Çamlıca’da şükür namazı

Dere yatağına doğum evi yapılıyor. Üç yıl önce Aydın’da. Yağmur yağıyor, dere taşıyor, yepyeni doğum evini su basıyor. Çok normal, çünkü orası dere yatağı.

Haberin Devamı

Aydın Belediyesi yırtınıyor, orayı su basar diye, hani İstanbul’da dere taşıp, otuz kişi hayatını kaybettiğinde, Başbakan “derelerin intikamı” diyor ya, belediye onu hatırlatıyor, nafile.
Doğum evi yetmiyor, koskoca Aydın’da başka yer yokmuş gibi, aynı dere yatağına şimdi sosyal güvenlik kurumu binası yapılıyor. Belediye yine yırtınıyor, olmaz diye, dinleyen yok.
Sonra da, dün ilk kazması vurulan kentsel dönüşüm.

DOĞRU BİR İŞ

Kentsel dönüşüm ne? İşe yaramaz, deprem, sel ve diğer doğal afet karşısında dayanıksız, çağdaş insanın ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz binaları yıkmak, yerine düzgün binalar yapmak. İyi bir plan.
Plan iyi de, tam bu plan yürürlüğe gireceği sırada, hâlâ dere yataklarına bina dikmek ne demek?
Bu gibi saçmalıklar bir yana, kentsel dönüşüm gerçekte iyi bir düşünce. Otuz beş ilde binlerce bina yıkılacak, belli bir program çerçevesinde, orada oturan insanlar uygun koşullarda yeni evlerine kavuşacak.
Uygulamada nelerle karşılaşılır bilemem, ama yapılan iş kağıt üstünde doğru görünüyor.

İHALE DIŞI

Haberin Devamı

Nereye kadar doğru? Kamu İhale Yasasına kadar doğru. Orada işler karışıyor.
Kentsel dönüşüm çok büyük bir paket. Bir hesaba göre 300 milyar dolarlık bir iş.
Rakam ve proje çok büyük. 35 ilde binlerce bina yıkılacak, yerine yenileri yapılacak. Dün vurulan kazma 300 milyar dolar değerinde.
Kentsel dönüşüm ile ilgili yasa bir süre önce Meclis’te kabul ediliyor. Ve 300 milyar dolar hesap edilen kentsel dönüşüm Kamu İhale Yasası dışında bırakılıyor.
Bütün bu binalar yıkılırken, yenileri yapılırken, ihaleye çıkılmayacak. Piyango kime isabet ederse. Büyüklerimiz artık kimi işaret ederse, “bu işi sen yap” diyecek ve o yapacak. Kentle birlikte o da dönüşecek.
300 milyar dolar, ihalesiz, iyi iş.

SON ANDA EK

Tek bir yasanın peşine ilgisiz ekler katmak AKP modası. Kentsel dönüşüm Kamu İhale Yasası dışında bırakılırken, bir madde ekleniyor:
Çamlıca’ya Cami.
O cami yapımı da, muhtemelen ihale dışında.
Kim bilir, kimler dönüşecek, o camide “şükür namazı” kılacak.

Harç yok, ya yemek fiyatı

Haberin Devamı

HER ne kadar, “parasız eğitim istiyoruz” diye pankart açan öğrenciler içeri atıldıysa da, işte şimdi üniversite harçları kaldırılıyor. Neden? Hükümet gençleri düşünüyor da, ondan.
Gençleri çok düşünüyor, bir yandan da obeziteye (hastalıklı şişmanlık) karşı mücadele açtığı için gençlerin çok yemek yemelerini frenlemek istiyor. Herhalde bu nedenle, üniversite yemekhanelerinde fiyatlar aniden yüzde 85 artıyor.
Harçlar kalkıyor, yemek fiyatları eski harçların iki katı artıyor. Harçla verdiğini, yemekle fazlasıyla geri alıyor. Ama, harçlar kalktı mı, evet kalktı.

Hepimizin radyoevi

İSTANBUL Radyoevi, altmış üç yıllık tarihe sahip. O tarih Türkiye’deki kültür hayatının kaynağı. Müzikten edebiyata, felsefeden mimariye, siyasete kadar hayatın tüm alanlarını kapsayan bir tarih.
O binadan sadece Türkiye’nin kültürü ve tarihi geçmiyor, binlerce insan çok uzun yıllar boyunca kendi özel tarihi ile o radyo binasını özdeş kılıyor. Okulun, günlük eğitimin dışında, bilgi yarışmalarıyla, siyasi sohbetleriyle, eğlence programlarıyla bir ara her şeyi o binadaki yayınlardan öğreniyor.
İstanbul Radyoevi şimdi Birleşmiş Milletlere verilmek isteniyor. Hepimizden bir parça olan o bina gitti, gidiyor. Radyo çalışanları önceki gün bunu protesto ediyor, TRT spikeri Özlem Merter yerinde bir konuşma yapıyor:
“Çocukluk anılarımızın üzerine otopark, TOKİ evleri ve plazalar yapılırken, biz Radyoevimizi vermiyoruz”.
O simge bina giderken, bu konuşmayı okurken, aklıma büyüklerimizin siyasi nutukları, tarihi miras, kültürel miras, kültürel zenginlik gibi sözleri takılıyor.
Hangi miras, al işte, koca çınar radyoevi göz göre göre gidiyor. O bina hepimizin radyoevi.

Yazarın Tüm Yazıları