Bu konuyu yazabilirdim ya...

BENCE ülkenin en önemli meselesi kimin başbakan olacağı, hangi partinin iktidara geleceği, 3 Kasım'da seçim olup olmayacağı değildir...

Ekonomik kriz de ülkenin en büyük meselesi değildir.

Olaylara tarih perspektifinden bakıldığında bütün bunlar geçip giden zaman içinde bir nokta kadar bile yer kaplamaz.

Bunların hepsi de son derece kısa vadeli işler ve açıkça söylemek gerekirse de nasıl bir Türkiye'nin oluşmakta olduğunu bu kısa vadeli oynamalar belirlemiyor artık.

Türkiye ikiye bölünmüş durumda. Sayıları gittikçe azalan bir taraftaki insanlar bu kısa vadeli oyunlarının hayattaki en önemli şey olduğunu düşünmekte ısrarlılar.

Fasit daire içinde debelenme onların yaptığı.

Aslına bakarsanız Türkiye'nin bir geleceği olduğundan da umutlarını kesmiş olmalılar, çünkü öyle davranıyorlar.

‘‘Yarın’’ kavramı bile gelecek düşüncelerinin içinde yer almıyor bu insanların. Hep bugün içindeler, hep bugünü yaşıyorlar ve ülkenin nereye gittiği konusunu bence düşünmek bile istemiyorlar.

* * *

Azınlığın oyunu dışında kalmış olan bir Türkiye de var. Asıl gerçekler orada.

Türkiye'nin geleceği ‘‘orada’’ belirleniyor aslında.

‘‘Öteki Türkiye’’ dediğimiz olgu bu.

Bizler oyunumuzu oynarken, siyasi ayak oyunlarını izlerken, yazılar yazarken, hep aynı yerlerde, hep aynı kişilerle eğlenirken, hep aynı isimlerle uğraşırken ve de aynı konuları konuşup dururken ‘‘Öteki Türkiye’’nin insanları başka bir şey yapıyorlar.

Onlara sunulan hayata karşı ciddi bir eylem koyuyorlar.

Azınlığın oynadığı oyunun tamamen dışına çıkmış durumdalar.

Bizlerin ‘‘gerçek Türkiye’’ sandığı oyun alanımızda yaşadığımız hiçbir şeyi onlar aynı şekilde yaşamıyor.

Orada algılamalar, tavırlar hep farklı ve açıkça söylemek gerekirse de medya dünyasının da tam göbeğinde bulunduğu azınlık Türkiyesi ne yazık ki asıl olan bitenden kesinlikle habersiz.

Dediğime hemen bir örnek vereyim.

153 bin okul yaşına gelmiş kız çocuğunun aileleri tarafından okula gönderilmedikleri, evde tutuldukları önemli bir haber değil midir?

Bu haber bu ülkede önümüzdeki iki yıl içinde kimin başbakan olacağından, kimin iktidara geleceğinden, çok ama çok daha ciddi bir mesele değil midir?

153 bin kızın aileleri tarafından sistem dışına çıkarılmaş olması, yarın başbakan değişse bile Türkiye'de orta vadede o başbakanın istediklerinden çok daha ve belki de vahim farklı değişimlerin olacağının bir kanıtı değil midir?

Bu korkunç olayı ne yazık ki öyle fazla korkunç olarak gören, algılayan insan fazla yok Türkiye'de. Azınlık kendi oyununu oynamayı sürdürürken, 153 bin kızın bu oyun ile bağları koparılmış, kimse bu vahim gerçek karşısında korkmuyor.

* * *

Neden yazıyorum bunu bilmem ki?

Neden bazı kenarda köşede bırakılan haberlerin içimde acı yaratmasına hálá daha izin veriyorum, yemin ediyorum anlamış değilim.

Çünkü böyle davranmamın bana kişisel bir faydası da yok, bundan emin olun.

Objektif olarak azınlığın oyununu oynadığı alan içinde yer alıyorum ama oyunun kurallarını tam beceremediğim, kendime tam anlamıyla yalan söyleyemediğim, istemesem de acıyı içimde hissettiğim için oyunu oynayanlara tanınan ‘‘güzelliklere’’ bir türlü erişememişim.

Gerçekleri yazmanın getirdiği manevi tatmin ise bir işe yaramıyor çünkü ne kadar yazsanız da hiçbir şeyi etkilemeniz mümkün değil. Oyunu oynayanlar bildiklerini okuyacaklar, bu hep böyle olmuş ve yazmakta ısrar ettiğiniz takdirde de sizi bekleyen hep hayal kırıklığı ve hep ‘‘kopuş’’ olacak yine.

* * *

Bugün bu yazıyı yazmak yerine örneğin ‘‘G noktası’’ üzerine yazmayı tercih etseydim hem ben daha keyif alırdım, hem en azından birkaç kişiyi güldürürdüm, hem de sosyal bir acıyı kendime hatırlatmaktan da kurtulurdum.

‘‘A-B’’ kategorisi içinde ‘‘reytingim’’ de artardı büyük ihtimalle!

Belki duymuşsunuzdur, yıllardır aranılan G noktası bir bilim adamı tarafından sonunda bulunmuş.

Derinliklerde bir yerde şimdi adını tam olarak hatırlayamadığım ve şu ana kadar da insan vücudunda yer aldığını hiç bilmediğim bir bölgede yer alıyormuş G noktası.

O noktayı bulabilirsek G noktasını da sonunda yanı başında bulmayı başaracağız anladığım kadarıyla.

Postmodern sanal bir canavara benzemeye başladı bu G noktası. Son derece pasif-agresif bir kişiliğe sahip.

Kendisini hiç rahatsız etmeyecek, hiç sorumluluk almayacak ama sürekli olarak başkalarına rahatsızlık verecek şekilde, tipik bir pasif-agresif gibi davranıyor uzun zamandır.

Uzun süredir saklanıyordu, şimdi bilimsel olarak bulunduğu iddia edilse de bulunduğu söylenen yerin nerede olduğu konusunda net bir açıklık yok, üstelik yaraya tuz basılmak istenircesine 2 santim kadar büyük olduğu da söyleniyor.

‘‘G Noktasını Ararken Tamamen Kaybolan ve Bir Daha Bulunamayan Adamın Trajik Öyküsü’’ adlı kitabı yıllardır tamamlamaya çalışan bu köşenin yazarı bugünkü yazı ana konusunun yerine bu son noktayı işleseydi, en azından kısa vadede daha mutlu olurdu, bunu da bilin.
Yazarın Tüm Yazıları