Çarpık toplumda, çarpık olaylar...

Gamze Özçelik’ten sonra, Ata Türk’ün ölümüyle birlikte yaşanan olaylar, toplum nabzının nasıl attığını çok açık şekilde gösteriyor. Birbirimizi hiç aldatmayalım, bu tip yaşam hikayeleri herkesi ilgilendiriyor. Ancak bir yandan da, hiç ilgilenilmiyormuş gibi burun bükülüyor. İşte gariplikte burada…

Türk kamuoyu birkaç haftadır iki olayla çalkalanıyor.

İlki, Gamze Özçelik’in sevişme sahnelerinin internet’te yayınlanması, ardından da Ata Türk’ün ölümü.

Bu tip olaylar sadece Türkiye’de değil, Avrupa ve Amerika da ilgi uyandırır.

Biri, çok güzel bir artistin, kendi beyanına göre, uyutulup sevişmeye zorlanması ve ilk defa bir cep telefonu kullanılarak filminin çekilmesi, olağan bir hikaye değildir. Nitekim tüm medya günlerce işin üzerinde durdu.

Ardından, Ata Türk’ün ölümü geldi.

Bir hiç’ten inanılmaz bir şöhret olan bir gencin hazin hikayesi.

Benim garibime giden, bu olaylara yaklaşımda bazı kesimlerin riyakarlıkları.

Hem büyük bir merakla izliyorlar, hatta reyting rekorları kırıyorlar, hem de sonra dönüp “Kahrolsun bu medya, her şey bunların yüzünden oluyor…Bu ülkenin başka sorunu yokmuş gibi davranıyorlar. Sorumsuzca, gereksiz konuları büyütüyorlar.” diyebiliyorlar.

Eskiden bu kadar yakından izlemezdim. Şimdi Kanal D’ye başladıktan sonra, durumu çok daha yakından gördüm ve açıkçası hayretler içinde kaldım.

Çarpıklıklarla dolu bir toplumda, çarpık olaylar yaşıyoruz ve toplumumuzda bu işten çok keyif alıyor. Bir de bunu açıkça kabul etsek, hiçbir sorun kalmayacak.

* * *

KIBRIS’TA ARTIK ÇÖZÜM OLMAZ !

Avrupa Birliği Kıbrıs konusunu tam anlamıyla yüzüne gözüne bulaştırdı.
Her şey 1995’te, Türkiye’ye Gümrük Birliğinin verilmesi ve buna karşılık Rumları tam üye alma pazarlığı ile başladı. Yunanistan ile o dönemdeki AB üyesi ülkeler arasında yapılan bu sözsüz anlaşma, işleri buraya kadar getirdi.

AB’nin hedefi sopa-havuç politikasıydı.

Havuç, Kıbrıs’lı Rumları ve Türkleri, AB’ye tam üyelik havucuyla heveslendirip, BM çerçevesinde bir anlaşmaya zorlamaktı.

Sopa ise “eğer çözümü kabul etmezseniz dışarıda kalırsınız “ cümlesinde saklıydı.

Ancak oyunun kurallarını ilk bozan taraf AB oldu. Daha ilk aşamalardan itibaren Rumlara, “Siz hiç merak etmeyin, çözüm olmasa dahi tam üye olursunuz” diyerek, Güney Kıbrıs’ı rahatlattılar.

Papadopulos da bu olanağı iyi kullandı. Son dakikaya kadar, Anan planını sanki kabul edecekmiş gibi davrandı ve Denktaş’ın bağnazlığı sayesinde, ince bir çalım ile işi halletti.

Avrupa Birliği, Türk tarafının Anan planını kabul etmesi için verdiği tüm sözleri kolaylıkla unutuverdi. Bunu bilerek ve planlı şekilde yaptığını ileri sürmüyorum, ancak büyük bir beceriksizlik sonucu, referandumda çözümü reddeden taraf kendini içerde buldu. Yani ödüllendi. Referandumu kabul eden taraf ise dışarıda kaldı. Yani cezalandı.

İlk günlerde Rumlar çok eleştirildi, ancak zamanla tam üye olmanın nimetlerinden yararlanmaya başladılar. Oynadıkları oyun da unutuldu ve bugünlere geldik.

RUM OLSANIZ, SİZ NASIL HAREKET EDERSİNİZ ?

Şimdi dizimizi dövmenin zamanı değil.

Gerçekçi olalım ve bugüne bakalım.

Siz Papadopulos’un yerinde olsanız ne yaparsınız ?

Tam üyeliği cebe koymuşsunuz.

AB’ye istediklerinizin büyük bölümünü yaptıracak bir noktaya gelmişsiniz. Özellikle, Türkiye’nin tam üyelik müzakereleri sürecinde tanınma sözü elde etmişsiniz. Yani, yerinizden kıpırdamasanız dahi, Türkiye tam üyeliğe yaklaşırken bu yarışı kazanacaksınız. Üstelik, kimseler sizi çözüm bulmanız için baskı altına da alamaz.

Türkiye, müzakereler süresince ağzını açamaz.

Avrupa kıpırdayamaz.

Geriye bir tek Amerika kalıyor ki, onlarında işleri başlarından aşmış durumda.

Özetle Rumlar, Türkiye’nin tam üyeliğini bekleyecekler ve ogün geldiğinde istediklerine kavuşacaklarını, daha doğrusu Kıbrıs’ın tümüne hakim olacaklarını düşünüyorlar.
Bu noktaya kadar (son ana kadar çözüm peşinde koşmamak) değerlendirmeleri doğru, ancak bir yerde yanılıyorlar. Türkiye’nin tam üyelik karşılığında Kıbrıs’ın tamamını bırakacağını sanıyorlar.

Bilmedikleri bir diğer şey daha var. O da, bu tutumlarıyla belki bilerek, belki bilmeyerek Kıbrıs’ın kuzeyini elleriyle KKTC’ye teslim ediyorlar.
Yazarın Tüm Yazıları