Bu ne ihtiras Abdullah Bey

"İKİ kişiden biri" diye özetlenen sonucun belirmesinin ardından...

Hálá eski sözleri tekrarlayıp "bıdı bıdı" etmek ve Abdullah Gül’ün Çankaya’ya tırmanmasının önüne geçmeye çalışmak, en basitinden racona uymaz, delikanlıya yakışmaz.

Bu nedenle "Birazcık delikanlı" olmakta sayısız yarar vardır.

Yani...

"İki kişiden biri" meselesi ortaya çıktıktan sonra...

Yiğidin hakkını yiğide teslim etmemiz gerekir.

Ben de öyle yaptım zaten.

Vicdanımın sesine kulak verdim, "Gül Köşk’e çıkmalı" diye yazdım.

Ancak böyle yapmam...

Abdullah Bey’in son günlerde estirdiği "ihtiras fırtınası"nı fark etmediğim anlamına gelmez.

* * *

Meğer...

Abdullah Bey ne de meraklıymış Çankaya Köşkü’ne.

Meğer...

Uzlaşmaz görünen Tayyip Erdoğan, önüne çıkan fırsatı elinin tersiyle itebilme olgunluğunu gösterirken, "en uzlaşmacı" görünen Abdullah Gül, önüne çıkan fırsatı elden kaçırmamak için nasıl da heyecanlanıyormuş.

Meğer...

Abdullah Bey’den "Tartışmasız bir büyük zaferin ardından şöyle şık, zarif ve şövalyece bir çekiliş" beklemek ne kadar da boş bir beklentiymiş.

Meğer...

Abdullah Bey, hesap adamlarına özgü bir telaşa kapılarak, "Her şey benden yana... Ama ne olur ne olmaz... Hemen bir basın toplantısı düzenleyip aday olduğumu ima edeyim de bir arıza çıkmasın, sakata gelmeyeyim" diyecek kadar muhterismiş.

Meğer...

"Fetihçi anlayış" ile arasına mesafe koyduğu konusunda herkesi ikna etmeyi başarmış olan Abdullah Gül, aslında "Çankaya fatihi" olmak için yanıp tutuşuyormuş.

Meğer...

Tayyip Erdoğan’ın "Adaylık Abdullah Bey’in takdiridir, o adayım derse benim söyleyecek bir sözüm olmaz" şeklindeki açıklamaları bile, Çankaya tutkusuna kapılmış Abdullah Bey’e tam olarak itimat telkin edememiş.

* * *

Biliyorum, "Çankaya’ya çıkmak üzere olan biri" için yaptığım bu acı saptamaları okuyan dostlar, "Yaz bakalım Ahmet Hakan yaz. Yaz da Çankaya Köşkü sana 7 yıl yasak olsun" falan diye düşüneceklerdir.

Bence hiç üzülmesinler.

Ne de olsa benim kaderim bu.

Süleyman Demirel zamanında Köşk’ün kapısının önünden bile geçemedim.

Ahmet Necdet Sezer zamanında üç kilometre yaklaşma yasağı vardı.

Abdullah Gül zamanında da Köşk bana haram olsa ne olur?

Umurumda mı sanki?

Hem ne demişler?

"Kurb-u sultan / Ateş-i suzan." (Yeni nesiller için Türkçesi: "İktidara yakınlık kavurucu ateştir.)

Ne yaptın Zafer Hoca

VAY hocam vay!

Biz de "Aman ne iyi! Solcu Zafer Üskül Hoca, AKP’ye girdi, AKP’nin merkeze yaklaşmasına katkısı olacak" falan diye düşünüyorduk ki...

Siz tuttunuz, "Türkiye mezardan yönetiliyor" diyerek ortalığı karıştıran bir Hasan Mezarcı edası takınıverdiniz.

Dediniz ki:

"Anayasa’dan Atatürk ilke ve inkılaplarını çıkaralım."

Zafer Hocam...

Demek ki birilerinin size "akademik uçukluk ile aktif siyasetin gereklerine mukayeseli bir bakış" dersi vermesi gerekiyormuş.

Demek ki birilerinin size ülkemizin içinde bulunduğu siyasi ortamdan söz etmesi gerekiyormuş.

Demek ki birilerinin size "Ey Zafer arkadaş! Tamam, ikiyüzlülük yapıp doğru bildiklerini söylemekten çekinme! Ama doğru bildiklerini söylerken bu söylediğim nasıl anlaşılır diye düşün" diye nasihat etmesi gerekiyormuş.

Demek ki birilerinin size "ilm-i siyaset" konusundan habersiz olduğu için "köy camisinde cemaat tarafından sakalları yolunan imam" fıkrasını anlatması gerekiyormuş.
Yazarın Tüm Yazıları