Bu kadar çirkinleşmek zorunda mıydık?

BU dönem Galatasaraylılar için ‘‘test’’ dönemi: ‘‘Utanç testi’’. Utanca ne kadar dayanıklıyız onu ölçüyorlar.

Sportif açıdan çöküşler yaşadık.

‘‘Her takım yaşıyor, Inter'in durumu çok mu iyi?

Manchester United bile şampiyon olamıyor. Ajax da zaman zaman benzer düşüşler yaşamadı mı? Barcelona bile şampiyonluktan çok uzak düştü’’
deyip avunduk.

Çıkışı kolaydı. İyi bir kadro, yeni bir teknik direktör, biraz şans toparlarız, dedik.

Maddi açıdan göçtük. Başka kulüpler Galatasaray'ınkine yakın borçları olduğu halde saklarken biz borçlarımızı anlattık her yerde. Borcu ödemeye değil, borcu kimin yaptığını kanıtlamaya uğraştık. Bir yandan da, ‘‘Real Madrid'in de çok borcu vardı, bakın nasıl çıkış yaptılar. Biz de onlar gibi olabiliriz’’ diyerek projeler ürettik.

Ama şimdi hepsinden çok utanıyoruz. Galatasaray'da benim şimdiye dek görmediğim çirkinlikte bir başkanlık yarışı yaşanıyor. Karşılıklı suçlamalar, rakip başkan adaylarından çok Galatasaray'ı küçük düşüren hikáyeler, yalanlar, gerçek veya tahrif edilmiş ama kamuoyunu ilgilendirmeyen belgeler, itişmeler kakışmalar.

Beni 6-0'lık yenilgilerden daha çok utandıran, ligde bilmem kaçıncı sırada olmaktan daha fazla üzen, basketbolun sahipsizliğinden daha çok uykumu kaçıran ‘‘rezillikler’’.

Gerçekten utanıyorum. Çünkü biliyorum ki, Galatasaray borçlarını öder; çünkü biliyorum ki, Galatasaray önümüzdeki sezon şampiyon olabilir ama bu rezillikleri unutamaz, unutturamaz. Camiada bunların açtığı yaralar kolay kolay kapanmaz. Seçime gelince...

Tam bir ‘‘kırk katır mı, kırk satır mı?’’ durumu.

Olumlu yönden bakarsak, Cansun'un pozitif enerjisi var. Galatasaray'a bir sıcaklık getireceği kesin. Özhan Canaydın ise çoluğunun çocuğunun rızkını, en azından 40 milyon dolarını Galatasaray sevgisi için riske etti. Fazlasını da eder. Bir de olumsuz yönler var. Yakından tanıdığım Mehmet Cansun ve ekibinin Galatasaray'ın kısa vadede ihtiyacı olan paraları bulması ve gerekli likiditeyi sağlaması mümkün değil.

Özhan Canaydın'ın ise değişmesi aynı oranda imkánsız.

Bir önceki seçimde bir formül önermiştim. Güçbirliği formülü.

Süren başkan, Canaydın mali işlerden sorumlu, Cansun futboldan sorumlu ikinci başkanlar.

‘‘Galatasaray'ın sorunları ancak böyle aşılabilir’’ demiştim.

Bugün de Galatasaray'ın ihtiyacı bölünmek değil. Çirkinleşmek hiç değil. Ama bölündük. Hem de en çirkin, en utanç verici biçimde.

Vicdanıma karşı sorumlu olmasam seçime gidip oy bile atmayacağım. Ama gitmek, Galatasaray'a karşı sorumluluğum.

Kime oy verirsem Galatasaray'a daha az zarar vereceğimi ise hálá çözemiyorum.

En iyisi yazı tura mı acaba?

NOT: Bu yazı pek çok Galatasaraylıyı tatmin etmedi, biliyorum ama Galatasaray'la ilgili seçimlerden sonra başka şeyler de yazacağım.

Üyeliğin şartını yerine getirdin mi?

HINCAL Uluç dün ‘‘akla zarar’’ bir yazı yazdı. Eğer Galatasaray'da seçimleri Özhan Canaydın kazanırsa Hıncal Bey Galatasaray üyeliğinden ayrılacakmış.

Komedi. Bence Hıncal Abi zaten Galatasaray üyesi falan değil. Çünkü bugüne kadar bir kez olsun gelip seçimlerde oy kullanmadı. Galatasaray üyeliğini bir kart sahibi olmak sanıyorsa yanılıyor. Madem Canaydın'ı istemiyorsun, gelir oyunu atarsın.

Oy atanlara, ‘‘Benim dediğimi yapmazsanız ben giderim’’ diyemezsin.

Bir dostumun dediği gibi, yarın öbür gün Hıncal Uluç'un işaret ettiği parti seçimi kazanamazsa, Uluç Türk vatandaşlığından da mı ayrılacak, merak ediyorum.

AKP gereğini yapmak zorunda

YER Niğde'nin Ulukışla İlçesi. Üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Ulukışla Belediye Başkan Adayı Ali Tekin'in fotoğrafının bulunduğu bir seçim minibüsü sokaklarda dolaşıyor. Minibüsün sahibi, AKP'li il genel meclisi üyesi Ali Uğurlu'nun kardeşi Yunus Uğurlu. Minibüsün üzerinde başkan adayının fotoğrafının yanı sıra bir de slogan var:

‘‘İktidarla el ele, 84 yıllık karanlığa son.’’

Sanırsınız ki, Ulukışla'da 84 yıldır elektrikler yok da, iktidar kendi adayı seçilirse Ulukışla'ya elektrik getirecek. Tabii işin aslı bu değil. Kastedilen başka şey. Büyük bir ihtimalle Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşu ve egemenliğin halka geçişine atıfta bulunuluyor.

Yani tam bir rezalet. Bu olay Kanal D Haber tarafından geçen hafta sonunda ortaya çıkarıldı. Bu slogan AKP'nin kendini konumladığı ve bizim de inanmak istediğimiz yerle örtüşmüyor. Örtüşmesi ise AKP yönetiminin elinde.

Ali Tekin'i ve Ali Uğurlu'yu hemen partiden ihraç edersiniz, AKP'nin yaptığı ile söylediği örtüşür.

Etmezseniz inandırıcılıktan çok şey kaybedilir.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Elimizdeki değneklerin iki ucu da b.klu olmadığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları