GeriSeyahat Bütün baharatların aynı tabakta sunulduğu Asya tadı Kuala Lumpur
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Bütün baharatların aynı tabakta sunulduğu Asya tadı Kuala Lumpur

Bütün baharatların aynı tabakta sunulduğu Asya tadı Kuala Lumpur

Malezya, Güneydoğu Asya’nın en çarpıcı, zengin ve güvenli ülkelerinden biri. Sloganında da iddia ettiği gibi ’’Gerçek Asya’’ deneyimi sunmak için birçok özelliğe sahip. ’’2007 Malezya’yı Ziyaret Yılı’’na kampanyalar ve yaklaşık 300 festivalle hazırlanan ülkenin rengi ve canlılığı, aynı toprağı paylaşan Malay, Çinli, Hintli ve yerli toplulukların, kültürleri ve gelenekleriyle içiçe geçmiş olmasından kaynaklanıyor.

Ülke, çeşitliliğiyle başdöndürücü, ulaşım imkanları kaliteli, konaklama standartları yüksek, insanı kaygısız, huzurlu, mutfağı zengin ve şaşırtıcı. Bir gün başkentin gökdelen ormanında Asya kentlerinin atmosferiyle tanışırken bir başka günse Borneo cangıllarında trekking yapıyor olabilirsiniz. Tropikal adaları, plajları, milli parkları ve sokaklara taşan yerel sanatıyla, yüksek teknolojiden geleneksel kültüre, Malezya adeta bütün baharatların aynı tabakta sunulduğu, Asya mutfağından damağınızda kalan bir tat gibi...

26 milyonluk ülke nüfusunun yüzde 62’sini Malaylar, yüzde 23’ünü Çinliler, yüzde 7’sini Hintliler, yüzde 8’ini de diğer gruplar oluşturuyor. Resmi dil olan Bahasa Malay’ın yanısıra hayatın her alanında İngilizce konuşuluyor. Ayrıca Tamil ve Çince de yaygın olan diğer diller. Anayasal monarşiyle yönetilen ve 14 federal eyaletten oluşan ülkenin yüzde 60’ı Müslüman. Budizm yüzde 20, Hıristiyanlık ise yüzde 8 oranında. Ülkede Hinduizm, Taoizm ve diğer Çin dinleri de var.

ÇAMURLU KAVŞAK: KL

Halkı ve turistler tarafından kısaca KL olarak da anılan, 1.5 milyon nüfuslu başkent Kuala Lumpur, 150 yıl içinde, bir taşra kasabasından 21. yüzyılın göz kamaştıran cam gökdelenleriyle dolu, modern ve işlek bir Asya kentine dönüştü. Çin Mahallesi’nde gelenekleri olduğu gibi yaşatanlara rastlarken, yine aynı kentin sokaklarında başınızı kaldırıp dünyanın en yüksek binası Petronas İkiz Kuleleri’yle karşılaşmanız işten değil. Kuala Lumpur’un, Singapur gibi, bölgedeki hızla gelişen ve renkleri solmakta olan diğer Asya kentlerinden farkı, tüm teknolojik gelişme ve batı özentisiyle birlikte geçirdiği endüstrileşme sürecine rağmen, hálá yerel karakterini koruyabiliyor olması. 1990’lardan itibaren ivme kazanan gelişimiyle birlikte kentin her yanında mimaride de farklı stiller göze çarpıyor. İngiliz sömürge dönemine ait zarif binalar, modern camiler, ezici gökdelenler, sanat eseri tapınaklar birarada. Sokak satıcıları ve gece pazarlarıyla Çin Mahallesi, capcanlı Küçük Hindistan, Malay kültürü ağırlıklı Chow Kit pazarı da bu kültürel potporinin çeşnileri.

KL’nin hikayesi, 1860’ların sonlarında, kalay madeni peşindeki bir grubun, Klang ve Gombak nehirlerinin birleştiği noktada hedeflerine ulaşmasıyla başlıyor. Bu maden kasabasına, doğduğu yerden dolayı ’’Çamurlu Kavşak’’ anlamına gelen ’’Kuala Lumpur’’ adı veriliyor. Kısa tarihi boyunca iç savaşın, yangınların ve sellerin yolunu kesemediği KL, 1957’de, İngiliz sömürgesinden kurtulduğu yıl önce Bağımsız Malaya Federasyonu’nun, 1963’te de Malezya’nın başkenti oluyor. Geçmişin bu hırslı maden kasabası, 1997’de Tayland’da başlayan büyük Asya krizinden darbe almasına rağmen 1998’deki Commonwealth Oyunları’na yaptığı ev sahipliğiyle biraz olsun güvenini kazanıyor. Ekonomik sıkıntılara rağmen 1990’ların sonlarında hızla gelişmeyi sürdüren KL, bugün ülkenin en kalabalık ve zengin kenti.

