Bunları kim birleştirdi?

Neden meydanlarda ideolojik örgütler ve aynı zamanda sağduyulu geniş protestocu kitleleri görüyoruz; bunları kim birleştirdi?

Haberin Devamı

Bu sorunun cevabı, Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı’nın şu sözlerinde:
“Çeşitli illerimizde peş peşe cereyan eden bütün bu olaylar bizim iktidar olarak ne kadar başarılı ve becerikli olduğumuzun bir göstergesidir. Muhalefetin senelerce uğraşsa da başaramayacağı bir şeyi 5 günde başardık, normal koşullarda bir araya gelmesi düşünülemeyecek olan çok farklı kesimleri, grupları, fraksiyonları toz duman içerisinde birbirleriyle buluşturduk...”
Bu sözleri söyleyen, hükümetin önemli bir bakanı, “Nabi Hoca” olarak sayılan, sevilen bir akademisyen.
Gerçekten, çok farklı kesimleri iktidarın kendisine karşı nasıl “birleştirmeyi başardığını” çok iyi düşünmek lazım. Bilhassa Başbakan’ın düşünmesi lazım.

OLAYLARIN DİLİ

Gezi Parkı’nda büyük tepki doğuran başlangıç hadisesi, polisin, elbette aldığı emir gereğince, 30 Mayıs Perşembe sabahı Gezi Parkı’ndaki çevrecilere gaz bombalarıyla “ölçüsüz” güç kullanması, çadırları yakmasıdır.
Büyük tepki doğdu, protesto büyüdü, polis tekrar gaz kullanınca 3l Mayıs’ta tepki kitlevi bir patlamaya dönüştü.
Hükümet’in üslubu, “yasa dışı örgütler, provokatörler” şeklindeydi.
Başbakan 1 ve 2 Haziran günleri hafta sonu sert konuşmalar yaptı, 3 Haziran Pazartesi borsa yere çakıldı...
4 Haziran’da Cumhurbaşkanı Gül’le konuşan Başbakan Yardımcısı Arınç, sakinleştirici, sıcak ruhlu bir konuşma yaptı, Sırrı Süreyya Önder ve Taksim Platformu’yla görüşeceğini açıkladı. Ülkede bir ümit meltemi esti.
6 Haziran’da Başbakan Tunus’ta bir konuşma yaptı, beklenen gibi değildi; borsa o kadar olmasa da, yine düştü.
Normal dalgalanma değil, “üslup”tan doğan düşüşler bunlar.

TEPKİ BİRİKİMİ

İktidarın davranışıyla protesto hareketlerinin genişlemesi; “üslup”la borsa hareketleri arasındaki etkileşim açık değil mi?
İşte budur Nabi Avcı’nın “birleştirme başarısı” dediği şey: Öteden beri hükümete karşı örgütlü ama etkisiz eylemler yapan küçük ideolojik gruplardan başka, evinde oturan muhalif kitleleri de sokağa döküp onları “birleştiren” faktör!
İnsanların vapurdaki, metrodaki veya parktaki hallerinden tutun da yaşam biçimlerinden dolayı kendilerini dışlanmış, aşağılanmış hissedenlerin birikmiş tepki duygularını, Gezi Parkı’ndaki gaz bombaları patlattı... Sokağa döküldüler.
Evet meydanlarda bu büyük kitleye karışmış “illegal örgütler, marjinaller, aşırı gruplar”, ağzı bozuk küfürbazlar da var...
İktidarın “başarısı”, bütün bu birbirine benzemez kesimleri meydanlarda “birleştirmek” oldu.

KORKUTMAYIN MÜJDELEYİN

İğrenç küfürler savuranları, polise kaldırım taşlarıyla saldıranları, çevredeki araçları, kamu tesislerini tahrip edenleri şiddetle kınıyorum. Medeni protesto hareketi içinde olan büyük kitle de kendilerini bunlardan ayrıştırıyor.
Bunu teşvik edecek sıcak bir söylem gerekir. Sürekli “ajanlar, örgütler” söylemini öne çıkarmak, duyguların kabarmış olduğu bu ortamda “Ben böyle değilim” tepkisiyle öfkeleri körüklüyor.
Peygamberimizin bir hadisi vardır; Sayın Başbakan çok iyi biliyordur: “Korkutmayın müjdeleyin, zorlaştırmayın kolaylaştırın!”
Başbakan korku ve kaygıları gidermeli, protesto eden kitlelere el uzatmalı, diyalog kurmalı.
Başbakan’ın dün AB ile ilgili konferanstaki konuşması, defansif olmakla beraber, bu umudu uyandırdı. “Yüzde ellinin partisi değiliz, özeleştiriyi yapıyoruz, çevreci kardeşlerim” diye konuştu. Bu sözler “balkon konuşması” değil de sıcak bir yaklaşımın ifadesi ise sorun çözülecek demektir; inşallah.
Nitekim bu sözler üzerine borsa toparlandı!

Yazarın Tüm Yazıları