Bu şekilde ünlü olamazsın canım!

Zaman zaman Gözlük'te bu tür numaralar çekmeye karar verdim: Tematik röportajlar. Bir kişiyle sadece belli bir konu üzerine konuşmak. Dallanıp budaklanmadan.

Hayata dair engin fikirlerini sormadan. Bugünkü tematik röportajımız Balçiçek Pamir'le. Sizin de göreceğiniz gibi hata yapmak kavramı üzerine. Sabah Gazetesi'nin 29 yaşındaki Yazı İşleri Müdürü ve köşeyazarı Pamir, geçenlerde lise yıllarını ve Charles Aznavour aşkını anlatan bir yazı yazmıştı. Şeker bir yazıydı. Bütün bir yazı da neredeyse Musevi şarkıcı Aznavour üzerine

kurulmuştu. Ne var ki, Aznavour Ermeni'ydi! Bu bir hataydı. Evet, büyük bir hata. E haliyle, Balçiçek Pamir'in kısa bir süre hayatı kaydı. Yani ben öyle olduğunu düşünüyorum. Çünkü onu makaraya saranlar çok oldu. Bir gazetenin yazı işleri müdürünün böyle bir hata yapma hakkı var mıydı yok muydu, soru buydu. Pek çok insan yazdı, çizdi. İyi de hatayı yapan kişi, bu yaptığı hata üzerine neler hissetmişti? Aklından neler geçirmişti? Beni kırmayıp mini-röp'üme ‘‘Tamam’’ dediği ve samimi yanıtlar verdiği için kendisine teşekkür ederim.


Hayatta çok hata yapmış ve her defasında değişik duygulara gark olmuş bir gazeteci olarak, size şunu soruyorum: Charles Aznavour'u Musevi yaptığınızı nasıl fark ettiniz?

- Tarihi hatamı yaptığım gün haber toplantısına girdim. Niyeyse, üzerimde de gereksiz bir neşe! Ona takılıyorum, buna takılıyorum. Bir ara yayın yönetmenimiz Ergun Babahan'ın dikkatlice bana baktığını gördüm. Ben zaten problemli bir tipim. Detaycı ve fazlasıyla alıngan. ‘‘N'oldu Bir şey mi var?’’ dedim. O gayet kibar, ‘‘Sonra konuşuruz’’ dedi. Mümkün mü? Ölüm fermanım bile imzalanacak olsa, hemen şimdi olacak! Sussana kadın! Müdürünün bir bildiği vardır, değil mi? Hayır susmadım. Üsteleyince de ‘‘Aznavour'u Musevi yapmışsın. Adam Ermeni!’’ dedi. Dağıldım tabii. Nasıl bir ateş bastı, anlatamam. ‘‘Etrafa gülücükler dağıtıp salak salak burada oturmaya devam ediyorum, kimse bir şey söylemiyor ama herkes biliyor. Aman Allahım!’’ İlk düşündüğüm buydu. Hani birilerine kızmam lazım ya. Kıpkırmızı bir halde soluğu odamda aldım. Sürpriz! Normalden beş kat fazla mail beni bekliyor. Ve mail atanların çoğu Musevi. Kábus başladı...

Sizinle birlikte ‘‘gömülmesini’’ istediğiniz biri var mı?

- Yazıyı benden sonra başkaları da okudu. Hem de bir değil, bir kaç kişi. Ama hatayı yapan benim. Başkalarının da benim birlikte gömülmesini istemem haksızlık olur yani.

Hissettiğiniz tam da bu muydu: Gömülmek mi?!

- Yok. Aslında şuydu: ‘‘Şimdi ellerine bir fırsat geçti. Artık suyunu çıkarırlar!’’ Çıkardılar da. Ama bu fırsatı ellerine veren benim. Hata yaptım. Kıvırtacak halim yok.

Nasıl atlatabileceğinizi düşündünüz...

- Valla, atlatabileceğimi düşünmedim. Sadece eve gidip uyumak, uyumak ve uyumak istedim. Sanki ertesi gün uyandığımda her şey yoluna girmiş olacak. E gel de uyu. Gözüme uyku girmedi tabii...

Allahım n'olur kimse okumamış olsun diye dua ettiniz mi?

- Tam tersine. İflah olmaz bir kötümserim. ‘‘Bütün Türkiye okumuştur’’ dedim. Kendimi kestim, biçtim.

