Camlı Köşk'ün ilk konukları

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Çankaya'da, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in öğle yemeğine davetliyiz; Ertuğrul Özkök, Doğan Hızlan, Sedat Ergin ve ben... Bekleme salonunda birkaç dakika kalmadan makama alınıyoruz: ‘‘Hoşgeldiniz, hoşgeldiniz...’’

Dörtlü mekâna bir sandalye getiriliyor ve kapı kapanıyor... Demirel, her zamanki koltuğunda. Yanına Özkök oturuyor. Erbakan, sanırım istifasını getirdiğinde tam Özkök'ün oturduğu yerdeydi. İçimden gülmek geçti. Ortam müsait değildi. Dudaklarımı ısırdım. Hoca'nın sesini duyar gibiydim:

‘‘Ülkede gerginlik var Sayın Cumhurbaşkanım, istifa ediyorum.’’

Hoca'nın elinde bir zarf... İstifa mektubu. Baba, adeta zarfı kapıp Genel Sekreteri Seçkinöz'e seslenecek:

‘‘Necdet, Necdet... Al şunu muameleye koy...’’

Bürokrasini piri Seçkinöz, kapıyı anında açıverecek... Zarfı aldığı gibi yan odaya gidecek ve anında geri dönüp, ‘‘İstifanız kabul edilmiştir. Yeni hükümet kuruluncaya kadar...’’ yazılı cevabı getirecek. Erbakan'ı arıyorum; ‘‘Aaaa... O da ne? Koltukta oturan Erbakan değil, bizim Özkök!’’

* * *

İşin komiğine kaçmışım. Demirel'e bakıyorum, ciddi ciddi anlatıyor:

‘‘...Ben hükümeti savunuyor değilim, bugünü anlatmak istiyorum.’’

Bugünü anlamak, dünü hatırlamaktan geçer. Benim kadim dostum Ertuğrul Karakılavuz iki saat önce telefonda bunları söylüyordu. Kulaklarım çınladı:

‘‘Daha dün, çok değil 9-10 ay önce bu ülkenin üstünde kara bulutlar vardı. Rejim tehlikeye girmişti. Halkın büyük çoğunluğu endişe ve kaygı içindeydi. Bunalımı aşmak için, 'sürekli aydınlık için bir dakika karanlık' diyenler her gece aynı saatte elektriklerini söndürüyorlardı. Yalan mı?’’

Yalan olur mu? Toplumun değişik kesimleri bugün, ‘‘erken seçim ve seçim hükümeti’’ uzlaşmasına bu yüzden karşı çıkıyor:

‘‘Bu hükümet, bunalımın aşılmasını sağladı. Şimdi düşer veya değişirse, erken seçim sonunda bunalım daha büyüyerek geri dönerse halimiz ne olur?’’

Halk istikrar arıyor! Bu hükümet kurulurken, ‘‘Parlamentonun Zaferi’’ demedik mi? Seçim tamam, ama önce yönetimin çıkmasını sağlamak gerekiyor; ya başkanlık sistemini getireceksiniz, ya yarı başkanlık sistemini. Veya seçim ittifakına gideceksiniz. Başka çözüm var mı?

* * *

Yemeğe geçmeden Baba'ya, ‘‘Seçim hükümeti olmaz görüşünde misiniz’’ diye sorduk. Demirel, ‘‘Bizim hukukumuzda seçim hükümeti diye bir şey yok. Yeni hükümet, başka hükümetler hangi usüllere tabiyse öyle kurulur’’ yanıtını verdi. Anayasa açıktı; geçici hükümet vardı, seçim hükümeti yoktu. Yarın, ‘‘Biz anlaştık da geldik’’ diyen olursa cevabı, ‘‘Sizden önce de böyle gelenler oldu, böyle bir usül yok’’ olabilir. Böyle algıladım ben.

Camlı Köşk'e geçtik... Abartısız, asil ve Türkiye'nin doruğuna yakışır bir onarımdan geçirilmiş... Renk uyumu muhteşem. Devlet başkanları artık burada ağırlanıyor. Demirel bizi oturturken bir özeli açıklıyor:

‘‘Buraya sizden başka kimse gelmedi. Bir Kenan Evren Paşa ile yedik.’’

Evren Paşa denince, sanki üstümden tank geçmiş gibi oluyorum. Ama yine susuyorum. Çünkü bu masada, devlet katında olmaz aşılıyor: Demirel ve Evren baş başa yemek yiyorlar. Bir 18 yıl önceye gidin, bir bugüne dönün:

‘‘Devlette küskünlük olmaz...’’

Ankara yemyeşil... Bitişikte komutan lojmanları... Demirel, ‘‘Cevdet Sunay Paşa istemişti, başbakan olarak onları ben yaptırdım... Sonra da 12 Mart Muhtırası'nı yedik, eyi mi?’’ deyip basıyor kahkahayı. Deneyim ve birikim!













Yazarın Tüm Yazıları