Büyüme hırsı zarar verebilir

2008 yılı bütçe rakamları, Hükümetin "büyüme hırsı" içine girdiğine işaret ediyor.

Eğer IMF’le müzakereler sırasında bu hırs dengelenmezse, yani politikacıların hepsinde varolan aşırı büyüme hırsı yine törpülenmezse, bu hırs bizi kötü yerlere götürebilir.

AKP Hükümeti yüksek büyümenin kendisine getirdiği yararları fazlasıyla gördü. İktidara geldiğinde "kaba büyüme merakı" yüzünden hata yapmak üzereydi ki, döndü. "IMF’e rest çekme" popülizminden son anda kurtulup programı devam ettirmeye karar verdi.

İşte aslında enflasyonu düşürmeyi amaçlayan programı devam ettirerek, özlediği yüksek büyümeye kavuşulacağını gördü. Çünkü büyüme, sağlanan ekonomik istikrarla birlikte geldi.

Tabi ki geçmiş 4-5 yılın tipik özelliği uluslar arası koşulların, hiç olmadığı kadar uygun bir zemin hazırlamış olmasıydı. Ancak AKP Hükümeti döneminde sağlanan dış kaynaklı yüksek büyümenin asıl itici gücü de, yine ekonomik istikrarın sağlanmasıydı. Bu ekonomik istikrarın sağlanması da enflasyonla mücadele programında başarılı olmaktan geçti.

AKP hükümeti yüksek büyümenin siyasi olarak getirdiği nemayı, bizce son seçimlerde fazlasıyla aldı. Daha önceki bazı Hükümetlerin düştüğü hataya düşmeyip, kaba bir popülizme kaymaktan kendini kurtardı ve tepkilere rağmen IMF programını devam ettirdi. Sonuçta son seçimlerde aldığı yüzde 47 oyun çok büyük bir bölümünün, sağladığı ekonomik istikrardan kaynaklandığını da anladı.

Yüksek ve sürekli büyüme sadece AKP’ye oy kazandırmadı, aynı zamanda parti içinde çatlak ses çıkmasını da engelledi.

Partilerin içindeki çatlakların ortaya çıktığı, bölünmeler ve parçalanmaların yaşandığı dönemlere baktığınızda, "pasta kavgası"nın çok önemli payı bulunduğu görebilirsiniz.

İşler iyi gittiği zaman, pasta büyüdüğü zaman, hem siyasi güç anlamında, hem de ekonomik olarak devlet imkanlarından faydalanma anlamında, siyasi partiler için güzel günlerdir. Ama ne zaman pasta büyümez, ya da küçülürse, pastadan pay almaya alışmış kesimler ile artık pay alma zamanının geldiğini düşünen kesimler, rahatsız olmaya başlarlar. İşte o zaman doğal olarak, zaten varolan farklı görüşler birdenbire su yüzüne çıkıp dillendirilmeye başlar, parti içinde çatışmalar ve bölünmeler başgösterirÖ

BÜYÜMENİN TEMELİ İSTİKRAR

Büyümenin devam etmesi değişik toplum kesimlerinde de iktidardaki partiye olan sempatiyi, artırmasa bile, devam ettirir ve siyasetle uğraşanlar da başarılı olduğu dönemlerde partilerinin yönetimleriyle çatışmak istemezler.

İşte AKP bizce yaşanan bu gerçeği çok iyi kavramış durumda. Farkında mısınız; hep parti içindeki görüş ayrılıklarını duyuyoruz ama bu ayrılıklar hiçbir zaman su yüzüne çıkmıyor. Bizce bunun nedeni de büyümenin, yani pastanın büyümeye devam etmesi ve parti popularitesinin toplum nezdinde önemli aşınmalara, şimdiye kadar, uğramamış olması.

İşte yeni AKP Hükümeti bu nedenle, başından beri "yüksek büyümenin devam etmesi gereği" üzerinde duruyor. Bizce FDF’nin yüzde 5.5’a indirilmesinin altında yatan asıl neden de bu. Geçmiş 5 yılın uygun dış konjonktürünün artık yaşanamayacağını da biliyorlar ve buna rağmen yüksek büyümenin devam ettirilmesini sağlamaya çalışıyorlar.

Burası güzel de, bizi korkutan asıl hava, AKP Hükümetinin "artık işi bitirmiş, halletmiş" gibi kendine aşırı güvenli bir tavır takınması. Yani dış etkileri, iç siyasi, kurumsal ve ekonomik dengeleri eskisi kadar düşünmekten vazgeçip, salt büyümeye odaklanmaya meyilli olmaları.

Hemen herkes yüksek büyüme istiyor. Yıllık yüzde 6,5-7’nin altında kalacak rakamlarla özellikle istihdam sorununun büyüyeceği açık. Tamam büyüyelim ama aşırı büyüme hırsının ekonomiyi felakete götürdüğünü de, bu ülke geçmişte hep yaşadı...

Yüksek büyüme FDF’yi 5.5’a düşürüp, IMF’e rest çekmekle, gerekirse enflasyonla mücadeleyi savsaklamakla sağlanamaz. Ancak dengeleri gözeten yeni büyüme imkanları yaratarak yüksek büyüme sağlanabilir. Aksi takdirde büyümenin temeli olan istikrar kalmaz.
Yazarın Tüm Yazıları