Savunma mekanizmanız nasıl çalıştı: ‘‘Memleketin onca sorunu varken fark edilmez’’ mi? Yoksa ‘‘Nasıl olsa bu da unutulur’’ mu?

- Söylüyorum, çalışmadı. Aksine, ‘‘Memleketin onca sorunu varken, millet işi gücü bırakır bunu okur’’ dedim. ‘‘Mutlaka okumuştur!’’ Herkesten önce ben kendimi parçaladım yani. Yok sayabilecek halim yoktu. Hatta ‘O Ermeni adamı Musevi yaptım ben!’’ diye yazı da yazdım.

En ağır darbeyi kimden aldınız?

- Benim gibi Dame de Sion mezunu, 60 yaşlarında bir okuyucumdan. ‘‘Herhalde bu yazıyı gündeme gelmek ve herkesin seninle ilgilenmesi için yazdın. Tutmayacak canım. Bu şekilde ünlü olamazsın!’’ diyordu. Çok koydu.

Yaptığınız bu hata yüzünden hayatınızda fark ettiğiniz yeni bir şey oldu mu?

- İnsanlar eleştirilerinde haklıydılar. Yanlış yaptım işte. Çok da güzel dalga geçtiler. Abarttılar mı? Bilemiyorum. Ama ben bir başkası hakkında böyle yazılar yazmazdım, onu biliyorum.

Yazı işleri müdürü olmanız ödediğiniz bedeli arttırdı mı? Bu vesileyle ‘‘Nereden yazı işleri müdürü oldum’’ deyip, o sıfata küfrettiniz mi?

- Yok ama ünvanlar başıma hep dert oldu. 24 yaşında Aktüel Dergisi'nin Ankara temsilcisiydim, 26'ımda dergilerin grup koordinatörü oldum, şimdi de 29 yaşında yazı işleri müdürüyüm. Bazı insanlar sen ne yapsan da seni sevmiyor. Sadece varlığın bile yerden yere vurulman için bir sebep. Yine de hiç lanet etmedim. Çünkü şunu öğrendim: Herkes tarafından sevilmek gibi bir lüksün olamıyor hayatta.

BEN Mİ KENDİNE GÜVENEN BİR KADINIM..? POZ ONLAR POZ!

Kendisine sizin kadar güvenmeyen biri bu hatayı yapsa, insanlar daha mı anlayışlı olurdu...

- Öyle mi görünüyorum? İnsanlar kendime çok güvendiğimi mi düşünüyor? Tam tersine, öyle güvensizim ki, sürekli kendime ‘‘Bak. Şöyle davranacaksın. Burada şunu söyleyeceksin!’’ telkinlerinde bulunuyorum. Nereden çıktı kendime güvendiğim? Poz onlar poz!

Yazılan yazılardan birinde iddia edilen şu: ‘‘Sizin Freudien sürçme olarak değerlendirdiğiniz bu hatayı, bir yazı işleri müdürünün yapma hakkı yok.’’ Sizce var mı?

- Hıncal Abi beni o kadar üzgün gördü ki, ‘‘Seninki olsa olsa Freudien slip'tir’’ dedi. Ben de bunu yazdım. Paçayı kurtaramayacağımı biliyordum. Ama bu da insanlara yetmiyorsa ben ne yapabilirim: Harakiri, onları keser mi acaba? Yazı işleri müdürü, sokaktaki vatandaş, kadın, erkek hepimizin hata yapma lüksü olmalı diye düşünüyorum. Mesele, hatalardan ders almak ve hata yapmaktan korkmamak. Şimdi üç bin kez okuyorum yazımı. Başkalarına da okutuyorum. Hatam, tedbir getirirse ne ala... Ama hata yapacağım diye korkak bir kalem de olmak istemiyorum.

Son söz...

- Kocam, bu işle çok eğleniyor. ‘‘Hayatım bak bu benim Fenerbahçe konusunda hata yapmama benziyor’’ diyor. Ben de haliyle ‘‘Başlatma Fener'inden’’ diyorum. Bu anlamsız diyalog sürüp gidiyor. Gazetede ise ne zaman Ermeni kelimesi geçse kızardığımı düşünüyorum. Bir de itiraf ediyorum, telefon çalacak ve Reha Muhtar beni ‘‘İtiraf’’ programına davet edecek diye ödüm patlıyor. Hayır da diyemem, mecburen gideceğim!
Yazarın Tüm Yazıları