Malezya’nın dine olan toleranslı bakışı, Kuala Lumpur dahil ülkenin her yanında hissediliyor. İslam devlet tarafından cesaretlendiriliyor ve dine dayalı kanunlara karşı gelenlere ağır olmayan cezalar veriliyor ancak sosyal yaşamda dayatma yok denecek kadar az. Halk, hükümeti ’’yol gösterici’’ ve ’’diplomatik’’ olarak nitelendiriyor. Kadınların giyimlerinde, içkide, ibadette zorlama yok. Özellikle yeni kuşakların sosyal yaşamları bunun ipuçlarını veren görüntülerle dolu.

GÖZÜ YÜKSEKLERDE

Bilgi temelli bir ekonomiye dönüşme yolunda, tarımdan endüstriye geçen Malezya, 1996’da başlatılan ve dünyanın en büyük enformasyon ve teknoloji projelerinden biri olan, Bill Gates’in ’’Multimedya Süper Koridor’’ (MSC) projesine dahil oldu. Bu projeyle birlikte ülke, başta Güneydoğu Asya olmak üzere, tüm dünya için bir teknoloji üssü haline gelme iddiasında. Kuala Lumpur’un 25 kilometre güneyinde kurulan Putrajaya ve Cyberjaya, bu yolda yaratılan muhteşem siber kentler. 25 yıl sürmesi öngörülen proje için bu teknoloji kentlerinde okullar, evler, üniversiteler inşa ediliyor, bilgi pazarlayan dünya şirketleri burada yerlerini alıyorlar.

Ayrıca bakanlıklar, başbakanlık konutu ve sultanlık sarayı da KL’nin bu yeni yönetim merkezine taşınıyor. Başkent KL, Malezya’nın tamamen bir bilgi toplumu olma yolundaki hırsının belirgin bir göstergesi. Bir teknoloji cenneti olan Low Yat Plaza’da yarım saat geçirerek gençleri izlemek, Malezya’nın gerçek anlamda bir tüketim toplumu haline geldiğini anlamaya yetiyor. Özellikle teknolojinin sunduğu imkanlara, oyuncaklara ve şık aksesuarlara meraklılar. Gözü yükseklerdeki KL, ilk bakışta karmaşanın, alışveriş merkezlerini dolduran kalabalıkların, dev bilbordların ve şehir gürültüsünün hakim olduğu bir Asya kenti izlenimi veriyor. Oysa tüm modernliğine, batılılaşma ve teknoloji tutkusuna rağmen burası zengin kültür mirası, karakteri ve atmosferiyle keyif veren bir destinasyon olmakta hiç zorlanmıyor.

Camileri, müzeleri, bahçeleri ve gökdelenleriyle şehir turu
/images/100/0x0/55eb04a4f018fbb8f8a5a35b

Kuala Lumpur’un sömürge dönemini yansıtan bölgesiyle Çin Mahallesi’nde yapılacak yürüyüşler, kentin birçok görülmeye değer yerini kapsıyor. Kentin en güzel camisi, Klang ve Gombak nehirlerinin buluştuğu yerde, Hindistan’daki Moğol camilerinden esinlenen İngiliz mimar Hubbock tarafından tasarlanan, palmiye ağaçlarının arasındaki 1907 tarihli Masjid Jamek (Jamek Camii). Burası aynı zamanda kenti kuranların ilk ayak bastıkları ve kalay madenlerine gerekli malzemenin gemilerle gönderildiği nokta. Güneydoğu Asya’nın en büyük camilerinden olan Masjid Negara da (Ulusal Cami), etrafını saran beş hektarlık bahçesiyle görmeye değer.

100 metre yükseklikteki gönderde dalgalanan Malezya bayrağının hakim olduğu Dataran Merdeka’da (Özgürlük Meydanı), kentin önemli tarihi yapıları var. Bugünkü Ulusal Tarih Müzesi, kentin ilk bankası olarak inşa edilmişti. II. Dünya Savaşı’nda Japonlar’ın telekomünikasyon merkezi, bağımsızlıktan sonra da, ilk yönetim binalarından biri oldu. Hemen yanında Kuala Lumpur Kütüphanesi var. Sömürge döneminde bu meydan, Kuala Lumpur’un tam merkezinde bulunan ve Padang olarak bilinen açık alanın bir parçası, aynı zamanda da İngiliz yöneticilerin kriket sahasıydı. 1957’de bağımsızlığın burada ilan edilmesi ve bu ulusal günün kutlamalarının hálá burada yapılıyor olması tesadüf değil.

