Bu siyasi riskle büyüme çok zor

BÜYÜYEN siyasi çatışma havası, kurumlar arası gerginlik, her geçen gün piyasadaki siyasi risk algılamasının büyümesine neden oluyor ve ekonomi üzerinde çok daha fazla tehdit olarak görülmeye başlıyor.

Haberin Devamı

Yabancı banka ve aracı kurum yetkilileri yılın son günlerinde yeniden turlara başladılar. 2010 yılına ve ilerisine dönük tahminleri, yorumları toparlıyorlar.

Ülkelerine dönüp, Türkiye raporlarını yazacaklar ve yatırımcılarına Türkiye için yatırım tavsiyesinde bulunacaklar.

Bu toplantılarda yabancıların yanıt aradığı soruların başında 2010 yılına ilişkin muhtemel siyasi gelişmelere ilişkin sorular geliyor. Sadece yabancılar değil, yerli piyasa oyuncuları da aslında bu sorunun yanıtını bulmaya çalışıyorlar.

Soruların başında 2010 yılında bir erken seçimin olma ihtimali, siyasi çatışmanın nereye kadar varabileceği, AKP’nin oy kaybının hangi noktaya kadar gideceği, olası yeni hükümet senaryoları ve tabi ki siyasi açılımların başarılı olup olamayacağı, çatışma havasının daha ne kadar süreceği bulunuyor.

Ekonomiye ilişkin sorular bariz biçimde geriye atılmış durumda. Ekonomiyle ilgili olarak sordukları soruların başında ise Hükümetin IMF ile neden anlaşma imzalamadığı, gerçek nedenin ne olduğu ve imzalayıp imzalamayacağı var. Yani ekonomiyle doğrudan ilgili sorular da yine siyasi karar sorusu...

Bunlar sadece yabancılar tarafından merak edilmiyor. Geçen hafta bir grup yerli finans yetkilisi ile birlikte olduğumda, gelen soruların başında, bir erken genel seçimin olma ihtimali geliyordu. Yalnız, yerli uzmanlar siyasi gelişmeleri çok daha yakın ve detay takip ettikleri için, “AKP’ye kapatılma davası açılabilir mi?” gibi, çok daha bize özgü siyasi risk oluşturan unsurlara da giriyorlar.

Finans kesiminde gördüğüm; AKP’ye ilişkin umutların artık giderek daha fazla yitirildiği, siyasi açılımlarda çok beceriksiz davranıldığı, ülkenin giderek iyi yönetilemediği algısının arttığı... Buna karşılık yine siyasi olarak en çok üzerinde durulan konulardan biri ise “AKP’nin tek şansının umut veren bir muhalefet olmaması” ve mevcut muhalefet partilerinin kesinlikle güven vermemesi. İktidara karşı güven erozyonu epeyce büyümüş durumda ama muhalefete de kesinlikle güven yok.

RİSKİ ARTIRAN EN BÜYÜK FAKTÖR


Dün Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) bünyesinde toplanan genç girişimciler kurultayında yapılan ankette de çok çarpıcı sonuçlar ortaya çıkmış. Genç girişimcilere “Sizce hangisi ekonomideki riski artıran faktörlerin başında gelmektedir?” diye sorulduğunda “artan siyasi kutuplaşma” yanıtı yüzde 42 gibi çoğunlukla birinci sırada yeralıyor. Bütçe açığı yüzde 16.8, işsizlik yüzde 14.4, finansa erişim zorlukları yüzde 14.4, bürokratik engeller yüzde 12.5 olarak sıralanıyor. Yani siyasi kutuplaşma riskine yaklaşan bile yok...

Tablo bence apaçık ortada: Türkiye büyük bir siyasi kutuplaşmanın içine itildi, çatışma havası giderek büyüyor ve bu konuda yumuşama umudu gözükmüyor.
Çok açık söylemek gerekirse; böyle bir siyasi kutuplaşma havasında kimse işadamlarından, girişimcilerden yeni yatırımlara girmesini, üretimini artırmasını beklemesin. Girişimcinin risk algılaması o kadar kötü olmasa bile böyle bir havada kimse harcamaya geçemez, yani içtalep artamaz ki, üretim artsın.
Dış talebin 2010’da çok artmayacağını, büyümeyi sağlayacak asıl unsurun içtalepteki canlanma olacağını herkes görüyor.

Yani bu siyasi risk algısı devam ederse Türkiye’nin büyüme umudu da kalmaz.

Yazarın Tüm Yazıları