Bugün seçim olsa...

ZAMANINDA da yapılsa, öne de çekilse artık seçim gündemimizdedir.

Cumhurbaşkanlığı seçim takviminin ilk adımıyla birlikte karşımızda başka bir Türkiye olacaktır.

Nisanın ortasından sonra kesif bir "siyasi mesaj" bombardımanı altında kalacağız.

Siyasi partilerin genel başkanları ve "siyasal iletişimlerini" yöneten isimlerle sık sık konuşuyorum.

Hemen hepsi Cumhurbaşkanlığı’na odaklanmış bir bekleyiş içindeler.

Haklı oldukları tek bir taraf var.

Cumhurbaşkanlığı’na kimin, nasıl seçileceği elbette önemli.

Fakat, asıl önemlisi bu süreci aşağı yukarı öngörerek buna uygun stratejik adımlar atabilmektir.

Bugünleri doğru değerlendiremeyen siyaset önderlerini, kendini maçın temposuna kaptıran teknik direktörlere benzetiyorum.

Stadyumda ya da televizyonda seyrettiğiniz maçta, bir bakarsınız ki, sizin gibi heyecan içinde seyreden bir teknik adam vardır.

Halbuki, onun işi seyretmek değil, neyi seyrettireceğini belirlemek ve bunu yeşil sahaya taşımaktır.

Türkçe’nin bir deyimi, bu hali ne de güzel anlatıyor.

Rüzgárın önündeki yaprak gibiler...

* * *

Oysa esas olan, kendini ve rakiplerini hedeflediği yere götürecek rüzgárları oluşturmaktır.

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi dönem, yani bugünler bunun için önemli bir fırsattır.

Ama bütün siyasi partiler, rutin çalışmalarıyla yetiniyorlar.

Gümbür gümbür bir çıkışla iddiasını ve gücünü daha rahat gösterebilecekleri bir dönemi atlıyorlar.

Bugünkü ortamda anlatacaklarınızı "fısıltıyla" bile aktarmanız mümkünken...

Çok değil bir ay sonra, o mesaj kirliliği içinde, görünür olmak bile o kadar zor olacak ki...

Ve siz o günlerde kendi mesajınızı, zihinleri allak bullak olmuş insanlara "bağırarak" vermeye çalışacaksınız.

* * *

HABERTÜRK İnternet Haber Portalı’nın son yaptığı kamuoyu yoklamasının sonuçlarını görünce, bunları hatırlatmak istedim.

Öncelikle katılımın altını çizmek gerekiyor.

İki milyona yakın insanın bu araştırmaya katılması, kamuoyunun artık sandık önüme gelmeli talebini ortaya koyuyor.

Ortaya koyduğu bir başka gerçek daha var.

Tek parti iktidarının ülke yararına uygulamaları, açtığı zararların gölgesinde kalmıştır.

Yönetimin keyfiliği ve demokrasiyi çok oy alanın üstünlüğü gibi görmesi, seçmeni rahatsız etmektedir.

Bunda haklıdır da.

Demokrasi bu değildir.

Demokrasi, azınlıkta olanın da, farklı olanın da kendini huzur içinde hissettiği rejimin adıdır.

O nedenle, artık Türk seçmeni koalisyonları "öcü" olarak görmüyor.

Ve artık koalisyonlar adına bizdeki "kötü" örneklere değil, dünyadaki "iyi" örneklere bakıyor.

Çok partili bir Meclis’te, ülkenin de, kendinin de haklarının daha iyi korunacağını düşünüyor.

Ve şuna inanıyor ki...

Türkiye çok daha iyi yönetilebilir.
Yazarın Tüm Yazıları