Tudor stildeki binalardan biri olan Royal Selangor Kulübü, 1890’larda kalay madeninden büyük servet yapan tabakanın sosyalleştiği bir mekandı. Bugün duvarlarında Kuala Lumpur’un eski fotoğraflarını görebileceğiniz kulüp hálá kent seçkinlerinin buluşma yeri. Meydanın doğusunda en dikkat çeken yapı, Viktorya ve Arap mimarisi sentezi Sultan Abdul Samet Binası (1894- 1897). İngiliz yönetim birimleri için inşa edilen bina, bugün kentin Yüksek Mahkeme’si. Meydanın kuzeyinde 1894 tarihli St. Mary Katedrali var. Kuala Lumpur’daki müzeler içinde turistlerin çoğunluğu Ulusal Müze, İslam Eserleri Müzesi ve Ulusal Sanat Galerisi’ni tercih ederken, kentte özel ilgi alanlarına yönelik müzeler de var.

Malezya’daki birçok koloni dönemi kentinde olduğu gibi, Kuala Lumpur’da da etrafı dağlarla çevrili doğal bir alan bulunuyor. ’’Lake Gardens’’ (Göl Bahçeleri) bölgesinde seçkin İngilizler, merkezdeki karmaşadan ve farklı kültürlerden uzakta, kendilerine güzel evler inşa etmişlerdi. 92 hektarlık bahçelerin ortasındaki Tasik Perdana’da haftasonları kayık kiralayabilir, sabahın erken saatlerinde t’ai chi yapanları seyredebilir, Taman Rama’da (Kelebek Parkı) kurutulmuş değil uçan kelebekleri, dünyanın en büyük üzeri kapalı Kuş Parkı’nda ise çoğu Güneydoğu Asya’ya ait, 160 kuş türünü görebilirsiniz.

Üzeri dahil tamamı tel örgüyle kapatılmış bu park, kuşların beslenme saatlerinde daha da ilginç. Dışarıda özgürce uçan kuşlar bile bu parkın sakinleri arasına katılmak için girişimde bulunuyorlar. Taman Orkid (Orkide Bahçeleri) ve Taman Bunga’daysa (Hibiskus Bahçesi), güzel, şaşırtıcı çiçekler, bitkiler ve ağaçlar var. Geyik Parkı ve IMAX filmlerin gösterildiği Ulusal Planeteryum da bahçelerin ilgi çeken bölümleri.

Bir gökdelen ormanını andıran (Golden Triangle) Altın Üçgen, kentin ticaret, alışveriş ve eğlence bölgesi. Sultan İsmail, Raja Chulan ve Bukit Bintang caddelerinin oluşturduğu üçgen alışveriş merkezlerini, lüks otelleri, restoran ve barları kapsıyor. KLCC’nin (Kuala Lumpur Şehir Merkezi) bahçelerinin arasından 452 metreye yükselen ikiz gökdelenler, dünyaca ünlü Petronas Kuleleri. Kuleleri 276. metrede birbirine bağlayan Skybridge’e (Gökyüzü Köprüsü) çıkmak mümkün. Altın Üçgen’in batı köşesinde, dünyanın dördüncü en yüksek telekomünikasyon kulesi, 421 metrelik Menara Kuala Lumpur yani KL Tower (Kuala Lumpur Kulesi) var. Borsa, Jl Raja Chulan’da. Jl Ampang üzerindeyse bir zamanlar kalay zenginlerinin yaptırdığı malikaneler bulunuyor. Bugün bu görkemli binaların birçoğu konsolosluk ve büyükelçilikler. Sokağın halk arasındaki bir diğer adı da Elçilik Yolu.

Batu Yolu olarak da bilinen ve kentten kuzeye giden Jl Tunku Abdul Rahman ile eskiden mağaralara ve Batu kasabasındaki kalay madenlerine ulaşılırdı. Bugün modern Jl TAR, Küçük Hindistan’dan geçerek kentin tarihi kısmına doğru ilerliyor. Sari dükkanlarının ve halal restoranların bulunduğu ana caddedeki modern binaların içinde bir bina koloni dönemi mimarisiyle göze çarpıyor; 1921’den kalma Coliseum Hotel. Hemen yanındaki Coliseum Sineması Bollywood tarzı filmler oynatıyor. Biraz daha kuzeydeki Chow Kit Pazarı, seyyar satıcılarla dolu. Tavuk ya da et satay ve nasi lemak yemek isterseniz City Villa Hotel’in etrafındaki tezgahların sahipleri akşam 6’dan itibaren masalarını meydana çıkarıyorlar.

