Bütün kızlar toplandık

Tiyatro oyuncusu Mümtaz Sevinç’i, sevgilisi, uykusunda bıçaklamak suretiyle öldürdü.

Sebep, Sevinç’in ayrılmak istemesi.

"Bizim Kızlar" hiç olmazsa bu hadisede at gözlüklerini çıkarırlar herhalde.

Yoksa yine "Kadın neylerse güzel eyler" mi derler?

Hatırlarsınız... Bazı derslerde öğretmen sınıfı iki gruba ayırır, aynı konuda birbirinin zıttı iki tez verirdi savunmaları için.

Bazen karşı grubun tezinin doğruluğuna inandığınız halde size verileni savunmak durumunda kalırdınız. Hem de en ateşli bir biçimde.

Bazı kadın yazarların hali tıpkı böyle.

Sanki onlara da "Kadın daima haklıdır" tezi verildi.

Hayır efendim!

Fakat bunu söyleyince otomatikman "Erkekler haklıdır" demiş oluyorsunuz onlara göre. Objektif bakmaya çalışan kadına "içlerine sızmış hain" gözüyle bakıyorlar adeta.

Ben bu "Bütün kızlar toplandık" durumundan hiç hoşlanmıyorum.

Ağlaya sızlaya ortaya çıkarak "Örtmenim şu Ahmet’e bişey söyler misiniz saçımı çekiyo!" misali kocalarından şikáyet edip sonra tekrar o kocalarıyla aynı yatağa giren bazı şöhretli kadınları da sırf kadın oldukları için savunmak hiç içimden gelmiyor doğrusu.

Birkaç ay önce, şahsi sorunlarını toplumun kanayan yarasıymış gibi göstermek isteyen bu tip kadınlardan hiç etkilenmediğimi dile getirdiğim bir yazım yer almıştı bu köşede. Daha cesurunu Nuray Mert yazmış Radikal’de. 24 Ocak Salı günü. "Kendisinin Düşmanı Kadınlar."

Lütfen bulup okuyun.

Temizlik betondan gelir!

"Türkler en çok neye düşkündür?" diye sorsam...

Futbola, sekse, kahvehaneye, lüks arabaya, dedikoduya, çaya, işten kaytarmaya, televizyona...

Böyle uzayıp giden bir cevap çeşitliliğiyle karşılaşırım herhalde.

Fakat bilmiyorum şu da aklınıza gelir mi, ki bence gelmeli.

Beton dökmeye!

Vallahi.

Dikkat edin bakın, nerede iki metrekare boşluk görsek beton döküyoruz.

Hayatında evine bir kilo portakal götürmemiş olan birinin bile mutlaka iki torba çimentoyla çıkageldiği bir günü vardır kişisel tarihinde.

Pencereden bakın bir civarınızdaki evlerin, apartmanların bahçelerine...

Bahçe dediğim lafın gelişi... Yoksa topraksız, çiçeksiz yere bahçe dendiği nerede görülmüş?

Ha, bir tek bizde görülmüş işte!

Tabii düşkünlük derecesi kesimden kesime değişiyor. Mesela eğitim seviyesi düştükçe yürek başına düşen beton miktarı artıyor, buna karşılık toprak miktarı azalıyor.

Sonradan şehirli olanlarda ise bu durum tavan-taban yapıyor diyebiliriz. Memleketlerinde dağ bayır görmekten bıktıklarından mıdır artık...

Belki de medeniyete giden yolun çimenden değil betondan yapılmış olması gerektiğine inandıklarından...

Eminim Rumeli Hisarı’na falan bakıp "Ah bi de betondan olsaydı şu!" diye düşünenler vardır.

Sırf yere döksek neyse...

Zaman zaman önünden geçtiğim ve her seferinde hayranlıkla seyrettiğim bir taş duvar vardı. Bir apartmanın arka bahçesini çeviren... Taşların arasından çiçeklerin, yeşilliklerin fışkırdığı...

Geçen gün bir baktım... A, betona dönüşmüş! Yıkıldım resmen.

Fakat bunu yapanlar "Oh tertemiz oldu" diye hayran hayran seyrediyorlardır, eminim.

"Temizlik betondan gelir" diyor bile olabilirler.

MIŞ MUŞ

Erdoğan parti yönetimi ve bakanlara öfkeliymiş.

Böylece Türkiye’de öfkelenmediği kimse kalmamış oluyor, artık dışarı açılır herhalde.

Erkek-kadın bir arada ve baş açık namaz tartışılıyormuş.

İslam’ın 6. şartı: Günde 5 vakit 5 şart tartışılacak!

Davut Güloğlu ayrıldığı eşi ve sonradan hayatına giren kadınlarla ilgili "Melekten ayrıldım keleklerle uğraşıyorum" demiş.

...ve "odun" dile geldi!
Yazarın Tüm Yazıları