Bu yazıda adı geçmeyenler

BAZI filmlerin veya romanların sonunda şöyle bir uyarı görürsünüz:

"Bu filmdeki adı geçen kişiler, karakterler ve olaylar tamamen hayal ürünüdür."

Ben bugün tam aksi bir uyarı yapacağım.

"Bu yazıda adı geçmeyen herkes aslında gerçek kişidir. Yazıları ben uydurmadım, son bir hafta içinde gazetelerdeki köşelerde okudum."

Amacım Türkiye’de bir aydın tavrını eleştirmek.

* * *

Zaman zaman bazı yakın arkadaşlarım bile, beni "aydın düşmanlığı" yapmakla eleştiriyorlar.

Hayır, ben aydın düşmanı değilim.

Türkiye’de aydınlar adına söz alan bazı kişilerin gerçek karakterlerini teşhir etmeye çalışıyorum.

Mesela bunlardan biri...

Geçmişten beri bütün yazılarına baktığınız zaman şunu diyebilirsiniz:

"Gerçek bir demokrat..."

Orhan Pamuk’a "Hain" diyenlere karşı sert eleştiriler yöneltir.

Bunu yapmakta çok da haklıdır.

Düşünce temelinde kimsenin kimseye hain deme hakkı yoktur ve olmamalıdır.

Dolayısıyla onu bunu hain diye suçlayan insanları eleştirmek her demokratın görevidir.

Ama başkalarını "Hain" sıfatını kullanmakla eleştiren bir aydın, eğer kendisi de başkaları için aynı şeyi yapıyorsa ona ne diyeceğiz?

Bakın Türkiye’nin en aydın geçinen bazı köşe yazarları, kendi gibi düşünmeyen insanlardan rahatlıkla "Bu adamlar" diye söz edebiliyor.

Üstelik de bunu, hiç ayrım yapmadan o mahkemenin, Ermeni Konferansı’nın kapısında gösteri yapan herkes için rahatlıkla kullanabiliyor.

Orhan Pamuk’un davasının görüldüğü mahkemenin kapısında yaşananların bir bölümü elbette hoş görülecek cinsten değildi.

* * *

Ama bunlar arasında Altemur Kılıç gibi, Bedri Baykam gibi sadece demokratik tepkisini dile getiren insanlar da vardı.

Bunların hepsini "Bu adamlar" kategorisine sokup haklarında ağzınıza geleni söylemek de, kapıdaki barbarlıktan farklı değil.

Unutmayalım ki, Orhan Pamuk davasında Türkiye’yi eleştiren ülkelerin birinde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın üstüne yumurta atıldı ve o ülkelerin basınında bir tek köşe yazarı onlardan "Bu adamlar" diye söz etmedi.

* * *

Bir başka yazar.

Türk devletine ait ne varsa yerden yere vuruyor.

Her olayın altında "Susurluk izleri" arıyor.

Yazı baştan sona Türk devletine küfürname.

Karşıdakilerin ise hepsi neredeyse masum birer melek.

Yazı baştan sona ceberrut devlet, mazlum direnişçi edebiyatı.

Oraya buraya mayın döşeyip yüzlerce gencecik insanın hayatına mal olan, sakat bırakan terörist, zavallı bir mağdur.

PKK’nın faili apaçık belli cinayetleri sanki hiç işlenmemiş.

Hikmet Fidan diye bir insan hiç yaşamamış.

Yaşamadığı için de PKK tarafından öldürülmemiş.

Bütün bunları yazan insafsız kalem de hem aydın, hem de demokrat sınıfına giriyor.

Ben işte bu sözde aydınları teşhir ediyorum.

Özdemir İnce’nin deyimiyle kendilerini "ana rahmine haklı düşmüş" diye kabul eden, dünyada durulacak yer olarak sadece kendi zaviyelerini herkese tek hakikat diye kabul ettirmeye çalışan insanları eleştiriyorum.

Son zamanlarda kıymeti kendinden menkul yeni içtihatlar geliştirmeye de başladılar.

"Aydın hep muhaliftir."

"Aydının yanlış söyleme hakkı da vardır."

Tabii vardır.

Onların kafalarındaki aydının, bir ülkenin, bir milletin şerefine tecavüz etme hakkı da vardır.

Kendilerine "Hain" dendi mi, dünyayı ayağa kaldırırlar; ama onlar başkaları hakkında "Bu adamlar" demekte hiç sakınca görmezler.

Kendilerine hakaret edilmesinden hiç hazzetmezler; ama başkalarına her türlü hakareti Tanrı tarafından kendilerine verilmiş bir hak olarak görürler.

Bu ikiyüzlülüğü teşhir etmeye kalktığınız zaman da size hemen "Aydın düşmanı" etiketini yapıştırıverirler.

* * *

Bence bugünün gerçek aydını, bu sözde aydın teröründen, bu azgın azınlık istibdadından, etiketçiliğinden korkmayan insanlardır...
Yazarın Tüm Yazıları