ÇARŞI PAZAR CENNETİ

Çarşı pazar söz konusu olunca, Kuala Lumpur son derece canlı bir kent. Lorong TAR üzerindeki Küçük Hindistan’ın Cumartesi Pazarı, kentin en iyilerinden. Gündüz ve gece açık olan, Çin Mahallesi’ndeki Jl Petaling de atmosferiyle kaçırılmaması gereken bir pazar yeri. Tropikal meyvelerden ucuz saatlere, çin çayından taklit çantalara sayısız ürün var. Daha çok Çinliler tarafından kurulan ve şehir merkezinin 3 km güneydoğusundaki Pudu Market, kentin en büyük meyve, sebze pazarı. Burada anında kesilen tavuk ya da vatoz filetosu bulabileceğiniz gibi domuz penisine rastlarsanız da şaşırmamalısınız.

Çin Mahallesi’ndeki Sri Mahamariamman Tapınağı (1873), muhteşem kapısıyla, kentin en önemli Hint tapınağı. Her yıl ocak sonu ve şubat başlarında yapılan Thaipusam Festivali’nde (Yeni Yıl) gümüş bir at arabası tapınaktan çıkarılıp şenliklerle Batu Mağaraları’na götürülür. Festival sırasında yaklaşık bir milyon hacı, vücutlarını deşen inançlıların akıllar durdurucu gösterilerini izlemek üzere bu mağaralara akın eder. Hindistan’da yasaklanmış olmasına rağmen Malezya’daki bu en görkemli Hindu festivali, ülkenin başka bölgelerinde de kutlanır. Festivali izlemek için mağaralara şafak vaktinde gelmekte ve yanınızda yiyecek ve içecek getirmenizde fayda var.

Kentten günübirlik geziyle ziyaret edilebilecek en ilginç yerlerden biri Batu Mağaraları. KL’un 15 km kuzeyinde,122 metre yükseklikte dev bir kireçtaşı kayalığa oyulmuş mağaralar, 100 yıl önce Amerikalı bir doğa bilimcisinin yolu buraya düşene kadar çok az biliniyordu. Bu alana, daha sonraları Temple Cave (Tapınak Mağara) olarak adlandırılan küçük bir Hindu tapınağı inşa edildi. 272 basamak tırmanarak ana mağaraya ulaşılıyor. Bu büyük ve derin mağara arkada avluya benzer bir başka mağaraya açılıyor. Bu basamakları tırmananların arasında mağaraların görkeminden çok, etrafa saçılan yiyeceklerin peşinde olan ya da gelenlerin ellerindeki poşetleri kapmaya hazır maymunlardan etkilenen ziyaretçiler de var. İçerideki tapınaklar mağaraların boyutlarının yanında etkisiz kalıyor. Merdivenlerin altındaki galerilerde Hindu tanrılarının resimleri ve heykelleri var. Hemen yakında sadece pazarları açık olan bir başka mağara daha var.
/images/100/0x0/55eb04a4f018fbb8f8a5a35d


PETRONAS İKİZ KULELERİ

KL’nin tekdüze coğrafyasında 452 metreye yükselen ve 1998’de tamamlandığı günden itibaren yeni Malezya’nın sembolü haline gelen Petronas İkiz Kuleleri, bugün dünyanın en yüksek binası. 1.9 milyar dolara malolan, 88 katlı kulelerin sahibi, ülkenin en önemli kauçuk ve petrol şirketi Petronas. Ampang Caddesi üzerindeki kulelerin yer planı, İslam sanatındaki sekiz köşeli yıldızdan esinlenerek tasarlanmış. Kulelerin mimarisinde İslam’ın etkisinin hissedildiği başka unsurlar da var; her kulenin 5 kademeli mimarisi İslam’ın beş şartını, üzerlerindeki 63 metrelik direklerse cami minarelerini temsil ediyor. 41. katta bulunan ve iki kuleyi birleştiren, yerden 146 metre yükseklikteki Skybridge’e (Gökyüzü Köprüsü) çıkmak mümkün. Ancak bu, binanın tüm yüksekliğinin 1/3’inden de az.. Yine de merak ediyorsanız, buraya erken varmakta yarar var çünkü çok uzun kuyruklar oluşuyor ve her gün sadece belirli sayıda ziyaretçi kabul ediliyor.
False