Çanlar kimin için çalıyor

BUGÜNDEN başlayarak siz sevgili Hürriyet okuyucularıyla, at ve yarışçılığımızın sorunlarını paylaşacağım.

Yine bir ilke imza atarak, at yarışının yalnızca bir şans oyunu olmadığı ve böylesine önemli bir konuda sadece tahminlerle yetinmemek gerektiği gerçeğinden yola çıkarak, bana fırsat veren başta sayın müdürümüz Esat Yılmaer olmak üzere tüm Hürriyet ailesine şükranlarımı sunuyorum.

"At yarışı bir kumar mıdır?" Bu soruyu, lise sıralarında öğrendiğimiz düz mantık çerçevesinde değerlendirmeye kalkarsak kuşku yok ki, "Az bulunan şeyler değerlidir. Kör at da az bulunur, öyleyse kör at değerlidir" gibi yanlış bir sonuçla karşı karşıya kalabiliriz. Üstüne çeşitli bahisler oynanıyor olması, at yarışının kumar, atın da kumar aracı (!) olduğu anlamına gelmez. Spor Toto ve İddaa var diye futbola kumar diyebilir miyiz?

Bahis amaç değil araçtır

5 bin 253 at sahibi, 3 bin 626 seyis, 492 jokey, 580 apranti, 1195 antrenör, 1978 Türkiye Jokey Kulübü ve 8 bin civarında ganyan bayii çalışanı, veteriner, nalbant, yemci, nakliyeci, basın mensubu ve çok sayıda çiftçi ile doğrudan ve dolaylı olarak yüzbini aşkın insanımızın geçimini temin ettiği geniş bir istihdam alanıdır, at yarışçılığı. Bu birincisi.

İkincisi, yılda yaklaşık 1.5 milyar dolar hasılat ve 6 milyar dolar katma değer yaratan dev bir endüstridir at yarışçılığı. Son olarak da, gerek gelirinden kamuya aktardığı pay, gerekse yarattığı vergi büyüklüğü bakımından ülkemizin önde gelen sektörlerinden biridir at yarışçılığı.

Ülkemizde at neslinin ıslahı ve atçılığın geliştirilmesi ile bu alanda uluslararası ölçütte rekabet kabiliyeti elde edilmesi için tek kaynak müşterek bahis geliridir. Sonuç itibarıyla müşterek bahis, atçılık için bir amaç değil araçtır.

Konuyla ilgili her türlü iyileştirme kuşkusuz bu gelirin artmasına ve arttırılmasına bağlıdır. Hasılat artmalıdır ki, bir yandan enflasyon ve krizlerle başedilebilinsin öte yandan da gerek kamunun, gerekse atçının ve atçılığın çıtası yükseltilebilsin.

İşte tehlike çanlarının yüksek perdeden çalınmaya başladığı kırılma noktası da tam burası.

Dünya rekorları bize ait

Önce elde edilen hasılatın kimler arasında ve ne şekilde bölüşüldüğüne bakalım. Hasılatın tümünü ödeyen yarışsevere cebinden çıkan paranın ancak yüzde 50'si geri dönmektedir. Bir başka deyişle, 100 liralık bahis oynayan vatandaş, ödediği paranın yarısı olan 50 lira ile anında vedalaşmış olmaktadır. Bu bir dünya rekorudur.

Geri dönüş ABD’de yüzde 79, İngiltere’de yüzde 89, Hong Kong’da yüzde 83'tür. Hasılatın yükselmesinin geri dönüş oranı ile çok yakın ilişkisi vardır. Yakın geçmişte yarışsevere dağıtılan ikramiye oranı yüzde 44'den, yüzde 50'ye çıkarılmış, bu küçük iyileştirme dahi satış hasılatını yüzde 36 arttırmıştır.

Peki hasılattan yarışsevere ödenen ikramiye oranı neden bu kadar düşük? Bunun yanıtı hasılatın diğer yarısının başına gelenlerle ilgilidir.

Kesintiler. Türkiye bu alanda da bir dünya şampiyonudur. Bu oran Arjantin ve Güney Kore’de yüzde 28, yarış geliri Türkiye'nin dört katı olan beş milyon nüfuslu İrlanda’da ise yüzde 4'tür.

Hasılatın diğer yarısının yüzde 74'ü ise kısa süre önce 5602 sayılı yasada yapılan bir değişiklikle direkt Maliye Bakanlığı sepetine aktarılmaktadır. Ülkemizde bu kadar yüksek vergiye tabi başka bir iş kolu bulunmamaktadır. Düşünün ki sermaye şirketlerine uygulanan kurumlar vergisi oranı halen yüzde 20'dir.

Sonuçta TJK'ya kalan ikinci yarının yüzde 26'sıdır. Kazanan atların ikramiyeleri, yatırımlar, işletme ve personel giderleri, bayi primleri, velhasıl tüm harcamalar bu miktarın içine sıkıştırılmaya çalışılmaktadır. Bu durum kuşku yok ki TJK'yı bir hayli zorlamakta ve bunaltmaktadır.

Yüzbinlerce insanımızı yakından ilgilendiren bu son derece de önemli konuda daha verimli sonuçlara ulaşabilmek için iyi niyetlerinden hiç kuşku duymadığım yetkililerin bir an önce tedbir alması gerekmektedir. Vergiler ve kesintiler mutlaka düşürülmeli, böylece hasılat ve kalite yükseltilirken atçılığımız uluslararası rekabete hazır hale getirilmelidir.
Yazarın Tüm Yazıları