Bu korku yüzünden kadınları eziyorlar

Erkeklerin, kadınları bunca yıldır ezmeye çalışmasının nedenleri, Hürriyet Pazar ekinde, sevgili Emel Armutçu’nun o güzel araştırma yazısıyla açıklanmış oldu.

Zaten düşünüyor, hep kuşku duyuyorduk ama, ünlü Fransız psikanalist Jean Cournut‘ün,‘Erkekler kadınlardan neden korkar’ adlı eserinden yola çıkılarak hazırlanmış bu araştırma, kadınlardan korkmayan erkeklerin hemen hemen olmadığı gerçeğini de gözler önüne seriyor.

Hatta güçlü görünümlü, iş hayatında son derece başarılı, yüzlerce çalışana hükmeden patronlar, eski çağlarda krallar, hükümdarlar, bugünün maço erkekleri, binlerce hayranı olan sanatçıların bile, bir şekilde kadınlardan korktukları anlaşılıyor.

Sevgili Genel Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök bile çok yerinde bir tespit yapıyor ve kadınlarla tartışmaya girmekten korktuğunu belirtiyor. Gerçekten de, özellikle şu ünlü kayınvalide Semra Hanım ve ona tepki gösteren kadınları izleyince, ‘Kadından kim korkmaz!’ diye düşünmekten kendimi alamadım. Onların birbirlerine laf yetiştirmeleri, birbirlerinin ne dediğini anlayıp, hemen tepki vermeleri, gerçekten ürkütücüydü.

Erkeklerin kadınlardan korkmasının başlıca nedenini ünlü psikanaliz uzmanı tabii doğrudan cinselliğe bağlıyor.

Kitapta ileri sürülen birçok nedenin başında kadınları ‘tatmin edememe’ korkusu ve ‘kadının vahşi bir cinselliğin ete kemiğe bürünmüş hali’ olduğu endişesi ön plana çıkıyor ki bu korkuların erkek üzerinde ciddi baskılar yarattığı bir gerçek.

Yüzyıllardır dünyayı yöneten, herkese, doğaya bile hükmetmeyi başarmış erkeğin, kadınları neden toplum dışı tutmaya çalıştığının, açıklaması değil mi bu korkular?

İşte belki de bu yüzden erkekler, asırlardan beri dini ya da ahlaki nedenlerle, ya da kadının fiziki zayıflığını ileri sürerek, ya da onun zeka olarak erkekten geride olduğunu iddia ederek, kendi egemenliklerini ilan etmiş, kadını ise eve kapatmaya, örtmeye, hayatını kısıtlamaya çalışmışlar.

Kadının da insan olarak, her konuda söz sahibi olması gerektiğini, onun da erkekle eşit yaratıldığını unutturmaya bakmışlar.

Bu kitabı okumanızı tavsiye ediyor, Emel Armutçu’yu bu cesur araştırması için yürekten kutluyorum. Romain Rolland’ın dediği gibi: ‘Önemli işleri yaratan erkekse, erkeği yaratan da kadındır!’

‘Bekçi babalar’ başlıklı yazın üzerine yorumum

Ben İzmir’de yaşıyorum. Ve inan bana İzmir’in İstanbul’dan kalır yanı yok. 24.01.2005 Pazartesi günü hem de gündüz vakti evim soyuldu. Ben Karşıyaka’da oturuyorum ve aynı gün Karşıyaka’dan 20 soygun ihbarı yapılıyor polise.

Sadece benim canımın yanmasından ötürü değil artık bunlara bir son verilmesi için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım. Lütfen bizlere bu konuda ne yapılması gerektiğini söyle de yapalım. ‘Yeter artık’ demenin vakti geldi de geçiyor.

RUMUZ: ASLI

Haklısın kızım, İzmirli bir iş adamı olan bir yakınım da bana, bilgisayar firmasının demir parmaklıklarını kesip, sabahın 7’ sinde, bilgisayarları el arabasına yüklemiş, götürmek üzereyken, kapıcının son anda olayı görüp, peşlerine düşmesiyle, kıl payı kurtardıklarını anlatmıştı. Bunlar da 13- 14 yaşlarında çocuklarmış.

Bizim mahalledeki hırsızlıktan,bahçemdeki köpeğim sayesinde tüm apartman olarak kurtulduk. Ah keşke yapabileceğim bir şey olsaydı. Önerilerim mi? İşte her apartman bahçesine, her otoparka bir bekçi köpeği ve daha önceki yazımda söz ettiğim bekçi babalar...

Verdiğin öğütler hayatımı değiştirdi

Sevgili Güzin abla, bir yıl kadar önce mektubumu köşende yayınlamıştın. Genelde sana yazanların aksine, pek çok imkana sahip olduğumu, iyi bir eğitim almama rağmen, doğru düzgün bir iş bulamadığımı ve çevremden iğneleyici laflar işittiğimi, mutlu olamadığımı, hayattan sıkıldığımı, insanlara güvenemediğimi ve 24 yaşıma rağmen gerçek manada sevgiyi yaşayamadığımı, yazmıştım sana. Doğrusu cevap vereceğini de pek düşünmemiştim.

Nasihatlerini defalarca okudum ve nerede hata yaptığımı farkettim. Yeni bir hayata başlamaya karar verdim. Aradan bir yıl geçti. Şimdi durumumu bilmeni istedim:

Şu an çok güzel bir işim var ve kendi mesleğimi yapmanın gururunu taşıyorum. Şu an sahip olduklarıma daha sıkı sarılıyor, karamsarlıktan vazgeçip geleceğe umutla bakıyorum. Yeni insanlarla tanışıyor, yeni arkadaşlar ediniyorum.

Sevgiyi doyasıya yaşayamadığım için de üzülmüyorum çünkü zamanı geldiğinde onun da olacağını biliyorum. Bana söylediğin gibi, mükemmeliyetçilik bazen insanın hayatında olumsuzluklara neden olabiliyor. Mükemmel olmaya çalışmak yerine, kendini ve insanları olduğu gibi kabul etmeli, kişisel becerilerini veya değerlerini geliştirmeli insan.

Tabii ki Allah’a şükretmeyi unutmadan! Verdiğin öğütler için çok teşekkür ediyorum, sevgiyle kal.

RUMUZ: S.S.

Beni çok mutlu eden mektubunu aynen yayınlıyorum ve asıl benim öğütlerimi dinlediğin ve hayatına yeni bir yön verebildiğin için ben sana teşekkür ediyorum.
Yazarın Tüm Yazıları