Bürokrasinin acı gerçeği...

Muharrem SARIKAYA
Haberin Devamı

Devlet Bakanı Burhan Kara, 1983'ten beri milletvekili olan ender parlamenterlerden biri. Bu açıdan olsa gerek Kara'nın odası bir dakika boş kalmıyor.

Kara, masasının üzerinde yüksekliği neredeyse 20 santimi bulan kâğıtları gösterip, ‘‘Bunların hepsi bir günde gelen iş talepleri'' diye söze giriyor.

DOLDURMUŞLAR

Ardından sinirli bir yüz ifadesi ile ekliyor:

‘‘Hiç kimse ‘Ben bu işi yapabilir miyim?' diye sormuyor. Müdürlükten aşağı isteyen de yok. Adam ilkokul öğretmeni, genel müdürlük istiyor. Toplum zihniyetine bir şeyler olmuş.''

Kara'nın sıkıntısı bununla da kalmıyor. Denizcilik konusunda yetişmiş kişileri iyi kadrolara getirmek istediğini belirterek, ‘‘Ama yapamıyorum'' diyor. Gerekçesini de şu sözlerle dile getiriyor:

‘‘Öyle bir uygulama yapmışlar ki, Denizcilik Müsteşarlığı'nın birinci derecedeki bütün kadrolarını, ehil olup olmadığına bakılmaksızın doldurmuşlar. Atayabileceğim kadro kalmadığından üst düzey bir memuru görevden alamıyorum.''

Orman Bakanı Ersin Taranoğlu da bürokrasiden yana dertli. Bugüne kadar kadrolarını en fazla yenileyen bakan olmasına rağmen, Taranoğlu sıkıntısını şöyle dile getiriyor:

‘‘ANAP'ın tek başına iktidarı döneminde bürokraside çok iyi isimler vardı. Ama sol gelip sağı, sağ gelip solu biçmiş, devlette iyi yetişmiş bürokrat kalmamış. Eskiden bir müsteşar karşıdan öyle bir gelirdi ki 'devlet geliyor' diye kendime çeki düzen verirdim. Özal'ın, 'bürokratla oynamayın' sözünü şimdi daha iyi anlıyorum.''

Devlet bakanlarının bulunduğu koridor her gün iş talebi ile gelen kişilerle dolup taşıyor. En ilginci ise bürokrat olmak isteyenlerin yanlarında bir milletvekili taşımaları.

Her hafta iki bakanın nöbet tuttuğu ANAP Genel Merkezi'nde yaşanan olaylar, hem bakanların, hem de bürokraside gelinen sıkıntının boyutuna ışık tutuyor.

Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, geçen hafta ANAP'ta nöbetçi bakandı. Yücelen partiye girdiğinde, ANAP'lı bir belediye meclis üyesi ile bir vatandaş arasında şu ilginç konuşma geçiyor:

- Bunun adı neydi, unuttum da?

- Rüştü Kazım Yücelen.

- Genel Başkan Yardımcısı mıydı?

- Hayır Devlet Bakanı

- Nereye bakıyor?

- TÜBİTAK...

SAYIN BÜYÜĞÜM...

Aradan yarım saat geçmeden aynı vatandaş bir not getirip Yücelen'e uzatıyor:

‘‘Sayın büyüğüm, Yücelen Bakan'ım. Ben yıllardır sizin için çalışmış, didinmiş bir kişiyim, TÜBİTAK'ta iyi bir iş istiyorum...''

Yazarın Tüm Yazıları