadır. Evet, yeni inşa edilen ve bırakın düşük yoğunluklu, geniş yeşil alanlara sahip apatrmanları, ancak şehir içindeki bir apartmanın sahip olduğu büyüklükte bir ’bahçe’ye ve neredeyse aynı çekme mesafelerine sahip çok katlı konutlaraÖ

Görünen o ki, artık bu semte yeni taşınanlar da bahçe içinde müstakil evler yerine bu çok katlı yapılarda oturmayı tercih etmekteler. Ümitköy-Çayyolu semti, kuruluştaki planlama hedeflerinden sapma eğilimi göstermektedir.

İşin en şaşırtıcı tarafı ise, semt sakinleri dahil hemen herkesin bu gelişmeyi ’normal’ karşılamasıdır. Sonuçta Bahçelievler semti de bir zamanlar bahçe içinde müstakil evlerin bulunduğu sakin bir semt iken, şu anda çok katlı ve rantı yüksek binaları barındırmaktadır. Bu da herkese çok olağan gelmektedir.

Eskisi kadar güvenli değiller

Çayyolu semtinde yeni inşa edilen çok katlı yapılar, önceden bu şekilde ve düşük yoğunluklu olarak planlananlar hariç, hem semtin fiziksel görünümünü bozmakta, ölçek uyumsuzluğu nedeniyle rahatsızlık yaratmakta, hem de olası diğer olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir:

Düşük yoğunluğa göre planlanmış sokakların, caddelerin, otopark alanlarının yetersiz kalması; artan nüfusla birlikte, çoğu ailenin çocukları için güvenli kabul ettiği park, bahçe ve sokakların çeşitli nedenlerle artık o kadar da güvenli olmaması, ortaya çıkan sorunlardan bazılarıdır.

Bu şekilde inşa edilen yapıların çevresinde, yoğunluklarına uygun yeşil alan ya da otopark alanına yer verilmemektedir. Ayrıca olumsuzluklar, hem trafik hem de sosyal yaşamın her alanında kendini göstermeye başlamıştır. Konutların yer aldığı ara sokaklarda dahi sürücüler çok hızlı araba kullanmaktadır. Bu da "sakin mahalle" kavramını bozmakta, dışarıda oynayan çocuklar için tehlike oluşturmaktadır.

Rahatsız eden ölçek uyumsuzluğu

Çayyolu’nda hızlı rant artışı nedeniyle konut fiyatları yükselmiş, müstakil konutlara olan talebin işyerleri tarafından artırılması ile bu yapılar konut olmaktan çıkmaya başlamıştır. Bu gerçeğin ürkütücü bir sonucu ise, zamanla müstakil yapıların yıkılarak imar planı değişikliği ile çok katlı yapılara dönüşmesi olacaktır.

Şimdiden, eskiden yapılmış müstakil evler yıkılıp yerine yenileri inşa edilmektedir. Yıkılanların yerine inşa edilen yapılara ’müstakil ev’ demek çok zordur. Zira teorik olarak müstakil olsalar da kent merkezindeki apartmanlara özgü çekme mesafelerine uyulmakta, bahçe adına bir dış mekan kalmamakta ve kat sayısı bir ya da iki artmaktadır. Bu da rahatsız edici bir ölçek uyumsuzluğuna yol açmaktadır.

Tabii ki bu yapıların çoğu işyerlerine satılmakta ya da kiraya verilmektedir. Çayyolu’nun geleceği Bahçelievler semti gibi, "Burada bir zamanlar bahçe içinde evler vardı" diyeceğimiz bir yola gitmektedir.

Bu durumda huzurlu, sessiz, doğaya yakın bir yaşam arayan vatandaşlar nereye taşınmak zorunda kalacaklar?

Ankara’da ya da Türkiye genelinde bu şekilde planlanan ve sonradan çehre değiştirmeyen bir semt olabilecek mi?

Şebnem Sözer/ÇAYYOLU

Kurban Bayramına kadar gitmiyorum

HATİCE Demir 67 yaşında, dileniyor. Kahramanmaraş’dan gelmiş. "Kurban Bayramına kadar gitmem dilenirim" diyor.

Hatice Teyze duymuyorum numarası yapıyor, nerelisin diye sorunca "Maraşlıyım" karşılığını veriyor. Demirden yapılmış el arabasının içine bağdaş kurmuş sakat numarası mı yapıyor, yoksa gerçekten mi sakat bilimez, ama Dikmen semtini mekan tutmuş.

En çok Çarşamba günleri Sokullu Caddesi Mimar Sokağın köşesinde duruyor, çünkü Çarşamba günleri semt pazarı var. Nerede kaldığını sordum, yeğeni ile kaldığını söyledi. Kurban bayramında memleketi Maraş’a gideceğini söylüyor. Bizim insanlarımız da kim olduğunu bilmeden para veriyor, vicdanlarına yenik düşüyorlar.

Bekir Kılıç/DİKMEN

Otobüste yüzde 50 fazlasını ödemeyin

HER konuda olduğu gibi bizler gündemdeki olayların fazlalığından bizi ilgilendiren haklarımızı gözden kaçırıyoruz.

Bunlardan bir tanesi de 6-12 yaşında çocuğu olanları ilgilendiriyor. Otobüs şirketleri ile seyahat edicekler için Resmi gazete de 11-Kasım-2006 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren değişikliğe göre:

"6 yaş ve üzeri tüm yolcuların ayrı koltukta seyahat etmesi zorunlu olup, 6-12 yaş arası çocuklar ile yaş şartı aranmaksızın özürlüler için bilet ücreti yüzde 50 indirimli düzenlenir."

Bu değişikliği bilmeyen vatandaşlar beraberindeki çocuklar için 2006 senesinden bu yana seyahatlerinde iki katı para ödediklerinin farkında olmuyorlar.

Nedim Çalapkulu/ANKARA

Esnaf Adabı

APARTMANIMIZIN altında aylardır boş kalan dükkana, yeni esnafın ilk işi, bahçenin köşesine ayaklı bir kül tablası koymak oldu. Gözlerime inanamadım...

O dükkandan taşınan şirketin ve yandaki bakkalın yıllardır bahçemize attıkları izmariti ve her türlü çöpü hatırlayınca, "işte esnaf adabu" diye düşündüm. İlk defa bizler gibi düşünen bir komşumuz olacak galiba. Tabii zaman içersinde görüp, tanıyacağız. Ben de sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

incila/DİKMEN

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!