Bunkerlerin ötesi

KİM nasıl yorumlarsa yorumlasın umurumda değil. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın son terör olayları ile ilgili açıklaması sadece hoşuma gitmedi.

Beni gururlandırdı.

AMA'SIZ DURUŞ

Ülkemin Başbakan'ının, daha ilk dakikadan itibaren bu olaya bakışı, teröre karşı duruşu dört dörtlüktü.

Benim özlediğim tavır budur.

Benim ülkemin Başbakan'ından beklediğim duruş budur.

Türkiye'nin ihtiyacı olan tavır budur.

‘‘Ama’’sız, hafifletici neden aramayan, sözünü oraya buraya çekiştirmeden, ‘‘Terörün dini, mezhebi, milliyeti yoktur’’ diyerek, çifte standardı reddeden bu tavır, Türkiye'nin gerçek duruşudur.

Başbakan'ın terörün kurbanlarına bakışı da aynı ölçüde gurur vericidir.

Daha Kıbrıs'tayken kendisine ‘‘Neden ölen kişilerin Musevi oluşlarını vurgulamadınız’’ diye soranlara verdiği şu cevap, Avrupa Birliği kapısındaki Türkiye'nin gerçek karakter çizgisini net bir ifade ile ortaya koyuyor:

‘‘Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı, neden vatandaşlarının dini kimliğine vurgu yapma ihtiyacı içinde olacaktı?’’

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın çizdiği bu milli puzzle'ın bir parçası da dün İstanbul'da Musevi mezarlığında konmuştur.

Üzerinde ay yıldızlı bayrak taşıyan Musevi vatandaşlarımızın tabutları, Türkiye'nin bu vahşi saldırıdan dimdik ve muzaffer çıktığını gösteren en güzel fotoğraftır.

AYNI DURUŞ

Türkiye, PKK olayında milli sınırlar içindeki teröre karşı yine böyle milli bir duruş sergilemişti.

Şimdi aynı duruşu küresel teröre karşı da yapıyor.

Ben teröre karşı böyle bir tavrı yıllar önce ETA terörüne karşı İspanya'da görmüştüm.

İspanya bugün Avrupa Birliği'nin en dinamik ve demokrat üyelerinden biridir.

Dış basında çıkan yazılara bakıyorum.

Dünya sinagog baskınlarında Türkiye'nin iki çok önemli özelliğini keşfetti.

Biri, birçok Batılı Hıristiyan ülkede anti semitizm duyguları yükselirken, Müslüman bir toplum olarak Türkiye, ne kadar kuvvetli bir ortak kültür ve yaşama biçimi oluşturmuş.

Batı'nın keşfettiği ikinci özellik ise bugüne kadar ‘‘İslamcı’’ olarak nitelenen bir partinin bu olaylarda gösterdiği duruş ve olumlu reflekstir.

Sadece Başbakan Tayyip Erdoğan değil, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ve partinin öteki üyelerinin demeçlerine bakın.

Hepsi samimi, hepsi kararlı bir duruşun ifadesi.

Avrupa Birliği'nin bütün üyeleri, Türkiye'nin bu kararlı tavrını çok iyi tahlil etmelidir.

Çünkü bu tavır sadece Türkiye'nin değil, aynı zamanda Avrupa'nın da ihtiyacı olan tavırdır.

SAMİMİYET SINAVLARI

AKP hükümeti iktidara geldiği günden beri her gün sınavdan geçiyor.

Zaman zaman gereksiz çıkışlar oluyor.

Ama hiçbir olayda toplumu gerginliğe götürecek bir inatlaşma yok.

Buna karşılık Türkiye'nin büyük meselelerinde bütün samimiyet sınavlarından başarıyla geçiyor.

Alın Avrupa Birliği'ne giriş için gerekli reformları.

Alın ekonomik programın uygulanışını.

Alın yolsuzluk ve hortumculukla mücadeleyi.

Ve alın teröre karşı duruşunu, toplumu oluşturan vatandaşlarına bakışını.

Eğer biraz dürüstsek, eğer yakın çevremizin etkisinden bir an için kurtulabiliyorsak, eğer vicdanımızın kriterleri paslanmamışsa Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin bu duruşunun hakkını vermeliyiz.

Ben diyorum ki, artık ‘‘bunker gazeteciliği’’, ‘‘bunker aydınlığı’’, ‘‘bunker vatandaşlığı’’ dönemi kapanıyor.

YENİ TÜRKİYE

Yani, beton sığınaklara girip oradan mitralyözle karşı tarafta kımıldayan her hedefe ateş açma alışkanlığını bırakmalıyız.

Türkiye etnik kamplaşmalarını aşıyor.

Kürtçe'yi serbest bırakıyoruz ve Türkiye batmıyor.

500 kiloluk bombalar birbirimize bağlılığımızı artırmaktan başka hiçbir işe yaramıyor.

Yani yeni bir Türkiye kapıda...

Ve inanın artık bu sıkıcı, boğucu, kahredici bunkerlerden dışarı çıkma zamanı geldi.
Yazarın Tüm Yazıları