Bu orduya güvenin

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Dünyanın en güçlü, en deneyimli, en duyarlı ordularından birine sahibiz. Bu konuda gurur duymalıyız, ordumuzun değerini bilmeliyiz. Eğer Türkiye'de Turgut Özal döneminde başlatılan hırsızlık, namussuzluk, vurgunculuk, sorumsuzluk ve laçkalık sivil kesimi böylesine etkisi altına almasaydı, inanın bu ülke bugün çok daha iyi bir konumda olacaktı.

Yukarıda saydığım yüz kızartıcı özellikler, çok şükür ki Türk ordusuna yansımadı.

O takdirde ordu da yozlaşır, Şah dönemindeki İran ordusuna benzeyebilirdi.

Güneydoğu'da olup bitene bakın. Bay Özal ne diyordu?

‘‘Bunlar üç beş eşkıyadır. Ciddiye alınması gerekmez’’...Sonra ekliyordu:

‘‘Federasyonu tartışalım’’.

Türkiye, yıllarca bu sorumsuzlar ve beşinci sınıf vurguncu çömezleri tarafından yönetildi. Bir tek ordumuza güvendik. Sonuçta Güneydoğu sorunu zorunlu olarak orduya ihale edildi ve onlar da işin üstesinden büyük ölçüde geldiler...

Ama dört bin dolaylarında şehit verdik...Subay, astsubay, uzman çavuş, er, özel tim, polis, korucu...

Binlerce ailenin ocağı söndü...

Ve bu katillerin önde gelenlerinden olan Şemdin Sakık isimli alçak, önceki gün ordumuzun gözbebeği özel operasyon timleri tarafından Kuzey Irak'ta enselendi.

Şimdi Diyarbakır'da bülbül gibi şakıyor, bildiği her şeyi anlatıyor.

İşte bu ordu, Türk ordusu.

Bizim yobazların, şeriatçıların, medyaya çöreklenen entel-liboş ve dönek Marksist takımının sövdüğü, küfürler yağdırdığı ordu, işte bu ordu.

Atatürk'ün yozlaşmayan ordusu.

***

Apo isimli katil adına çalışan ve yurtdışından yayın yapan Med-TV isimli bir televizyon kanalı var. Bu kanalda geçenlerde yayınlanan bir programa Apo ile birlikte Mahir Kaynak isimli bir ajan da katıldı.

Kendisini ‘‘istihbarat uzmanı’’ olarak pazarlayan ve kerameti kendinden menkul olan bu şahıs, bir zamanlar MİT görevlisi imiş. l971 yılında cuntacılık yapan belli grupların arasına arkadaş görüntüsü altında ajan olarak sızmış, aldığı istihbaratı çeşitli yerlere iletmiş bir şahıstı. Çift taraflı çalışıyordu.

Bu adam hem Apo'nun televizyonuna çıkıyor, hem de Fethullah'ın Samanyolu isimli kanalında programlar yapıyor!

Gazi Üniversitesi'ne hocalık yapan ve devletten de maaş alan Mahir, l0 Nisan gecesi Med-TV'ye Apo ile birlikte çıktı ve Apo'nun Türk hükümetine yazdığı söylenen mektupla ilgili olarak bakınız neler dedi:

‘‘Ben bunu (mektubu) tarihi bir fırsat olarak görüyorum. Bunun mutlaka değerlendirilmesi gerekir. ‘‘Ben eşkiya ile pazarlık etmem’’ lafları politiktir. Bu barış fırsatını kaçırmamak gerekir...Mektubu olumlu buluyorum. Sayın Öcalan bugüne kadarki çatışmaları iki halk arasına yaymamıştır. Bunu takdirle karşılıyorum. Yazılan mektubu barış için atılmış bir adım olarak görüyorum’’.

Evet, adam Apo'nun televizyonuna çıkmış, ‘‘Sayın Apo’’ diyor ve ona övgüler yağdırıyor.

Geçmişin kışkırtıcı ajanı, arkadaşlarını ihbar eden Mahir Kaynak, günümüzde PKK meddahlığı yapıyor.

Dört bin şehidin ve PKK tarafından öldürülen nice masum insanın kemiklerini sızlatıyor...Türk insanının vicdanını yaralıyor...

Ve bu adam hem Med-TV'de, hem de Fethullah'ın Samanyolu isimli kanalında habire boy gösterip ahkâm kesiyor.

Biz, bunların yüzünden binlerce can verdik. Türkiye artık bu maskeleri indirmek ve bazı kimseleri iyi tanımak zorundadır. Bu işin şakası yoktur.

Unutmayalım, bu kafa üniversitede ders vermekte, öğrenci yetiştirmektedir!

***

Dün bir arkadaşımız güzel bir laf etti...‘‘Şemdin Sakık'ın enselenmesinden sonra bizim İnsan Hakları Derneği mutlaka devreye girip kendisinin serbest bırakılması için çaba gösterir, ayrıca Türkiye'yi ‘‘masum’’ bir insanı yakaladığı için Avrupa ülkelerine şikâyet eder’’ dedi. Bir başkası ekledi: ‘‘Şemdin'in kayıp olduğunu da iddia edebilirler’’...

Hep birlikte gülüştük. Yaparlarsa da şaşmamak gerekir.

Bu ufak tefek entel derneğinden söz edince, aklıma bayram öncesinde basına dağıtılan ve nedense medyada pek fazla yer bulmayan bir kitap geldi.

Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Harekât Daire Başkanlığı tarafından bastırılan ‘‘Kayıp İddialarının Gerçek Yüzü’’ isimli kitap. Size kitabın önsözünden küçük bir bölüm sunmakla yetiniyorum:

‘‘İnsan Hakları Derneği tarafından aylık olarak yayınlanan bültenler derlenerek, yaklaşık üç yılı kapsayan bir dönemde ileri sürülen ‘‘polis tarafından gözaltına alındıktan sonra kaybolmuştur’’ iddiaları samimiyetle ve titizlikle araştırılmıştır. Sonuçta görülmüştür ki, kayıp olduğu iddia edilen kişilerin büyük çoğunluğu PKK'ya yardım ve yataklık yapmaktan veya örgüt adına kırsalda faaliyet göstermekten yakalanarak cezaevine konulmuş olanlar veya aslı bulunmayan, yalan bilgilerle ileri sürülen hayali kişilerdir.

İnsan Hakları Derneği gibi bir isimle, asılsız ve yalan iddialar ileri sürerek güvenlik kuvvetlerini haksız biçimde zan altında bırakmak, kamuoyunda ülke polisi aleyhine yanlı ve maksatlı bir görüş oluşturmaya çalışmak, içinde yaşadıkları ülkenin çıkarlarını zedelemekten başka bir şey değildir’’.

Kitapta yüzlerce örnek, isim isim açıklanıyor. İnsan Hakları Derneği'nin iddiaları bazen hayali çıkmış, bazen bu şahısların cezaevinde ya da PKK kamplarında oldukları belgelenmiş.

Acaba bu dernekçik kime hizmet ediyor?

***

Bir yanda kendini ‘‘istihbarat uzmanı’’ diye pazarlayan kerameti kendinden menkul şahıslar, öte yanda insan haklarını savunduğunu iddia eden dernekçikler, diğer yanda medyada çöreklenmiş din tüccarı-entel-liboş-hain tipler!..

Türkiye taaa İstiklal Harbi'nden bu yana nice badireler atlattı, ne hainler gördü. Ama hepsinin üstesinden geldi. Hiç kuşkunuz olmasın, bu günler de geçecek.













Yazarın Tüm Yazıları