Burberry’yi sıkıcı olmaktan kurtaran adam Christopher Bailey

Güncelleme Tarihi:

Burberry’yi sıkıcı olmaktan kurtaran adam Christopher Bailey
Oluşturulma Tarihi: Eylül 17, 2005 00:42

Bu aralar İngiliz moda yazarları Christopher Bailey’den bir kahraman, kurtarıcı gibi bahsediyor. Bu çok genç moda tasarımcısı, Tom Ford ve Galliano gibi yıldızlarla kıyaslanıyor, yıllardır o ünlü ekosesi ve trençkotlarıyla kemikleşmiş imaja sahip Burberry’ye nasıl hayat verdiğinden bahsediliyor.

Bailey, Mayıs 2000’de yaratıcı direktör olarak 1856’da kurulan Burberry’nin tasarım ekibinin başına getirildi. Kendisi de Burberry efsanesi ile büyümüş, ilk gençliğinde taparcasına sevdiği trençkotları bit pazarlarından toplayıp giymişti. Ancak artık tasarım adına bir şeyler yapması gerekiyordu. Bailey, Prorsum koleksiyonu sayesinde yepyeni bir imaj yarattı. Bu arada bir süre önce Türkiye pazarından çekilen marka, geçen hafta İstanbul’da yeniden mağaza açtı. Suadiye Burberry iki katta 680 metrekare alana sahip. Mağaza konsepti, Londra’da New Bond Street’te bulunan Burberry’nin ana mağazası temel alınarak oluşturulmuş. İşte Christopher Bailey’le bu vesileyle röportaj yaptık.

Yaratıcı direktörü olduğunuz Burberry’yi siz nasıl tanımlıyorsunuz?

- Her şeyden önce İngiliz. Sakin bir zarafet, gösterişe kaçmadan işçilik ve detaylarda rafine bir anlayış bizim stilimizin özetidir. İngiliz olması bana göre belirli bir davranış biçimini de işaret ediyor: Bireyselliğini gösterme gücü.

Burberry markası altında kaç koleksiyon bulunuyor ve bunlar birbirinden nasıl ayrılıyor?

- Burberry’nin iki alt markası var: Burberry London ve Burberry Prorsum. Farklı tiplerde müşterilerimiz var ve farklı hayat tarzları için tasarım yapıyoruz. Kimi Burberry London koleksiyonu ile kişiliğini daha iyi ifade ettiğini düşünüyor, kimiyse Burberry Prorsum ile. İkisini birlikte kullanan müşterilerimiz de var. Burberry tarihi boyunca pek çok ikon yaratmış, bu yüzden çok şanslıyız.

Nedir bu ikonlar?

- Trençkot, kilt (İskoç eteği) ve meşhur Burberry ekosesi.

Prorsum, Burberry’nin bildiğimiz tasarım çizgisinden epey farklı bir koleksiyon. Neden böyle bir koleksiyon yaratma ihtiyacı hissedildi?

- Artık tasarım alanında kendimizi daha fazla ifade etmenin zamanı gelmişti. Köklü bir geçmişimiz var, inanılmaz ürünlerimiz var, ama işin tasarım kısmı uzun zamandır görmezden geliniyordu diye düşünüyorum. Prorsum sayesinde daha moda temelli işler yapabiliyorum. Prorsum, Latince’de ‘İleri’ demek. İnsanlar risk aldığınızda sizi daha çok seviyorlar.

Burberry, ekosesi ve trençkotuyla turistik bir malzeme, bir prestij simgesiydi. Fakat artık tasarımlara bakınca Burberry’ye ait olduklarını anlamak imkansız. Tom Ford’un Gucci’de, Galliano’nun Dior’da yaptığı şeyi mi yapıyorsunuz?

- Üçümüzün ortak noktası, köklü geçmişe sahip firmalarla çalışma şansını yakalamış olmak. Ama herkes yenileme rolünü başka şekillerde üstleniyor. Çalıştığınız moda evine en uygun olan yolu seçmelisiniz. Var olan mirasa saygı duyduğunuz sürece belirli formüller yok.

Sizin varlığınızla Burberry’de neler değişti?

- Burberry ikonlarını dengelemeye çalıştım. Hepsini kaldırıp bir kenara atmadım. Hepsi şirket tarihinin önemli bir parçası çünkü. Şirketin gerçek İngiliz olan köklerini ve ruhunu korumak istedim.

Orijinal ekose deseninin ve trençkotun koleksiyonlardaki yeri nedir?

- Bu şirketle ilgili en çok sevdiğim şey trençkot. İnanılmaz bir tasarım ürünü. Zamansız, işlevsel ve her yaş grubuna hitap ediyor. Her yıl gardırobunuzda bulunması gereken parçalardan biri. Ben de her sezon taze bir modelle çıkmaya çalışıyorum. Örneğin bu sezon Prorsum koleksiyonu için tartan ve saten kullanarak yeni bir versiyonunu yaptım. Burberry London koleksiyonunda ise süet bir trençkot var.

Burberry’de, kendi adınızı taşıyan küçük bir koleksiyon çıkarmak istemez miydiniz? Burberry by Christopher Bailey gibi....

- Hayır! Zaten varolan bir marka için çalışmak çok daha heyecan verici. Benim hedefim kendi markama sahip olmak değil. Zaten bu da Burberry’deki rolüme de uygun düşüyor.

Kiminle çalışacağınıza nasıl karar veriyorsunuz?

- Reklam kampanyaları, modern bir içerik ile varolan mirasımızı, tarihten gelen kültürümüzü ve köklerimizi yansıtır. Bu nedenle, tüm bu saydıklarımı iyi yansıttığını düşündüğümüz, Mario Testino, Kate Moss, Hugh Dancy ve Gemma Ward gibi yetenekli insanlarla çalıştık bugüne kadar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!